Güncelleme Tarihi:
'EVET' DEDİĞİ AN HAYATI DEĞİŞTİ
Son bir yıldır dünya kamuoyunun gündeminden hiç düşmeyen ve aslında dışarıdan göründüğü gibi "masal prensesi" olmadığı ortaya çıkan Charlene Wittstock'un zor hayatına dair yeni detaylar ortaya çıktı. Bir kraliyet uzmanının iddiasına göre Güney Afrikalı Charlene Wittstock, daha Monako Prensi Albert'e 'evet' dediği an hayatı kelimenin tam anlamıyla zindana döndü.
DAHA SEVGİLİYKEN İLGİ ODAĞI OLDU
Charlene Wittstock, 2011 yılında yapılan düğünün ardından resmi olarak Monako Prensliği'ne hükmeden Grimaldi ailesine katıldı. Fakat daha önce Prens Albert ile evleneceği açıklandığı zaman hem halkın hem de basının ilgi odağında yer almaya başladı. Ve ilk sıradaki yerini de hiçbir zaman kaybetmedi.
SÜREKLİ KAYINVELİDESİ İLE KIYASLANDI
Kraliyet yorumcusu Corlyne Hall, Prenses Charlene'in, aileye katıldıktan sonra karşılaştığı en büyük sorununun artık hayatta olmasa bile kayınvalidesi Grace Kelly ile sürekli kıyaslanması olduğunu söyledi. Albert ile ilişkisinin başlarında uzun boylu, sarışın ve mavi gözlü olması nedeniyle Prenses Grace'e benzetilen Charlene'in attığı her adım, sadece ülkesinde değil dünyada da çok sevilen Prenses Grace ile karşılaştırıldı. Hayatının en özel ayrıntıları bile.
'ÇOCUK DOĞURMA KONUSUNDA BÜYÜK BİR BASKI HİSSETTİ'
Prenses Charlene, her şeyin ötesinde yaşı ilerlediği halde bir türlü evlenmeyen, gayrimeşru çocuklarını da saklamayan Prens Albert'in imajını kurtaracak kişi olarak görüldü Corlyne Hall'a göre. Bunun da ötesinde taht için "varis üretecek" kişiydi pek çok kişiye göre. Kaleme aldığı Queen Victoria and The Romanovs: Sixty Years of Mutual Distrus adlı kitapla tanınan Hall bu konuda şunları söyledi: "Charlene, tahta varis dünyaya getirmesi konusunda, kendisini olağanüstü bir baskı altında hissetti. Üç buçuk yıl doğum yapmadı ve sonunda çocuk doğurmak zorunda kaldı. "
KAYINVALİDESİ KISA SÜREDE ÜÇ ÇOCUK DÜNYAYA GETİRMİŞTİ
Charlene, en çok da bu konuda kayınvalidesi Prenses Grace ile kıyaslandı Hall'a göre. Çünkü ünlü bir Hollywood yıldızı olan, Prens Rainier ile evlenip Monako Prensesi olmak için mesleğini ve ülkesi ABD'yi geride bırakan Grace Kelly, evlendikten çok kısa bir süre sonra hamile kaldı.
DÜĞÜNDEN BİR YIL SONRA İLK ÇOCUK
1956 yılında Prens Rainier ile evlenen Grace Kelly, ilk çocuğu Caroline'i 1957 yılında dünyaya getirdi. Yani çocuk sahibi olmak için elini çabuk tuttu. Caroline'den bir yıl sonra şimdi ülkenin yöneticisi olan tek oğlu Albert, 1965 yılında da en küçük çocuğu Stephanie'yi dünyaya getirdi. Yani Prenses Grace çok kısa sürede üç tane çocuk doğurdu.
'BATMAK ÜZERE OLAN ÜLKEYİ KURTARMAK İÇİN'
Zaten yıllar sonra ileri sürülen iddialara göre Grace Kelly de "batmak üzere olan" küçük Monako ülkesini "kurtarmak için" Prens Rainier'ye uygun bir eş olarak danışmanları tarafından seçilmişti. Hatta bu iddialara göre dönemin ünlü yıldızlarından Marilyn Monroe da diğer adaydı. Ama sinemada "cinselliğin simgesi" olarak görüldüğü için tercih edilmedi.
