Güncelleme Tarihi:
Geç saatlere kadar mesai yapan, hafta sonu çalışan, eve iş getiren, çalışma saatleri birbirinden farklı olan binlerce çift var. Kimileri bu süreci çok usta bir şekilde yönetebiliyor ve iş ile özel hayatındaki dengeyi her şeye rağmen kurabiliyorken bazı çiftler sırf bu yüzden evliliklerini sonlandırabiliyor. Özellikle çiftlerden sadece biri yoğun bir tempoda çalışıyorsa er ya da geç sorunların baş göstermesi kaçınılmaz bir hal alıyor, evlilikler yıkılıyor, ilişkiler bitiyor.
Hani eskiler hep "Öğretmen öğretmenle, doktor doktorla ya da hemşire ile evlensin, çiftler aynı meslekten olsun" derdi ya, insan "Acaba haklılar mıydı?" diye düşünmeden edemiyor. Uzmanlar ise önemli olanın aynı meslek grubunda olmaktan çok, eşlerin her ikisinin de iş ve evlilik hayatı dengesine aynı önemi vermelerinden geçtiğini söylüyor. Sorunun kökü bu dengeyi kurmayı başarmakta yatıyor.
Bir Sorudan Fazlası serimizin bu bölümünde işi ve eşi arasında tercih yapmak zorunda kalanlar, eşinin temposuna ayak uyduramayıp boşananlar ya da hâlâ çabalayanlarla konuştuk.
‘İŞİ YÜZÜNDEN BİR KERE BİLE BİRLİKTE YAZ TATİLİNE GİDEMEDİK’
Mine G. (43)
Benim, boşandığım eşimle bir sürü sorunum vardı ama tüm sorunların ana nedeni bence mesleklerimiz ve çalışma hayatımızdı. Oradaki uyumsuzluk tüm evlilik hayatımızı etkiledi.
Ben öğretmenim, eşim serbest meslek sahibi. Babası ve amcası ile birkaç tane ortak işletmeleri var. Tatil ya da mesai anlayışları yok. 'Bu bizim işimiz, işçiye para vermeyelim, çalışabildiğimiz kadar kazanalım' mantığı ile yıllardır hiç kimsenin doğru düzgün bir hayatı olmamış.
Kayınvalidem bu durumdan muzdarip değildi çünkü o öyle alışmış, öyle görmüş ama ben böyle bir evlilik hayal etmemiştim. Evlenirken işini biliyordum, çok çalıştığını da görüyordum ama 'Yalnız, eve gitmek istemiyor, onun yerine çalışıyor, evlenince evden çıkmaz' diye düşünüyordum. Ne var ki düğün sabahı bile mağazayı açmaya o gitti.
Düğünümüz yazın oldu, en yoğun oldukları sezon olduğu için biz balayına kasımda gidebildik. Meğer zaten biz yazın hiç tatile gidemeyecekmişiz sonradan anlayabildim. Sorunumuz sadece yaz tatili olsa iyi, işe gidiş ve geliş saatleri hiç belli değildi, düzenli bir mesaisi yoktu.
Ben devlet okulunda öğretmenlik yaptığım için çok düzenli bir çalışma hayatım var. Her şey saati saatine belli. Okula giriş ve okuldan çıkış saatim aynı, hafta sonları çalışmıyorum, uyku saatim bile aynı. Beni eşimin düzensiz iş hayatı, onu da benim aşırı planlı ve düzenli hayatım rahatsız etti.
Mesela saat 22.00 gibi işten eve gelirdi, 'Hadi film izleyelim, hadi yemek yiyelim, hadi dışarı çıkalım' diye beni darlardı. Çünkü ben çalışırken kendisi öğlen saatlerinde güzellik uykusuna yatar bu sebeple de geç saatlere kadar uyumazdı. Ben de ertesi gün sabah 6'da kalkıp hazırlanacağım için en geç 23.00’da uyumuş olurdum. O bana sürekli 'Erken uyuma' diyordu ama ben sabahın köründe 'Uyuma kalk' diyemiyordum ona. Bu durum aramızda hep sorunlara neden oldu anlayacağınız.
Benim mesleğimden dolayı çalışma şartlarımı değiştirme ya da esnetme şansım yoktu ama eşim hiçbir zaman bana uymaya, uyumlanmaya çalışmadı. Yazın bir hafta çalışmasa dünya yanmaz, mağazalar batmaz, iflas etmezlerdi ama o hep ilk tercihini işinden yana kullandı.
