Güncelleme Tarihi:
Boğaziçi Üniversitesi’nde kendi adını verdiği ‘Mithat Alam Film Merkezi’nin kurucusu Mithat Alam, hayatını kaybetti.
Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi bünyesinde, 61 kişilik sinema salonu, film izleme odası, merkezin referans kütüphanesinin de yer aldığı Sinefil Odası; Türkiye’nin sayılı film arşivlerinden birini barındıran arşiv odasından oluşurken, merkezin ‘Altyazı’ adlı bir de aylık sinema dergisi bulunuyor.
Alam’a 36. İstanbul Film Festivali kapsamında 5 Nisan 2017 günü ‘Sinema Emek Ödülü’ verileceği açıklanmıştı.
Alam’ın Umut Barış Dönmez ile yaptığı söyleşiden derlenen “Sinemayı Seven Adam” adlı kitap, kısa bir süre önce İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştı.
Kurucumuz Mithat Alam'ı kaybettik pic.twitter.com/ylWT1aU03c
— MAFM (@MAFilmMerkezi) November 28, 2016
Mithat Alam Film Merkezi tarafından yapılan açıklamaya göre Alam'ın cenazesi 30 Kasım çarşamba günü Bebek Camii'nde kılınacak öğle namazını takiben Rumelihisarı Aşiyan mezarlığında toprağa verilecek.
YÖNETMENLER, MİTHAT ALAM’I ANLATIYOR
Reha Erdem: Sinemayı sevdiren adam
Mithat Bey sadece Sinemayı Seven Adam değil sinemayı sevdiren adamdır. Mithat Bey sadece Sinemayı Seven Adam değil, bizimki dahil kaç kuşak sinemacının yetişmesine ve filmlerine büyük katkısı olmuş ve olmaya devam edecek adamdır. Mithat Bey sadece Sinemayı Seven Adam değil sanatı, hayatı, aşkı seven adamdır. Mithat Bey sadece Sinemayı Seven Adam değil, sinemayı sevse de sevmese de benim dünya şahanesi arkadaşımdır.
Tayfun Pirselimoğlu: İyi kalmak hâlâ mümkün
Mithat Alam’ı hep bir çölün ortasında sonu gelmez bir seansla film gösteren görkemli bir sinemanın yegâne seyircisi olarak tahayyül ediyor olmamı da onun müstehzi fantazmasından ödünç aldığımı teslim etmem gerek.
Şahsen ona borçlu olduğum daha pek çok şey var ama galiba en kıymetlisi ‘iyi’ kalmanın hâlâ mümkün olduğunu, ihtimallerin hiç tükenmeyeceğini bana hep hatırlatıyor olması.
Emin Alper: Ya burada olmasaydı?
Mithat Alam deyince aklıma hep Frank Capra’nın ‘It’s a Wonderful Life’ adlı filmi gelir. 1946 yılı yapımı bu filmde Capra umutsuzluğa kapılarak intihar etmek isteyen George Bailey’e yardım etmekle görevli bir meleğin yeryüzüne inişini anlatır. Melek, Bailey’i, hiç yaşamamamış olduğu hayali bir kasabada yolculuğa çıkarır: Tatsız, tuzsuz, hırçın, yıkık dökük bir yerdir bu. Mithat Alam olmasaydı Boğaziçi Üniversitesi ve Türkiye Sineması nasıl olacak idiyse öyle bir yer...