Güncelleme Tarihi:
Yüksek tansiyon (hipertansiyon) birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkan kan basıncı yüksekliği olarak biliniyor. Büyük tansiyonun 140 mmHg, küçük tansiyonun ise 90 mmHg’nin üzerinde olması yüksek tansiyon olarak kabul ediliyor. Ancak son yıllarda bu sınırın daha da aşağı çekildiği yönünde bir görüş birliği oluşmaya başladı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yüksek tansiyona dair yayınladığı ilk kapsamlı rapor da hastalığın seyri açısından önemli veriler sunuyor. Rapora göre ‘sessiz katil’, dünya çapında üç yetişkinden birini etkiliyor. Genellikle de felç, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hasarı gibi bir dizi başka sağlık sorununa yol açıyor.
DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus yaptığı açıklamada “Hipertansiyon, basit ve düşük maliyetli ilaç rejimleriyle etkili bir şekilde kontrol edilebilir. Ancak hipertansiyonu olan yaklaşık beş kişiden yalnızca biri hastalığının farkında ve bunu kontrol altına alıyor” dedi.
Dr. Tedros, hipertansiyon bilincinin artması ve tedavinin yaygınlaşmasıyla 2023 ile 2050 yılları arasında 76 milyon ölümün önlenebileceğini belirtti.
DSÖ'ye göre Güney Kore ve Kanada, yüksek tansiyonla ilgili yürüttükleri programlarla tedavi gören hipertansiyon hastası oranlarını yüzde 50'nin üzerine çıkarmayı başardı. Bu durum aynı zamanda milyarlarca dolarlık bir yükün sağlık sistemi üzerinden kalkması anlamına geliyor. Her iki ülkenin başarısında, tuz tüketiminin azaltılmasına yönelik ulusal kampanyalar büyük rol oynadı.
1) YÜKSEK TANSİYON NEDEN BU KADAR ARTTI?
Konuyu Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Yıldız’a danıştığımızda her üç kişiden birinin yüksek tansiyon hastası olmasının oldukça yüksek ve korkutucu bir oran olduğunun altını çizdi.
Prof. Dr. Yıldız, “En gelişmiş, sağlık hizmetinin en iyi olduğu ülkelerde dahi üç kişiden birini etkiliyor. Kötü olansa bu oran giderek artıyor. Dünya genelinde hipertansiyon hastalarının sayısı 1990-2019 arasında ikiye katlandı” dedi.
Yüksek tansiyonun sessizce artmasının en belirgin beş nedenine dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bilal Boztosun ise şu önemli bilgileri paylaştı:
1- Daha stresli bir yaşam tarzı: Modern yaşam tarzı, iş stresi, sosyal baskılar, düzensiz beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik gibi faktörler yüksek tansiyon riskini artırıyor.
2- Obezite ve kötü beslenme alışkanlıkları: Yüksek tuz, şeker ve yağ içeren bir diyet ve obezite, hipertansiyonu artırıyor. Hatta fast food, işlenmiş gıdalar ve hazır içeceklerin yaygınlaşması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarını teşvik ederek yüksek tansiyona neden oluyor.
3- Fiziksel aktivitenin azalması: Oturarak yapılan işlerin artması, teknolojinin gelişmesi ve ulaşımın kolaylaşması gibi faktörler, insanların fiziksel aktivite düzeyini azalttı. Düzenli egzersiz yapmamak, hipertansiyon riskini ciddi şekilde artırıyor.
4- Sigara ve alkol tüketimi: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketmek, yüksek tansiyonun en başlı nedenlerinden…
5- Yaşlanma: Yaşlandıkça, kan damarlarının elastikiyeti azalır ve kan basıncı yükselme eğilimi gösterir. İnsanların yaşam süresinin uzamasıyla beraber hipertansiyona yakalanan yaşlı nüfusun da arttığını söyleyebiliriz.
2) TÜRKİYE’DEKİ YÜKSEK TANSİYON VERİLERİ NE DURUMDA?
Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “DSÖ’nün raporuna göre ülkemizde hipertansiyon sıklığı 30-79 yaş arasında yüzde 33 olarak saptandı. Bu oranla Türkiye’de yaklaşık 13,8 milyon hipertansiyon hastası bulunuyor. Bu hastaların sadece yüzde 62’sine tanı konmuş olup yüzde 58’i tedavi almakta. Yüzde 32’sinin de tansiyon seviyeleri tedaviyle kontrol altına alınmış durumda” dedi.
“Bir başka deyişle hipertansiyonu olduğunu bilen kişilerin ancak yarısı tedavi almakta ve tedavi altındaki bireylerin ise üçte birinin tansiyonları kontrol altında...” diyen Prof. Dr. Yıldız, ülkemizde yapılan çalışmaların da dünya verileriyle aynı olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Yıldız, "Ülkemizdeki, hipertansiyon sıklığına yönelik bilimsel verilere baktığımızda özellikle de ‘Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması’ verilerinde yüksek tansiyon sıklığı yetişkinlerde yüzde 31,2 düzeyinde görülüyor. ‘Türk Erişkinlerindeki Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri' çalışmasında ise bu oran karşımıza yüzde 33,7 olarak çıkıyor” ifadelerini kullandı.