Yazın okullar tatil olunca aylarca iznim var ama bir kere bile eşimle bu yaz tatillerinin tadını çıkaramadım. Ne tatil zamanlarımızı denk getirebildik, ne sabah kalkışlarımızı ne uyku saatlerimizi. Aynı frekansta buluşamadık bir türlü.
Çocuk da bizim bu durumumuzdan çok etkileniyor ve geriliyordu. Bir hafta sonu babası işe giderken ‘Ben büyüyünce tatilde işe gitmeyen biri ile evleneceğim’ dedi. Benim için cız etti ama o pişkin pişkin ‘Çalışsın da zengin olsun sana baksın kızım’ dedi bıyık altından gülümseyerek.
Bu arada eşim 7/24 çalıştığı için prensesler gibi bir hayatım olduğunu düşündüyseniz yanılıyorsunuz, cimriliğini anlatmaya kelime bulamam. Sözün kısası sonunda ben dayanamayıp boşanma kararı aldım. Bunu duyunca kendini düzelteceğini, bize zaman ayıracağını söyledi, birkaç hafta sonu işe gitmedi, akşamları işten erken döndü ama bunların hepsi göz boyama çabalarıydı. Birkaç gün sonra özüne döndü.
Ailem ile konuştum, 'Beklediğin kabahat' dediler; onların da desteği ile verdim boşanma dilekçesini. Annem hep derdi ‘Kızım öğretmenle evlen’ diye. O zamanlar 'Ne kadar geri kafalı, ne alakası var?' diye düşünürdüm ama artık anneme o kadar hak veriyorum ki…
Şimdi 2 yıl oldu boşanalı, o kadar mutluyum o kadar huzurluyum ki... Hayatım düzene girdi, çocuğumdan başka kimsenin düzenine uymak zorunda değilim.
Bu soruyu eski eşime sorsanız o da size benimle ilgili bin tane şikâyet sayardı. Eğer çalışmayan ya da onunla birlikte aynı iş yerinde çalışan biriyle olsaydı çok daha mutlu bir evliliği olacaktı, eminim.
Benim evlenecek çiftlere tavsiyem evlilik kararını aceleyle almamaları, "Biz birbirimize ne kadar uyumluyuz? Çalışma hayatlarımız, mesleklerimiz ne kadar uyumlu?" diye düşünmeleri olacak. Onun işi ya da de sizin işiniz de hayatınızın büyük bir bölümünü oluşturuyor, dolayısıyla tüm hayatınızı etkileyecek. Bugünkü aklım olsa annemi dinlerdim ve bir öğretmenle evlenirdim, neyse artık kısmet ikinciye…
‘UZUN ÇALIŞMA SAATLERİM EVLİLİĞİMİ BİTİRDİ’
Serhat Ü. (41)
Evlenmeye karar verdiğimiz dönemde, ben de yoğun çalışıyordum eşim de öyleydi... Aynı sektörde olmasak da özel sektörde olduğumuz için birbirimizin halinden anlıyorduk. Mesailer, hafta sonu çalışmaları, ay kapatmalar gibi durumlarda birbirimize karşı hep anlayışlı olduk. O yoğunken ben ona yardımcı oldum, ben yoğunken o beni destekledi. Bu konuda hiçbir sorun yaşamıyorduk ta ki benim görev değişikliğim olana kadar… O değişiklik benim medeni durumumu da değiştirecekmiş meğer, nereden bileyim.
Ben de eski eşim de yazılımcıyız ve çok uzun yıllardır evden çalışırız. Ben bazen haftada bir toplantıya giderdim ama o da canım isterse...
Görev değişikliğimden sonra patronlar beni haftanın her günü işe çağırmaya başladı. Zaten yoğun çalışıyordum ama artık masamdan kalkamayacak kadar yoğundum ve işim hiç bitmiyordu.
Sabah çok erken kalkıyor, işe gidiyor akşam 19.00'a 20.00'ye kadar şirkette çalışıyor, eve geldikten sonra da gece yarılarına kadar rapordu sunumdu onlarla uğraşıyordum.
Ben artık ofise gittiğim için önce sabah birlikte yaptığımız kahvaltılara son verdik, sonra işten çıkamadığım için yetişemediğim akşam yemeklerine…
Eve 22.00-23.00 gibi varabiliyordum. Yorgunluktan gözüm kapanırken yatağa gittiğimde eşim çoktan uyumuş oluyordu. Sabah o uyurken kalkıp işe gidiyordum. Bazı günler birbirimizi hiç uyanık görmüyorduk. İşimi ve yoğun tempoyu seviyordum aslında ama o yoğunlukta eşimi kendimden nasıl uzaklaştırdığımı hatta nasıl soğuttuğumu fark edememiştim. Çoğu zaman salondaki kanepede uyuyakalıyordum ve hiçbir özel paylaşımımız kalmamıştı.