ÜLKENİN GELECEĞİ ONUN DOĞURACAĞI ÇOCUKLARA BAĞLIYDI
Hall'un iddialarına geri dönersek... Charlene'den de aynı şey beklendi. Yani bir an önce tahta varis dünyaya getirmesi gerekiyordu. Burada da hemen bir parantez açalım. Eğer Albert'in çocuğu olmasaydı, Monako'nun Fransa'ya bağlanması ihtimali vardı. Diğer bir seçenek ise Prenses Caroline'in çocuklarından birinin tahta geçmesiydi. Albert'in gayrimeşru oğlunun varis olması söz konusu bile değildi. İşte bu yüzden ülkenin geleceğini kurtaracak adım Charlene'in, Albert ile evliliğinden veliaht dünyaya getirmesiydi.
BİR DEĞİL İKİ ÇOCUK DOĞURDU AMA...
Corlyne Hall'un anlattığına göre Prenses Charlene evlenir evlenmez herkes "Hala hamile kalmadı mı?" diye sormaya başladı. Hall bu konuda şöyle konuştu: "Şans onlardan yana oldu ve Prenses Charlene bir değil iki tane veliaht dünyaya getirdi. Ama bu konuda bu kadar baskı altında olmak insana kendini cehennemde hissettirmez mi?"
Prenses Charlene, 2014 yılında biri kız diğeri erkek ikiz bebekleri Jacques ile Gabriella'yı dünyaya getirdi fakat ondan sonra da hayatı daha mutlu bir hale dönüşmedi. İddialara göre Monako Sarayı'nda mutsuz bir hayat sürdürüyordu. Doğal hayata destek çalışmaları için vatanı Güney Afrika'ya gitti. Oradan da 10 ay dönmedi. Bir enfeksiyona yakalandığı ileri sürüldü önce. Fakat Charlene'in evine dönüşü geciktikçe birçok iddia ortaya atıldı. Charlene uzun sürenin ardından ülkesine döndü ama birkaç gün sonra ortadan kayboldu.
EVE DÖNDÜ AMA YİNE ORTADAN KAYBOLDU
Eşi Albert, Charlene'nin çok hasta olduğunu ve adını açıklamadığı bir ülkede tedaviye gittiğini söyledi. Aradan yine birkaç ay geçti ve Charlene yine ortada yok. Bütün bunlar da birçok iddianın ortaya atılmasına neden oldu. Bazıları göre Charlene ile Albert, boşanmak üzere ya da belki çoktan boşandılar bile. Bazı iddialara göre de Prenses Charlene gerçekten hasta. Ama bu hastalığın ne olduğu konusunda da çok söylenti var. Kimilerine göre tedavisi zor bir hastalık bu, kimine göre de Charlene ruhsal olarak bir çöküş içinde. Bir tuhaf iddia da yaşadığı bütün bu sorunların geçirdiği estetik operasyonun ardından ortaya çıkan komplikasyonlardan kaynaklandığı.
EVLİLİK DIŞI ÇOCUKLAR MUTLULUĞUNA GÖLGE DÜŞÜRDÜ
Evlilikten sonra "prenses" unvanını alan Charlene Wittstock da "mutsuz prenses" olarak dünya sahnesinde yerini aldı. Bu mutsuzluğu da sebepsiz değildi kuşkusuz. Çünkü Prens Albert, çapkınlıklarıyla ve sıra dışı yaşamıyla ünlüydü. Prens'in bir hostes ve bir garsondan iki çocuğu bulunuyor. Bir garsonla ilişkisinden dünyaya gelen kızına annesinin adı olan Grace'i ve kendi soyadı olan Grimaldi'yi verdi. Tıpkı bir süre sonra bir hostesten dünyaya gelen oğluna yaptığı gibi. Bütün bunlar düğünden önceydi elbette. Prens Albert da evlendikten sonra bu iki evlilik dışı çocuğunu çok gündeme getirmemeye çalıştı.
İKİZLER ÜLKENİN GELECEĞİNİ KURTARDI
Bir dönem de Charlene ile evliliğinden biri kız diğeri erkek iki çocuk sahibi oldular. Ama bu durum bile Prenses Charlene'in yüzündeki mutsuzluk izlerini silemedi. Çünkü yine öne sürülenlere göre Charlene ile Prens Albert arasında bir anlaşma yapılmıştı. Boşanacaklarsa bile bu, çocukları dünyaya geldikten sonra olacaktı. İddialara göre ülkenin geleceği bu çocuklara bağlıydı. Belki evlilik de bu yüzden yapıldı. Çünkü ülkenin Fransa ile 1981 yılında yaptığı bir anlaşmaya göre eğer tahta geçecek bir veliaht bulunmazsa Monako, Fransa'ya bağlanacaktı. Sonunda dünyaya gelen biri kız diğeri erkek ikizleri, ülkenin geleceğini de kurtarmış oldu.