4) TUZ TÜKETİMİ YÜKSEK TANSİYONDA NE KADAR ETKİLİ?
“Tuz bu hastalığa neden olan unsurlardan biri… Dünyada genel olarak günlük tuz tüketim oranları giderek artıyor. Hatta bazı Asya ülkelerinde 12 gramın üzerine çıkıyor” diyen Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “Türk Toplumunda Tuz Tüketimi ve Kan Basıncı Çalışması (SALTURK) verilerine göre ülkemizde tuz tüketimi kişi başı 18 gram gibi aşırı yüksek düzeyde görülüyor” dedi ve ekledi:
“Ülkemizde tüketilen bu tuzun temel kaynakları ekmek (yüzde 34), önceden pişmiş veya hazırlanmış salata gibi gıdalar (yüzde 30), işlenmiş gıdalar (yüzde 21) ve yemek sırasında eklenen tuz (yüzde 11). Tüm çabalara rağmen, ülkemizdeki hipertansif hastaların üçte birinde kan basıncı kontrol altına alınamıyor. Sadece tuz tüketimini kısıtlayarak, ülkemizdeki hipertansiyon prevalansını yüzde 17 azaltabiliriz. Böylelikle 2030 yılı itibariyle 24 binin üzerinde ölümü de önleyebiliriz."
5) TUZ TÜKETİMİ NE KADAR OLMALI?
Prof. Dr. Ahmet Yıldız yine bu konuyla ilgili ülkemizde yapılan çalışmalara verilerine dayanarak, “Erkeklerde günlük tuz tüketimi 15,72 gram, kadınlarda ise 14,02 gramdır. Ve bu tuzun yüzde 31’i günlük tükettiğimiz ekmekten kaynaklanıyor. Yani ekmekten aldığımız tuz miktarı Dünya Sağlık Örgütü’nün önermiş olduğu günlük 5 grama zaten ulaşıyor. Dolayısıyla tuz tüketiminde ciddi bir kısıtlamaya gidilmeli” dedi.
Yüksek tansiyonu önlemeye yönelik önerilen gıdalara da değinen Prof. Dr. Yıldız, “Taze sebze, meyve, az yağlı süt ürünleri, tam tahıllar, kümes hayvanları, balık ve sert kabuklu yemişler oldukça etkili… Tatlılar, şekerli ve gazlı içecekler, kırmızı etler, hazır ve işlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca uzak durulmalı” ifadelerini kullandı.
6) YÜKSEK TANSİYON HANGİ RAHATSIZLIKLARI TETİKLEYEBİLİR?
Prof. Dr. Bilal Boztosun, kalp ve damarlar üzerindeki yükü artıran yüksek tansiyonun, dikkat çeken uzun süre kontrol edilmediğinde kalp hastalığı, inme, böbrek hastalığı, göz sorunları ve damar hastalıkları gibi pek çok sağlık sorununa neden olduğunu söyledi. Prof. Dr. Boztosun, nedenleri de tek tek açıkladı:
Kalp hastalığı: Yüksek tansiyon, kalp kasının daha fazla çalışmasına ve kalp damarlarının daralmasına neden olabilir. Bu durum, kalp krizi, kalp yetmezliği, kalp ritim bozuklukları gibi hastalıkların riskini artırır.
İnme: Yüksek tansiyon, beyin damarlarının hasar görmesine ve kan akışının engellenmesine neden olabilir. Bu durum, inme yani felç riskini artırır.
Böbrek hastalığı: Hipertansiyon böbreklerin kan damarlarına zarar verebilir ve böbrek fonksiyonlarını bozabilir. Bu durum, böbrek yetmezliği ve böbrek hastalıklarının gelişme riskini artırır.
Göz sorunları: Göz damarlarına zarar verebilir ve görme kaybına neden olabilir. Retina hasarı, göz içi kanamaları ve glokom gibi göz sorunları yüksek tansiyonla ilişkilidir.
Damar hastalıkları: Damarların sertleşmesine ve daralmasına neden olabilir. Bu durum, bacak damarlarında tıkanıklık ve aort damarında baloncuk oluşması riskini artırır.
Prof. Dr. Boztosun, “Yüksek tansiyonun tetiklediği bu rahatsızlıkların ciddiyeti, tansiyonun ne kadar yüksek olduğuna, ne kadar süredir yüksek olduğuna ve diğer risk faktörlerine bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, yüksek tansiyonun düzenli olarak takip edilmesi, uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması ve sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi çok önemli” ifadelerini kullandı.