Benim bunu fark etmem için yaklaşık bir yıl geçmesi ve onun bunu suratıma dan diye vurması gerekiyormuş. Bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Meğer bir yıldır bana tek kelime etmeden bu durumun farkına varmamı ve yaptığım yanlıştan dönmemi beklemiş.
Ben daha iyi bir ev, daha iyi bir araba, kısacası ikimiz için daha güzel bir yaşam için çabalarken eşim elimden uçup gitmiş meğerse.
Bu konuda çabalayacağımı, biraz zamana ihtiyacım olduğunu söylesem de yine hiçbir şey değişmedi ve kaçınılmaz son yaşandı. Resmen uzun çalışma saatlerim evliliğimi bitirdi…
Hâla aynı tempoda çalışıyorum ve üstüne şirketin yurt dışı ofisinin başına geçtim. Çalışmamın karşılığını alıyorum ama özel hayatım bundan çok fazla etkileniyor. Hayatıma kimseyi alamıyorum çünkü buna vaktim yok, hayatıma kim girerse girsin aynı sorunu yaşayacağım.
Bu işten ayrılana ya da emekli olana kadar bana mutluluk çok uzak… Bundan 5 yıl ya da 10 yıl sonra "Ben kendime ne yaptım böyle" diye hayıflanabilirim ama böyle çalışmaya da engel olamıyorum. Yoğun tempo hoşuma gidiyor ve mutlu oluyorum.
Ben eşimle işim arasında bir tercih yapmadım diye düşünüyorum ama hayat tercihlerden ibarettir ve bu tercihlerimize göre hayatımızı şekillendiriyoruz. Böyle yoğun çalışmayı tercih ederek aslında eşimi işime tercih ettim dolaylı olarak. Yani ben de yoldan gönüllü çıktım aslında.
Şu anda işimden, yaşadığım ülkeden, yaşam koşullarımdan o kadar memnunum ki varsın özel hayatım olmasın diyorum. Umarım yıllar geçtikçe bundan pişmanlık duymam.
'BAZI ERKEKLER EŞLERİNİN BAŞARISINI ÇEKEMİYOR'
Pınar T. (39)
Ben bir mali müşavirlik firmasında çalışıyorum. Her günümüz çok yoğun geçiyor ama özellikle ay sonlarında gecemiz gündüzümüze karışıyor. Evliliğimin ilk yıllarında o kadar problem olmuyordu ama çocuklar olduktan sonra benim bu yoğun tempom eşimi çok rahatsız etmeye başladı.
Ben aynı iş yerinde yılardır çalışıyorum, çalışmayı çok seviyorum, işimi iyi yapıyorum, çok özverili çalıştığım için sürekli terfi alıyorum. Eski eşim ise benim gibi değildi; sürekli iş değiştiriyor, sıkılıyor, başka bir firmada daha yüksek maaşlı başka bir iş bulup hemen oraya geçiyor ama hiçbir iş yerinde uzun süre çalışmıyordu. Çocuklarım küçükken bile iş hayatımı etkilemesine izin vermedim hep aynı tempoda çalıştım. Evimizde yardımcımız olduğu için eksik kalan bir şey yoktu aslında ama eşim özellikle işsiz kaldığı dönemlerde benim yoğun tempomdan rahatsızlık duymaya başladı. Ben mesaiye kaldığımda çocuklarla daha fazla ilgilenmek zorunda kalıyordu çünkü.
Birkaç kez bu konuda oldukça şiddetli kavgalar ettik. Bana işimi bırakmamı bile istediğini söyledi. Hem ona hem de çocuklara yeteri kadar zaman ayırmıyormuşum, onları ihmal ediyormuşum, işten başka bir şeyi gözüm görmüyormuş falan. Evet, işime aşık gibi çalışırdım ama ne çocuklarımı ihmal ediyordum ne eşimi. Bu çok büyük bir suçlamaydı benim için. Ortak bir arkadaşımıza bana yaptığı şikayetlere ek olarak özel hayatımızla ilgili de yakınınca bende tüm ipler koptu. Resmen beni işimle eşim arasında seçim yapmam için zorluyor bunun için de çirkin yollara başvuruyordu. Bu kadar yıl beni tanımamıştı ama bu yaptığı çok feci ters tepecekti.
