Güncelleme Tarihi:
‘Ah, nerede o eski aşklar?’ diye diye bugünlere geldik. Beş para etmez adamlara belki de ‘son şansım’ diye bağlanmaktan, nikah masasına doğru koşulan yolda ilk günden itibaren her şeye ‘evet’ diye bağırmaktan kurtulmak için son şans! Siz de bizimle aynı fikirdesiniz değil mi? Şimdi durun ve geçmiş ilişkilerinizi gözünüzün önünden bir bir geçirin.
Karşınızda nasıl bir resim var? Sorunun cevabı; ‘hep aynı’ adamlar, ‘hep aynı’ sorunlar, ‘hep aynı’ sonlar değilse şaşarız. Kadınlar olarak acı çekmeyi mi seviyoruz, yoksa acıyı mı mıknatıs gibi çekiyoruz bilemiyorum ama geçmiş aşkların gelecek aşklarımızı nasıl etkilediğine dair düşünmeye başlayınca kafamda beliren ilk soru ‘Geçmişte kalan ilişkilerimizde yaşadıklarımız geleceğimize nasıl yansıyor?’ oluyor.
Evlilik ve Boşanma Terapisti Uzman Psikolog Gamze Eser, bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Geçmişte yaşadığımız ilişkilerden bize kalan en olumsuz miras, önyargının tabulaşması ve güven kaybı. Bir önceki ilişkide yaşanan aldatma, nedensiz terk edilme, cinsel problemler, anne-baba ya da diğer aile fertlerinin yol açtığı sorunlar, yeni ilişkiye başlarken kafalarda taşınan soru işaretleri oluyor ve tüm bunlar yeni bir ilişki için baştan temkinli olma önyargısını oluşturuyor. En büyük zorluk ise bir önceki ilişkide yaşanan olumsuzluğun tekrar yaşanacağı düşüncesini yıkmak. Aslında bu düşünceden uzak durularak yeni ilişkiye bir şans verilmesi gerekiyor. Aksi halde aynı kısır döngü devam ediyor. Kişi yine aynı tarz ilişkileri kendine çekmeye devam ediyor.”
Geçmiş ilişkilerde yaşanan kötü cinsel deneyimler de yeni ilişkilere taşınabiliyor. Özellikle ten uyumsuzluğunun nedeni, genellikle kötü deneyimlerden kaynaklanıyor. Ruhen birbirinden çok iyi beslenen çiftler bile cinsellik söz konusu olduğunda sorun yaşayabiliyor. Bizler tecrübelerimizle kişiliğimizi geliştiren canlılarız. Yaşadığımız her olay iz bırakıyor ve geleceğimizin şekillenmesinde rol oynuyor. Bazı kayıtlar ise sadece zarar veren bir nitelik taşıyabiliyor. Yaşanan olumsuz olaylardan ders almak gerekiyor. Bunun bir travmaya dönüşmesi ise tehlikeli. Yaşam kalitenizin etkilenmeye başladığı noktada geçmişi silmek için daha çok çabalamanız şart. Psikolog Gamze Eser, bu tür durumlarda NLP ve hipnoterapinin etkin çözümler sunduğunu belirtiyor. Bu tekniklerle kayıtlar siliniyor ve bu kayıtların yerine olumlu bir kayıt yerleştirilerek travma etkisi ortadan kaldırılabiliyor.
BUGÜN FARKLI BİR İNSANSINIZ!
Psikolog Gamze Eser’e göre geçmişte yaşanan kötü tecrübeleri unutamayız belki ama yaşananlardan daha az etkilenebiliriz. Çünkü büyüyoruz, gelişiyoruz ve öğreniyoruz. Geçmişte olan bir olay o yaştaki ve o bakış açısındaki halimizi etkilemiş olabilir ama bugün farklı bir insanız. Kurban rolünden kurtulup yaşamın dizginlerini ele alabiliyorsak, gelişir ve dönüşürüz. Geçmişe takılıp kalmak, kendimize acımak, başarısızlıklarımızı geçmişte yaşadığımız olaylara ya da kişilere bağlamak hem kolaycılık hem de her geçen gün daha dibe doğru gitmemize neden olan bir bakış açısı. Gamze Eser, daha derin yaşanan travmalar içinse; “Tecavüze ya da şiddete maruz kalan kişiler bu olayların etkilerinden kurtulmakta güçlük çekiyorlarsa psikoterapi, hipnoterapi ya da NLP ile çözüm bulabilirler” diyor.
ACABA HATA SİZDE Mİ?
İlişkilerin başında mutluluk veren ‘sürekli birlikte vakit geçirme’ hali zamanla ilişkiye zarar veren bir unsur haline gelebiliyor. Sık sık sorunlarla ilgili konuşmak da! Çok iyi anlaşıyor olsanız da bu durum devamlı onunla dertleşmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Bu tür sorunlarınızı sevgilinizle değil arkadaşınızla paylaşmanız gerekiyor.
İlişkilerde yaşanan iletişim sorunlarından biri de, karşı tarafın düşüncelerini dile getirmeden, kendi kafamızda onun yaptıklarını yanlış yorumlamamız oluyor. Varsayımda bulunmak ilişkilerin en önemli tuzağı ve yapılan hataların başında geliyor. Çiftlerden birinin karşı tarafın geçmişini ya da eski ilişkilerini sorgulaması, kendini onlarla kıyaslaması da ilişkinin sağlıklı yürümesini olanaksız kılıyor. Özgüven eksikliğinden kaynaklanan bu tür tutumlar ilişkileri bitme noktasına getirebiliyor.
İlişkilerimizden artık sadece ‘sevgi’ beklemediğimiz bir gerçek. ‘Rahat, konforlu ve güvenli bir yaşam hakkımız!’ yeni ilişkilerin sloganı. Bu nedenle de günümüzde çiftler ilişkiye ‘Deneyelim, gittiği yere kadar gider” mantığıyla başlıyor. Sonuç olarak da yaşanan ilk sorunda çözüm aramak yerine ilişkiyi bitirmek tercih ediliyor. İlişkilerin emek istediği gerçeği sanki unutuldu. “Bu çağda da sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün” diyen Psikolog Gamze Eser; “Önce kendimize sonra karşımızdakine dürüst olursak, olduğumuz gibi davranırsak, o dönemdeki gibi aşklar pekala yaşanabilir. Sanal ilişkiler sorunlu ama gerçek ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı varsa sağlıklı olabilir. Partnerinin telefonunun şifresini bilmek, her an nerede olduğunu bildirmesini istemek, hem güven duygusunu sarsıyor hem de kişinin özelini koruma içgüdüsünü harekete geçiriyor” diyor.
Anne ve babalarımızın ilişkileri artık bize peri masalı gibi geliyor. Çünkü günümüzde ilişkiler bugün başlıyor, yarın bitiyor. Bu sorunun en temel kaynaklarından biri ise sosyal medya. Sanal ortamlarda kişiler çoğunlukla olmak istedikleri gibi görünüyor ve olduklarından farklı paylaşımlar yapabiliyor. İlişki kurmak için atılan adımlarda ise sanal kimlik yanıltıcı oluyor. Yüz yüze tanışma gerçekleştikten sonra yalanlar sorun olmaya başlıyor. Bunun dışında toplumsal baskı ve değişim, çalışma şartları, ekonomik kaygılar gibi faktörler kişileri yalnızlaştırdığı ve bireyselleştirdiği için tahammül sınırları daha düşük oluyor ve ilişkileri sürdürebilmek zorlaşıyor.