Yüksek tansiyonun genellikle belirtisi yoktur. Bu nedenle birçok kişi farkında olmadan hasta olabilir. Ülkemizde hipertansiyon görülme sıklığı yüksek olmasına rağmen, hastaların sadece yüzde 40’ı bunun farkındadır. Hipertansiyondan muzdarip birçok kişi belirgin şikâyetleri olmadığından, hipertansiyona sahip olduğunun bile farkında değil. Maalesef çoğu zaman insanlar bu acı gerçeği kalp krizi veya felç geçirdikten sonra öğrenebiliyor.
Prof. Dr. Bilal Boztosun7) YÜKSEK TANSİYONU DÜŞÜRMEK İÇİN EVDE UYGULANAN BAZI YÖNTEMLER İŞE YARIYOR MU?
Yüksek tansiyonu düşürmek adına evde başı soğuk suyla yıkamak, kekik tüketmek, yoğurt yemek vb. bazı yöntemler uygulanıyor. Bunlar gerçekten işe yarıyor mu?
Bu sorumuza Prof. Dr. Bilal Boztosun, “Bunların yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olup olmadığı konusunda kesin bir kanıt bulunmuyor. Ancak bazı çalışmalar, bu yöntemlerin bazı faydaları olabileceğini gösteriyor” cevabını verdi. Prof. Dr. Boztosun, bu yöntemlere dair şu bilgilerin altını çizdi:
Başı soğuk suyla yıkamak: Soğuk su, ciltteki kan damarlarının büzüşmesine neden olabilir. Bu, kan basıncını kısa süreli olarak yükseltebilir. Tam tersi sıcak banyo sonrası insanların tansiyonlarının düştüğünü hatta buna bağlı bayılabildiklerini de görebiliyoruz. Yani bu tedavi şekli anlamsız ve sonuca ulaşmayan bir yöntem diyebiliriz
Kekik tüketmek: Kekik, içerdiği bazı bileşenler sayesinde kan basıncını düşürmeye yardımcı olabilecek antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahip olabilir. Örneğin, kekikte bulunan bazı bileşikler, kan damarlarının genişlemesine ve kan akışının artmasına yardımcı olabilir. Bununla birlikte, kekiğin yüksek tansiyon üzerindeki etkisi tam olarak anlaşılamamıştır ve yalnızca kekik tüketmek tabii ki yeterli bir tedavi yöntemi değildir.
Yoğurt yemek: Yoğurt, probiyotik bakteriler içerir ve bağırsak sağlığını destekler. Bazı araştırmalar, probiyotiklerin kan basıncını düşürebileceğini gösteriyor. Bununla birlikte, yoğurdun yüksek tansiyon üzerindeki etkisi tam olarak anlaşılamamıştır ve yalnızca yoğurt tüketmek yeterli bir tedavi yöntemi olamaz.
“Bu yöntemlerin etkisi kişiden kişiye değişebilir ve herkes için aynı sonuçları garantilemek mümkün değildir” diyen Prof. Dr. Boztosun, “Yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan yöntemler ve ilaçlar, doktorunuzun önerileri doğrultusunda uygulanmalıdır. Evde uygulanan yöntemler, doktorunuzun önerdiği tedaviye ek olarak kullanılabilir. Ancak kendi başına yeterli bir tedavi yöntemi kesinlikle değildir” ifadelerini kullandı.
9) EVDE BİLEKTEN YAPILAN TANSİYON ÖLÇÜMLERİ GÜVENİLİR Mİ?
“Evde bilekten yapılan tansiyon ölçümleri, doğru ekipman ve doğru teknikle yapılırsa güvenilir olabilir” diyen Prof. Dr. Yıldız, “Ancak bilekten ölçüm yaparken kol seviyesini doğru bir şekilde ayarlamak ve manşonu doğru bir şekilde yerleştirmek daha zor olabilir. Bu nedenle, üst kol (brakial) tansiyon ölçüm cihazları daha çok tercih edilmeli” ifadelerini kullandı.
YÜKSEK TANSİYON TEDAVİSİ YAŞAM BOYU SÜRER Mİ?
Prof. Dr. Bilal Boztosun, “Hipertansiyon tedavisi genellikle yaşam boyu süren bir süreçtir. Hipertansiyonun kontrol altına alınması ve sağlıklı bir kan basıncının sürdürülmesi için uzun vadeli bir tedavi planı gerekli” dedi ve ekledi:
“Tedavi süresi, hastanın durumuna, tansiyon seviyelerine ve diğer sağlık faktörlerine bağlı olarak değişebilir. İlaçlar bağımlılık yapmazlar. Hipertansiyon tedavisi için kullanılan ilaçlar genellikle düzenli ve uzun süreli kullanılması gereken ilaçlardır. İlaçlar, kan basıncını kontrol altında ve sağlıklı bir seviyede tutmak için düzenli olarak alınmalıdır. İlaçların etkisini sürdürebilmek için düzenli kullanım önemlidir ve ilaçlar kesildiğinde kan basıncı tekrar yükselebilir.”
Fotoğraf: iStock