Beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi!

Başka ülkelerde kendi memleketinden daha meşhur olan insanlardan. “Yurtdışına açılmak” diye bir kavram varsa sözlük anlamı gibi: İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça gibi 8 dilde kayıtlar yaptı. Şarkıları Kolombiya’dan İsrail’e listelere girdi; Almanya’da 6 hafta liste başı olan, İngiltere’de 2’nciliğe yükselen şarkıları var. Orada yaşamadığı halde bir ülkeyi Eurovision’da temsil eden ilk Türk. Serhat Hacıpaşalıoğlu’yla 14 şarkıdan oluşan yeni albümü “That’s How I Feel / İşte Böyle Hissediyorum”u konuştuk: “İlk klibi ‘Chocolate Flavour / Çikolata Tadı’na çekeceğiz. Çünkü dans piyasasında remiksler çok önemli. Remiksini Madonna’yla çalışan Rishi Rich yaptı.”

Haberin Devamı

Kariyerinize sahne önünden önce yapımcı olarak başladınız. Yıllarca “Riziko” yarışma programını sundunuz. Sonra sizi sahneye iten ne oldu?

- Şarkıcı olayım diye bir merakım yoktu. Ama hep şarkı söyleyen bir çocuk oldum. İlkokul olsun, lise yılları olsun, hep korolarda şarkı söylemeyi öğrenerek geçirdim yıllarımı. Profesyonel olarak şarkı söylemeye geçişse şöyle: TV kariyeri devam ederken Türkiye’de 90’lar pop müzik patlaması oldu. Bunları takip ediyordum. Rahmetli Melih Kibar yakın dostumdu. Erol Evgin’in TRT’deki programında tanışmıştık.

Orada Patricia Kaas’ın bir şarkısını okumuştum. “Bak bunlar yapılıyor ama bence sen daha üst şeyler yapabilirsin” dedi. Yani beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi. Örnek gösterdiği şey de Lionel Richie’nin Olimpiyatlar için hazırladığı şovdu. Ve haklı çıktı, Eurovision’a gidince 200 milyonun karşısına çıkan kişi oldum. Ama önümde bazı kalıplar vardı.

Haberin Devamı

Beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi

Ne gibi kalıplar?

- İlk şarkım Rachid Taha’nın “Ya Rayah” adlı çalışmasıydı. Paris’te bir fuarda dinledim ve haklarını satın alıp Türkçe sözle okudum. O dönem şöyle kalıplar vardı: Mankensen şarkıcılığa geçebilirsin. Ama ciddi bir sunucusuysan daha ağırbaşlı olman gerekir... Yaptığım eleştiriye açık bir şeydi yani.

Amerikalılarla, Ruslarla, Yunanlılarla çalışmalarınız oldu. Birçoğu yabancı dillerde. Yabancı dilde müziğin az dinlendiği bir ülkede... Risk değil miydi?

- Türkiye, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinde satışların tepesinde kendi dillerinde yapılan eserler yer alır. O yüzden riskti. Ama hedefimi büyük koydum. Uluslararası alanda da var olmak istedim. Fransız müzisyen arkadaşım Viktor Lazlo ile “Total Disguise” şarkısını yaptık. Yunanistan’da bir prodüktör ilgilendi. Kolombiya’da 1 numara oldu. Norveç, Danimarka’da ilk 10’a girdi. 80’den fazla ülkede listelere giriyorum. İsrail, Peru gibi farklı farklı ülkeler...

Bunlar Türkiye’de az bilinir, çünkü hedefi böyle koyduğum için oraya konsantre oldum.

Haberin Devamı

Beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi

TÜRKİYE ADINA YARIŞSAYDIM KAZANIRDIK

San Marino’yu Eurovision’da iki kez temsil ettiniz ve ülkeye tarihindeki en yüksek başarıyı getirdiniz...

- 2010’dan itibaren Belçika, Fransa, İtalya’da müzik çalışmalarımı hızlandırdım. Celine Dion’un menajeri Valerie Michelin, Fransızca bir şarkı yapmamı istedi.

