Güncelleme Tarihi:
‘Doğuştan sanatçı’ derler ya, Leonardo DiCaprio’nun isminden kaynaklı böyle bir hikâyesi var. Anne karnındayken ilk tekmesini, aile İtalya’da bir müze gezerken Leonardo da Vinci tablosunun karşısındayken atıyor. Ve bu durum, isminin orada belirlenmesine neden oluyor.
1974’te dünyaya ‘Merhaba’ diyen bugünün tecrübeli aktörü, mesleki stajını bir anlamda dizilerde yaptı. 1991 tarihli ‘Critters 3’ ilk uzun metraj deneyimiydi. Ama onu hafızalarımıza kazıyan hamle Robert De Niro ve Ellen Barkin’le birlikte rol aldığı ‘This Boy’s Life’tı; aynı yıl (1993) içinde kadrosunda yer aldığı bir başka yapım, ‘What’s Eating Gilbert Grape’ Leonardo’yu farklı sulara taşıdı; canlandırdığı Arnie Grape karakteriyle ‘En İyi Yardımcı Oyuncu’da Oscar’a aday oldu. Daha gençti, önünde yıllar vardı, Akademi, ödülü ‘The Fugitive’deki performansıyla Tommy Lee Jones’a verdi ama sanki geride yıllar boyu sürecek bir ‘lanet’in ilk adımları kaldı.
DiCaprio, bugün artık 42 yaşında ve meslek hayatında 4 kez Oscar’a aday oldu ancak hiçbirinde geceyi heykeli koltuğunun altına sıkıştırarak terk etmedi. Peki bu önemli bir şey mi? En azından onun için öncelikli bir mesele görünmüyor ama elin ağzı torba değil ki. DiCaprio ne zaman önemli bir projede yer alsa konu bir şekilde bu noktaya taşınıyor ve “Bu kez Oscar’ı alacak mı” sorusu asıl mesele haline getiriliyor.
Cuma gününden itibaren bizim salonlarımıza da uğrayan son filmi ‘Diriliş’ (‘The Revenant’) dolayısıyla söz konusu konu tekrar gündemde. Meksikalı yönetmen Alejandro G. Iñárritu’nun 156 dakikalık destanı, insanoğlunun ölümcül doğa koşullarında hayata tutunma çabalarına odaklanıyor. DiCaprio, filmde işte bu zorlu sınavlardan geçen, şimdiki Montana, Kuzey ve Güney Dakota’yla Nebraska arasındaki topraklarda dondurucu kış soğuğuna rağmen gerektiğinde çiğ et yiyerek ayakta kalmaya çabalayan Hugh Glass’ı canlandırıyor. Boz bir ayının pençe darbeleriyle ölümün kıyısından dönen ve boğazından yaralandığı için konuşmakta da güçlük çeken bu karakter, aslında Akademi’nin aradığı ve ödüllendirdiği türden bir performans için DiCaprio’ya fırsat sunmuş. Keza Akademi sadece onun performansına değil, filmin başka unsurlarına da odaklandı ve ‘Diriliş’ tam 12 dalda Oscar’a aday gösterildi.
Filmin 1823’te geçen öyküsü arka planda ‘sömürge ruhu’na ait kimi ipuçları sunsa da doğanın kendi iç dengelerine ait olaylar ve görüntüler daha bir ön planda kuşkusuz. Buradan DiCaprio’nun ‘çevreci’ kişiliğine geçmenin tam yeri...
‘ÇEVRE’YE HÂKİM BİR YILDIZ
Kendisi bir aktivist. Üstelik birçok çevreci vakfa da mali yardımlarda bulunuyor. Çocukken doğa belgesellerinden çok etkilendiğini ve küçük yaştan beri kaynakların tüketilmesinin yanı sıra soyu tükenen türler gibi meselelere ilgi duyduğunu belirten DiCaprio, imkânları ölçüsünde kaygı duyduğu bu meselelere ilişkin maddi ve manevi yardımlardan kaçınmıyor. Ayrıca 2014’te New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, dünyadaki çevre sorunlarına ilişkin yaptığı konuşma da bu konudaki etkin varlığının bir ifadesi.
Asıl ait olduğu kulvara, yani oyunculuğuna dönersek o kadar çok yönetmenle çalıştı ki, kariyeri bu açıdan mükemmel buluşmalarla yüklü. Üstelik bu portföyde yer alan isimlerden bazıları aynı zamanda gişe sihirbazları. Düşünsenize, bütün zamanların en çok izlenen ikinci filmi olan James Cameron imzalı ‘Titanic’in başrolünü Kate Winslet’le paylaşan oydu. DiCaprio’nun çalıştığı yönetmenleri hatırlamaya çalışırsak şu isimleri görürüz: Woody Allen, Martin Scorsese, Steven Spielberg, Ridley Scott, Clint Eastwood, Quentin Tarantino, Baz Luhrmann, Danny Boyle, Edward Zwick, Lasse Hallström vs.
‘Diriliş’e dönersek, filmin büyük bölümü Kanada’da, -40 derecede çekildi. Yani sette daimi bir donma tehlikesi vardı. 15-20 kişilik bir ekip, sürekli ateş yakma işiyle ilgilenmiş ve settekilerin ısınmalarını sağlamış.
9 CANDAN 3'Ü...
Film bir hayatta kalma mücadelesi olduğuna göre DiCaprio’ya kendisinin bu konuda bir deneyimi olup olmadığını sormak gerekiyor. Nitekim kimi röportajlarda bu konu dile getirilmiş. DiCaprio meseleye ilişkin şu cevabı veriyor: “Eğer bir kişinin 9 canı varsa ben 3 hakkımı kullandım. Bir keresinde Delta Airlines’la Rusya’ya uçarken kalkıştan hemen sonra motorlardan biri patladı. Gözümün önünde kanatlardan biri resmen ateş topuna döndü. JFK Havalimanı’na acil iniş yaptık. Sonrasında Güney Afrika’da dalış yaparken beyaz bir köpekbalığı bir orkinosun peşinde sürüklenirken bulunduğum kafese yöneldi. Hayvanın ağzını açıp kapadığını gördüm ama şanslıydım. En nihayetinde çevre için bir belgesel çekmeye karar vermiştim. Çekimler için Galapagos Adaları’nda Edward Norton’la dalış yapıyorduk, sorun yaşadım, oksijene ihtiyaç duydum. Edward yardımıma geldi ve beni ölümden kurtardı.”
Yani sözün özü ‘Diriliş’, DiCaprio için dördüncü kez hayatta kalma mücadelesinin ifadesi. Beşinci kez de Oscar mücadelesinin. İlk sorunun cevabını salonlarda, ikinci sorunun cevabını ise 28 Şubat’taki Oscar töreninin sonunda bulacaksınız.
GÖNÜL DEFTERİNDEN...
Özel hayatlar bizi ilgilendirmez ama Leonardo DiCaprio hakkında bir şeyler karalarken ‘bilgi kabilinden’ onun ‘Playboy’vari kişiliğinden bahsetmemek olmaz. Ünlü aktörün gönül defterinde Brittany Daniel, Bridget Hall, Claire Danes, Kristen Zang, Helena Cristensen, Amber Valletta, Gisele Bündchen, Bar Refaeli, Blake Lively, Erin Heatherton, Toni Garrn gibi isimler bulunuyor. Kendileri en son Rihanna’yla öpüşürken görüntülendi. Bir magazin notu da şu: DiCaprio genellikle 20-25 yaş arasındaki kadınlarla çıkıyormuş!
OSCAR KARİYERİ!
Hangi filmle aday oldu? Kime kaptırdı?
What’s Eating Gilbert Grape - Tommy Lee Jones
The Aviator - Jamie Foxx
Blood Diamond - Forest Whitaker
The Wolf of Wall Street - Matthew McConaughey