Bu zihniyette bir adamla daha fazla birlikte yaşamak istemiyordum ve boşanmak istedim. Zaten o da istiyormuş, böyle evlilik olmazmış… Çok kısa sürede anlaşmalı olarak boşandık. Çok geçmeden "Tekrar deneyelim" talebi geldi karşıdan ama nafile…
Şimdi çocuklarım ile birlikte bekar ve çalışan bir aile olarak gayet mutlu bir hayatımız var. İşimde hâlâ çok aktifim, yoğun tempoda çalışıyorum ama çocuklarımla da gayet güzel ve kaliteli zaman geçiriyorum. Çocuklar babalarına gittiklerinde ikinci gün dönmek istiyorlar. Eğer onları ihmal ediyor olsam koşa koşa bana gelirler miydi sizce?
Bence bazı erkekler eşlerinin iş hayatında çok aktif olmasını, hatta daha da ileriye gideyim, yükselmesini istemiyor. Onların altında ezildiklerini düşünüp duygusal açıdan vurmaya çalışıyorlar. Bizde durum tam anlamıyla buydu.
'İŞİNİ BENDEN DAHA ÇOK SEVİYORDU'
Çağrı K. (42)
Ben devlet okulunda rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmeniyim, eski eşim ise dişçiydi. Ben evlenirken babaannem gelin adayının mesleğini duyunca 'O çok çalışır, evle ilgilenemez çocuk çocukla uğraşmaz' demişti. O zaman hepimiz gülüp geçmiştik ama yıllar sonra mesleklerimizin farklı olması gerçekten bizim evliliğimizin üzerinde bir kara bulut oldu.
Benim hafta içi öğleden sonra saat 16:00 gibi işim bitiyor ve ondan sonra eşimle ve ailemle geçirecek kaliteli zamanım oluyordu ama çoğunlukla eşim evde değildi. Zaten eve gitsem evde bakıcı olduğu için rahat edemiyordum. O eve dönene kadar okulda bekliyor vakit dolduruyordum. Bu durumdan rahatsız olduğumu dile getirdiğimde istersem bakıcıyı eve daha erken gönderebileceğimizi söyledi.
Halbuki sorun sadece o değildi ki… Artık eşimle paylaşımlarımız çok azalmıştı. O sürekli eve yorgun geliyordu. Tamam işini bırakacak hali yoktu ama o kendini parçalayacak gibi çalışıyordu, Yani önceliği hep işiydi. Birine bağlı çalışmıyordu, hastalarının geliş gidiş saatlerini kendisi ayarlıyordu. Belli bir saatten sonra hasta kabul etmek tamamen onun inisiyatifindeydi. Bazen acil bir durum olur, daha uzun süre kalması gerekebilir tabii ki ama benim rahatsız olduğum konu bunu bile isteye kendi yapıyordu, kendi tercih ettiği için bu kadar yoğun çalışıyordu.
Bir müddet sonra kendimi çok yalnız hissetmeye başladım. Akşam eve döndüğümde bakıcıyı gönderiyor, çocuklarla ilgileniyor, yemeklerini yediriyordum. Çoğu zaman ailece akşam yemeği bile yiyemiyorduk. Artık evliliğimiz bitmişti aslında ama ben bir şeyler düzelir diye çabalıyordum. O kadar ki bir gün iş yerine gidip ‘Karımı göremiyorum, o yüzden hasta olarak geldim, dişlerimi kontrol eder misin?' dedim. Ama bunun gibi çabalarımın hiç faydası olmadı. Sonunda ben hiç istemesem de boşandık.
O hâlâ geç saatlere kadar çalışıyor, çocuklarla bakıcıları annelerinden daha çok zaman geçiriyor. Bazen beni sevmediği için evden bu kadar uzak kaldığını düşünüyordum ama bence beni sevmediğinden değil de işine aşık gibi çalıştığından gözü bir şeyi görmüyordu. Yine de 'Özetle işini benden daha çok seviyordu' diyebilirim.
* * * * *
--Peki eşlerin çalışma hayatının evliliklerini olumsuz yönde etkilememesi için ne yapmalı?
--İş ile ev hayatı arasında nasıl denge kurulmalı?
--Uzun çalışma saatleri nedeniyle evliliği ya da ilişkisi bozulmaya başlayanlar ne yapmalı?
--Kişinin işi, çalışma koşulları ve saati evlenmeden önce değerlendirilmesi gereken bir detay mı?