Ortaya “Je M’Adore” (Kendime Bayılıyorum) çıktı. Almanya’da 6 hafta tüm dans listelerinde 1 numarada kaldı. İngiltere’de bir Türk şarkıcı üstelik Fransızca bir şarkıyla Billboard’da 2 numaraya yükseldi. İtalya’da da ilk 10’a girdi. San Marino zaten İtalya’nın dibinde küçücük bir ülke.

Kendi müzik sektörleri olmadığı için Eurovision’a göndermek üzere dünya pazarından farklı yıldızlar arıyorlar. Bana teklif getirdiler. “I Didn’t Know” (Bilmezdim) ortaya çıktı. Stokholm’de finale kalamadım. Çünkü Eurovision’daki oy sistemi küçük bir ülke için zor.

Haberin Devamı

Finale kalamadınız ama “It’s Raining Men”, “Everybody Dance Now” gibi şarkılarıyla tanınan Martha Wash’la o şarkının düetini yaptınız...

- Finale kalamadım diye üzülürken 3 gün sonra menajeri aradı. Şarkıyı Eurovision’da dinlemiş ve “Ben bu adamla çalışmak istiyorum” demiş. Böylece Martha’yla dostluğumuz başladı.

Beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi

Peki Türkiye adına yarışmak istemez miydiniz?

- 2019’da bu kez “Say Na Na Na” şarkısıyla San Marino’yu tekrar temsil ettim. Bu kez finale kaldım ve 19’uncu oldum. “Say Na Na Na” geçen hafta Hollanda’da yapılan bir ankette Eurovision tarihinin en iyi 20 şarkısından biri seçildi.  Türkiye’yi ya da İsveç gibi oylama sisteminde kuvvetli bir başka ülkeyi temsil etseydi, birinci olurdu. Ama Türklerin yoğun olduğu ülkelerden puan alamadım.

Haberin Devamı

Öyle mi? Halbuki o kadar Türk bayraklarıyla falan çıktınız.

- Tam aksine. Türklerin az yaşadığı Litvanya, İzlanda gibi ülkelerden puan aldım.

İnsanlar hem bir Türk’ün San Marino’yu temsil ettiğini bilmiyordu, hem de kendi ülkesi olmayınca yarışmaya ilgi de daha azdı. Ama Türkiye’yi temsil etseydim o destek bambaşka olurdu. Türkiye adına katılmayı tabii ki çok isterdim. Zaten San Marino’dan çok, Türkiye bayrağını her yerde taşıdım. 

Klip temmuz başında

◊ Yeni albümünüz “That’s How I Feel” İngilizce, Fransızca, İtalyanca hem yeni hem de eski şarkılarınızdan oluşuyor. Single çağında 14 şarkılık albüm yapmak biraz cesaret işi değil mi? Kaldı mı sizin gibi insanlar?
- Tabii ki kalmadı. Az kalmıştır yahut. İyi bir albüm yapmak çok uzun süren bir şey. Benim avantajım aynı zamanda prodüktör olmam. Güzel bir uluslararası ekip de oluşturduk.

◊ İlk klip hangi şarkıya gelecek?
- “Chocolate Flavour”a... Çünkü remiksler çok önemli dans piyasasında. Onun da remiksini Rishi Rich yaptı. Madonna ile çalışan biri. Temmuz başı tamamlamış oluruz klibi.

Haberin Devamı

Babamın vefatıyla bir kanal açıldı

◊ Yedi heceli soyadınız; Ha-cı-pa-şa-lı-oğ-lu... Zor olduğu için mi yurtdışı işlerinizde sadece ön isminizi kullanıyorsunuz?
- Gerçekten zor. Hele yurtdışında eziyet çektirir gibi. (Gülüyor)

◊ Nereden geliyormuş?

