Güncelleme Tarihi:
1970’lerin ortasında gazinolar Türkiye’de altın yıllarını yaşıyordu. İstanbul’un en büyük gazinosuysa Fahrettin Aslan’ın işlettiği Maksim’di. Seçil Heper, 1975’te Maksim’in önemli assolistlerinden biri oldu. Heper, Ankara Radyosu’ndan gazino sahnesine uzanan ses macerasını şöyle anlatıyor:
“Memur bir ailenin çocuğuyum. Babamın işi icabı bütün Türkiye’yi gezerdik, 3 kız kardeştik. En küçükleri bendim. İlk ve ortaokulu Ankara’da okudum. 18’den küçükken radyo imtihanlarına girdim.
Ankara’da bir kapının önündeki kalabalığı gördüm. ‘Ne oluyor’ diye bakarken Ankara Radyosu’nun müdürü beni göstererek ‘Onu da listeye yazın’ dedi.
Beni içeri çağırıp kaydettiler ve ‘15 gün sonra gel radyo imtihanı var’ dediler. Küçükken devamlı şarkı söylerdim ama sanatçı olmak aklımdan geçmedi hiçbir zaman. Baba tarafında ses vardı. Babamın babası Fatih’te hafızdı.
Sınava girdim ve ardından bir arkadaşım ‘senin ismin var listede’ dedi. Yüzde 95 gibi bir puanla kazanmıştım. 7-8 yıl eğitim gördüm. O zaman televizyon yeni başlamıştı. Biz de orada 28 genç çıkıp şarkı söylerdik. Fahrettin Aslan, beni devamlı görürmüş. Herkese de söylermiş,
‘Ben bu kızı Maksim’e almak istiyorum’ diye. Bir gün İzmir’de Fahri Bey’e rastladım. Bana teklif etti. Rahmetli Özer Altın beni ikna etti. Radyodan aldığın 250 lira ile oradan alacağın bir mi’ dedi. Ve İstanbul’a büyük reklamlarla geldim. Fahri Bey beni çok güzel lanse etti. Sahneye ilk çıkışım da 1975 yılıydı.”
‘Solist gittin solist geldin başımıza’“Eşimin vefatından sonra konser teklifleri geldi. Emel Sayın, Bülent Ersoy, Muazzez Abacı ve ben konserler yapmaya başladık. Bende mangal gibi yürek olduğu için sahneye döndüm. Başkası olsa buna cesaret edemezdi. Muazzez’in söylediği bir laf vardı, ‘Ulan solist gittin, yine solist olarak geldin başımıza.’ Halkın gözünde bunu çok iyi anladım. Beni unutmamışlardı.”
Eski eşim beni kandırdı
Seçil Heper, sadece 6 yıl süren assoslist kariyerini nasıl sonlandırdığını şöyle anlatıyor:
“Çok fazla kişi hayranlıkla beni izlerdi. Eski eşim Arnavut Prensi Melih Caculi ile de o şekilde evlendim. İlk gece, gözlüklü bir beyefendinin çok şık ve kalabalık bir masada bana çok dikkatli baktığını gördüm. O zaman bana âşık olmuş. Evlenme teklif etti. Sahneyi bırakmak istemedim. Bana yalan da söyledi, ‘Sahne alacaksın yine de’ dedi. Evlendikten sonra sahneye müsaade etmedi. Fahri Bey, çok ısrar ediyordu ama eşim bırakmıyordu. 35 yıl evli kaldım. 10 yıl oldu eşimi kaybettim. O da bir noktada gazinoların hakimiydi.”
Şimdiki aklım olsa evlenmezdim
Heper, “Sahneyi bıraktığınıza pişman mısınız” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Keşke bu kadar erken ara vermeseydim. ‘Keşke evlenmeseydim’ de diyorum. Şimdiki aklım olsa evlenmezdim. Çok önemli bir sanatım vardı. Evde eğlenceler yapılırdı. Behiye Aksoy, Müzeyyen Senar gelirdi. Üzülürdüm, sahneye çıkamadığım için.”
Sanatçı, eğer sahneye çıksaydı eşinin kendisinden ayrılacağını belirtiyor:
“Çünkü aynı meslekten değiliz. Önemli biriydi. Böyle erkeklerin karısını çalıştırması hiç cazip gelmezdi. Karakterine uygun değildi. Sahne hayatı zordur.”
Heper, “Şimdiki kadın sanatçılar daha mı güçlü” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Şimdi bir erkeğe ‘hayır’ demeyi biliyorlar.”
EMEL SAYIN’I KAÇ KERE ARADIM AMA...
75 yaşındaki Seçil Heper, şu an Bodrum’da yaşıyor ve bir gününü şöyle anlatıyor:
“Benim öyle pek sanatçı arkadaşım yoktur. Ben görüşmek isterim ama onlar aramazlar. Emel’i (Sayın) kaç kere aradım bir kere aramadı. Sanatçıdan arkadaş markadaş olmaz. Yazları da tekne ve denizle geçer.” Yalnızlığın kendisine göre olmadığını söyleyen Heper, “Çocuğum olsun istemedim. Ama yalnızlık zor. Hayatta insanın her zaman bir arkadaşa ihtiyacı var. Eşimden sonra çok iyi bir arkadaşla tanıştım. İç mimar Gürasa Gerekli ile güzel bir hayatım var” diyor.
En ufak falso hayatımın bitişi demekti
Seçil Heper, gazinodaki ilk sahnesine çıkmadan önce ciddi bir hazırlık sürecinden geçtiğini söylüyor:
“Hiç sahnede şarkı söylememiştim. Bana 2 ay Özer Altın, aynanın karşısında ders verdi. ‘Şöyle duracaksın, şuraya gideceksin, şunlara selam vereceksin, mikrofonu şöyle tutacaksın’ diye. Fahri Bey, bana çok büyük yatırım yaptı. İstanbul da kurtlar sofrasıydı. Karşımda büyük artistler vardı. Behiye Aksoy, Zeki Müren, Emel Sayın... Orada en ufak falsom hayatımın, gazinonun da bitişi demekti.
Fahri Bey, biri iyi olduğunda baş parmağını yukarı kaldırır, değilse aşağı indirirmiş. Sahneye ilk çıktığım gece gazino vestiyere kadar doluydu. Ağzım durmadan kuruduğundan tuz yalatıyorlardı. Sahneye çıktığım an, çıt çıkmadı gazinoda. Herkesin gözü bendeydi. Ne yapacağımı bilemedim. Orada bir tek Fahri Bey’i gördüm. İlk şarkımı bitirdikten sonra Fahri Bey, baş parmağını yukarı kaldırdı. Orada her şey başladı.”
Heper, “Siz radyodan gazinoya ne getirdiniz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Sesim güzeldi. Farklılığım kostümlerimdi. Mualla Özbek diye terzi vardı. O dönem Türkiye’nin en büyük modacısıydı. En pahalısı da... Giydiğim tuvaletler hep ondandı. Bir de Gönül Yazar ondan giyinirdi. Fiyatlar astronomikti. Kazandığımızı kıyafete verirdik. Kıyafetlerim dillere destandı. Sonra Yıldırım Mayruk’la çalışmaya başladım. Gazinoya müşterinin en iyisi ve en lüksü gelirdi. Şimdi öyle bir şey kalmadı.”