Uzman Klinik Psikolog Dilara Sayar, eşlerin her ikisinin de çalışma hayatında olması, birinin daha yoğun tempoda diğerinin daha rahat bir rutinde çalışması, gece-gündüz vardiyalı işlerde çalışıyor olmaları gibi birçok faktörün evliliği farklı şekillerde etkilediğini, bunlardan en zorlu olanın ise vardiyalı çalışma düzeni olduğunu belirtti ve benzer sorunu yaşayan danışanlarından örnekler verdi:
“Çift terapisi seanslarını yürüttüğüm bir çift; vardiyalı çalışma düzenine sahipti, bir ay boyunca yalnızca 1 hafta bir arada olabildiklerini ve evliliklerinin çıkmaza girdiğini paylaşmışlardı. Başka bir seansta eşlerden biri hostes diğeri pilottu. İlk bakışta benzer ya da yakın görev tanımlarına sahip sektörlerde çalışıyor olmak empati kurabilmeleri adına artı bir faktör olarak görünüyor ancak işin gerçeği, eşlerin dünyanın bambaşka yerlerine sıkça uçuyor olmalarıydı.”
'AYNI YATAĞA GİRDİKLERİ GÜN SAYISI BİR ELİN PARMAKLARINI GEÇMİYOR'
Bunu yaşayan çiftlerden birinin uyku için yatağa yatarken, diğerinin işe gitmek için hazırlanıyor oluşunun ve aynı anda yatağa girdikleri gün sayısının bir elin parmaklarını geçmeyişinin çiftler için oldukça zorlayıcı bir yaşantı olduğunu dile getiren Sayar, toplumsal bakış açısında çoğunlukla eşlerin benzer mesleklere sahip olmalarının doğru bulunduğunu, bunun bazı ilişkilere artı olarak yansısa da bu bakış açısının genele yayılamayacağını, her ilişki dinamiğinin farklı olduğunu söyledi ve ekledi:
“Önemli olan aynı meslek grubuna sahip olmaktan çok, iş ve evlilik hayatı dengesine eşlerin her ikisinin aynı önemi vermeleridir. Böyle zorluklar evlilik içinde hem kadın hem de erkek cephesinden sorumluluk alınmasını zorunlu kılıyor. Birlikte olunabilen zamanları gerçekten özel ve keyifli hale getirmek, çiftlerin evliliklerine olan bağlılıklarını güçlendiriyor. Fırsatları değerlendirmek ya da fırsatlar yaratmak çiftlerin iş tempolarına değil de birbirlerine ve evliliklerine odaklanmalarına yardımcı oluyor.”
Evlilik öncesi eşlerin iş hayatlarını, mesleklerinin detaylarını ve çalışma şartlarının şeffaflıkla paylaşması gerektiğini söyleyen Sayar, bireysel hayatlarında kişileri rahatsız etmeyen ya da normal gördükleri bazı durumların çiftlerin ilişkileri içinde zorlayıcı olabileceğini ifade etti.
Sayar, çiftlerin çalışma saatlerini bireysel kararlarına göre değil de mümkün olduğunca eşleriyle planlayarak düzenlemelerinin, çalışmadıkları gün ya da saatler için eşleriyle baş başa vakit geçirebilecekleri planlar yapmalarının iş hayatlarının evliliklerine zarar vermesine engel olmada atılacak en önemli adımlardan biri olduğunu söyledi.
Sayar, özellikle eşlerin açık bir iletişimde olmadıkları, rahatsız oldukları durumları dile getirmedikleri, konuşmamayı tercih edip anlaşılmayı beklediklerinde ev içinde gerginliğin arttığını, tartışmaların başladığını ve akabinde boşanma konusunun gündeme gelebileceğini ifade etti.
‘YA İŞİN YA BEN’
Sayar’ın, eşlerden rahatsızlık duyan tarafın diğerine ‘Ya işin ya ben’ diyerek bir tercih yapmasını talep ettiğinde nasıl davranılması gerektiği konusunda tavsiyesi işe şöyle:
“Bu konudaki önerim; elbette evlilik içi iletişimin bu noktaya taşınmaması ve sorunların açık bir iletişimle konuşulması yönünde. Ancak süreç sağlıklı ilerlememiş ve sorunlar yönetilemediyse ve iş hayatının zorlukları evliliği temelden sarsar bir noktaya geldiyse o zaman işin getirileri ve evlilik beklentileri birer kefeye konulmalı.”
Amacın tercih yapmaktan önce duygulara öncelik vermek, beklentileri dinlemek, yapılabilecekleri konuşmak ve gerekli fedakarlıkları yapmak olması gerektiğini vurgulayan Sayar, çiftlerin bu konuda sakin kalamayıp konusu açıldığında sürekli tartışmaları durumunda mutlaka uzman desteği alması gerektiğini sözlerine ekledi.