- Biz Trabzonluyuz. Dedemin o zaman aldığı bir soyadı. Çok bilmiyorum nereye kadar geçmişi olduğunu. Havalı bir soyadı ama aristokrat falan değilim. Benim babam köy çocuğudur. Okumuş, deniz subayı olmuş. Rahmetli oldu.

◊ Başınız sağ olsun.

- Babamın vefatıyla bir kanal açıldı. Bestecilik yönüm ortaya çıktı. Arabanın içindeydim. Bir şiiri durduk yere şarkı olarak okudum. Başta herhalde daha önce bir yerden duydum sandım. Sonra anladım ki kendim besteliyorum...

Küçük bir Eurovision gibi

◊ Bir devlet lisesine kimseye duyurmadan bir kütüphane yaptırdınız... Bunun yanı sıra liselerarası müzik yarışması da düzenliyorsunuz. Alman Liseliler Derneği’nin başkanısınız. Nedir sizdeki bu lise takıntısı?
- Eğitimi çok önemli buluyorum. Çok değerli bir okulda okuma lüksüm oldu. Türk eğitim hayatında liselerin kalitesi daha yüksek bir platformda olmasını hayal ediyorum. Alman Liseliler Derneği’nin 14 yıldır başkanlığını yapıyorum. Liselerarası müzik yarışması da öyle. Ağırlamasıyla, sunuşuyla küçük bir Eurovision gibi. Gençlere bunu yaşatmak istiyorum. Kütüphane meselesine gelince... Var böyle başka şeyler ama konuşmayı sevmiyorum.

O MU, BU MU?

Bence Türkan Şoray uzaylı

Hayatınız bir film olsa müzikal mi olurdu, romantik komedi mi?

- Müzikal. Hayatımın sadece komik olduğunu düşünmüyorum. Çünkü içinde romantizm kadar dramlar da var.

Aşkın karşıtı: Nefret mi, kayıtsızlık mı?

- Nefret duygusuna inanmıyorum. Tıpkı aşk gibi o da geçici bir şey. Ama kayıtsızlık çok tehlikeli. O bir başladıysa orada kalıyorsun.

Eski bir hatıranın yâdına hangisi daha güzel eşlik eder: Sezen mi, Ajda mı?

- Ne kadar tehlikeli bir soru ya. Hiçbirinden vazgeçemezsin. Ama Ajda’nın da hayatımdaki yerini inkar edemeyecek kadar dürüst olmak zorundayım.

Zaman makinesi icat ettiniz, nereye giderdiniz: Geçmişe mi, geleceğe mi?

- Kesinlikle geçmişe. Hem de özel olarak 1950’lere. 70’ler değil mesela. Savaş sonrası sanat, sinema... Herkes çok şık ve zarif...

Sizce hangisi daha avantajlı: Zengin ama çirkin doğmak mı, fakir ama güzel doğmak mı?

- Avantajlarını doğru kullandığı zaman ikisi de kazanır. Ama zeki doğmak hepsinden daha avantajlı.

Twitter mı, Instagram mı?

- Sosyal medya ekibim var, yetişemediğim yerde yardımcı oluyorlar. Ama daha çok baktığım yer Instagram.

İstanbul’un... Anadolu yakası mı, Avrupa yakası mı?

- Anadolu. Belki burada doğup büyüdüğümden. Kuzguncuk’ta doğdum, Fıstıkağacı’nda büyüdüm. Fenerbahçe’de oturuyorum. Köprüden geçiyoruz, buraya gelince sanki memleketime gelmişim gibi hissediyorum. 

Yeşilçam’dan: Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?

- Türkan Şoray hayatımda hiçbir yere yerleştiremeyeceğim kadar özel bir yerde duran bir kadın. Bence uzaylı. 

Beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi

Peki Tarık Akan mı, Ediz Hun mu?

- Rahmetli harika tabii ama ben biraz daha eskileri sevdiğim için Ediz Hun’un kimliği daha bir hoşuma gider.

Affetmek mi, unutmak mı?

- Affetmek iyi bir iş. Husumete gerek yok. Herkesi affedebilirsiniz.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları