Lana Del Rey: Bazıları sıcak sever

Lana Del Rey’i nereye koyacağına şaşırıyor insan. Kendisinin “Tropico” filminde betimlediği gibi Havva olarak mı konumlandırmalıyız onu; yoksa Instagram / hipster çağının Marilyn Monroe’su mu demeliyiz? Lana hem sahip olmak istediğimiz hem de sahip olmaktan çekindiğimiz sevgili modelinin de bir tezahürü değil mi aynı zamanda? Güzelliği ve bakışlarından taşan östrojeninin yanında kalbindekini dudaklarından dökmekten çekinmeyen bir kadının dobralığını taşıyabilmek mümkün mü hayatta? Soruların cevapları ne olursa olsun bildiğim tek bir şey var ki, Lana’ya bağışıklık kazanmak diye bir şey yok. Madem normal yollardan kavuşamayacağım, bari kaçırayım onu ve ilelebet benimle kalsın! Söylediğim şeyler medeniyetsiz ve maço algısı yaratmasın lütfen, Lana’nın nesli tükenmiş bir kadın olduğunu düşünüyorum ve ona nasıl davranacağımı bilememenin acemiliğiyle tuhaf cümleler kuruyorum sadece. Belki de evlenmeliyiz Lana ile! O zaman tüm sorular çözülür, balayına falan çıkarız hatta, güzel olmaz mı?.. Bir dakika ya! Arkadaşlar iki dakika koltukta içim geçmişken neler sayıklamışım öyle! Hiç de haber vermiyorsunuz! ‘Honeymoon’ şarkısının sesini kısayım da “Honeymoon” albümünden konuşalım... Ama önce özetler!

ULTRAVIOLENCE SONRASI

Lana Del Rey 2014 yılını müthiş bir yoğunlukla geçirmişti hatırlarsanız. The Weeknd, Brian Wilson ve Emile Haynie ile düet şarkılar kaydetti, bu şarkıların her biri single listelerinde önemli yerlere geldi. Hollywood’un en ünlü prodüktörlerinden Harvey Weinstein, Lana’yı bizzat arayarak “Big Eyes” (2014) filminin soundtrack’ine şarkı istedi, sonradan Golden Globe adaylığını bile kaptı filmle aynı adı taşıyan bu şarkı. Şimdi ise yeni albümüyle kalpleri bir kez daha fethetmeye niyetli Lana. “Ultraviolence”ın (2014) sarhoş edici etkisini üzerimizden henüz atamamışken yepyeni bir albümün müjdesi kulaklara baharı getirdi.

YENİ ALBÜME İLK BAKIŞ

Albüme adını veren ‘Honeymoon’ şarkısında Lana, “We both know that it’s not fashionable to love me / But you don’t go ‘cause truly there’s nobody for you but me” (İkimiz de beni sevmenin moda olmadığını biliyoruz / Ama gitmiyorsun çünkü gerçekten senin için benden başkası yok) sözleriyle hem kendine özeleştiri getiriyor hem de artık pop dünyasında yeri değiştirilemez bir figür olduğunun altını çiziyor. Dürüst olmak gerekirse ‘Honeymoon’ bende bir miktar narkoz etkisi yaratmıştı ilk dinlediğimde ancak Lana Del Rey bu tarz şarkılar yapmayı seviyor. Ne kadar dinlenebilir olduğu tartışılır ancak karakterine saten bir gecelik gibi uyuyor bu şarkı. Onun Gangster Nancy Sinatra duruşu da geri dönüş yapabilir bu albümde. “Born to Die” (2012) ve “Paradise” (2012) albümlerindeki derin hip hop etkisini retro gangsta stiliyle kucaklayan Lana bu kafadan “Ultraviolence” albümünde uzaklaşmıştı, “Honeymoon”da o günlere dönüyoruz; zira kariyerinin ilk albümlerinde çalıştığı prodüktörler Rick Nowels ve Kieron Menzies, Lana’nın çetesine geri döndüler.

Eğer hâlâ Gangster Lana’nın dönüşüne dair şüphesi olan varsa yeni klibi ‘High by the Beach’i seyredin. Paparazziler ve tabloid basından bunalan Lana’nın meraklı helikoptere verdiği ayar ayakta alkışlanacak cinsten. Lana Del Rey denince Amerikan bayrağı da akla geliyor ‘Ride’ klibinden beri. Onu Instagram üzerinden takip edenler paylaştığı bir fotoğrafın altına yazdığı sözleri anımsayacaktır. “Living in the land of Honeymoons & Oil Tycoons / God bless America, the land of pink champagne & purple rain / This is my favourite perspective / Nothing but white sails above and blue waters rolling in front of me for miles and miles” (Balayıların ve petrol şirketlerinin topraklarında yaşıyoruz / Tanrı pembe şampanya ve mor yağmurlar diyarı Amerika’yı korusun / Bu en sevdiğim bakış açısı / Tepemde sadece bembeyaz yelken ve önüme katılmış akan masmavi sular) dizeleriyle Amerikan aşkının da “Honeymoon”da önemli yer tuttuğuna işaret ediyor güzel yıldız.

Lana’nın Amerikan övgüsü bir noktada rotasını yıldızlara çeviriyor. ‘Terrence Loves You’ şarkısında yer alan “I still get trashed, baby, I hear your tunes” (Halen içip dağıtıyorum bebeğim, senin şarkılarını dinliyorum)  ve “Ground control to Major Tom / Can you hear me all night long?” (Kontrol kulesinden Albay Tom’a / Gece boyunca beni duyabiliyor musun?) gibi sözlerle David Bowie efsanesi ‘Space Oddity’ye selam çakmakla ilânı aşk etmek arasında gidip geliyor.

Güzel şarkıcıya göre Amerika demek biraz da teknoloji demek, Tesla CEO’su ve SpaceX’in sahibi Elon Musk’la tanışmasını hayatının dönüm noktası olarak nitelendiren Lana’nın belki de bu hayranlığı şarkıya ilham oldu.

İşin iç yüzünü bilememekle birlikte Lana’nın albüm kapağında yer alan telefon numarasını (1-800-286-7886) aradığınız takdirde ‘Terrence Loves You’ şarkısını dinleyebilirsiniz, şarkı bitince biraz beklerseniz Elon Musk’ın TEDX konferansında yaptığı konuşmanın ses kaydı çalmaya başlayacak. Kısacası fezaya gidişin yolu Lana’nın şarkılarından geçiyor “Honeymoon”da! Albümün iddialı şarkılarından ‘Music to Watch Boys To’ ise kontralto vokallerin Lana’nın imzası hâline gelmiş dokunuşlarla ortaya çıktığı müthiş bir beste. Lana’nın eski günlere dönüşünün yanı sıra taşları melankoli ve gözyaşlarıyla döşenmiş bir yolda yürümeye devam ettiğini de gösteren özel şarkılardan.

Albümün finalinde de bir caz klasiği, Lana yorumuyla yer almakta: Nina Simone’un efsane şarkısı ‘Don’t Let Me Be Misunderstood’u çok farklı bir yorumla seslendirmiş. Güzel sanatçıya göre “Honeymoon”a ancak bir caz klasiği hak ettiği noktayı koyabilirmiş. İşin özü, Lana Del Rey’in yıldız ve aşk kokan yepyeni albümü “Honeymoon” merak uyandıran şarkılardan oluşmakta. Lana bir adımını kariyerinin ilk günlerine sıkı sıkıya basarken diğer adımını hüzün denizlerine daldırıyor. Balayına çıkmaya hazır mısınız?