Kebapçıda namaz metroda namaz

ÖYLE sıradan bir lokanta değil. Hürriyet’in ekinde bir ara en iyi on kebapçı arasında yer almış, Ankara’daki kebapçılardan biri.

İki katlı. Lokanta sahibi ikinci katı içki servisinin verildiği bir yer haline getirmek istiyor. Ne mümkün. O mümkün olmadığı gibi, başka garip şeyler mümkün hale geliyor.

Kebapçı revaçta, çok kalabalık, yemekleri lezzetli olduğu için, buraya sık sık bazı bakanların da yer aldığı AKP’li guruplar geliyor. O bakanların da yer aldığı guruplar, her sefer, "lokantada mescit nerede" diye soruyor. Yemeğe geliyorlar, namaz kılmak için mescit soruyorlar.

Lokanta sahibi bakıyor ki, olmuyor, içkili hale getirmek istediği ikinci kat, bırakın içkiyi, lokanta olmaktan çıkıyor ve mescide dönüşüyor.

Gelen AKP’li guruplar, sofradan kalkıyor, önce erkekler, arkadan kadınlar, lokantanın mescidinde gurup ve sıra halinde namaz kılıyor. Yemek yerken namaza gitmek, daha önce böyle bir adet var mı, sırf gösteri.

Bu farklı bir tarz-ı hayat, farklı bir yaşam biçimi.

TUNALI’DA MESCİT

Ankara’nın en büyük camii Kocatepe Camii. O camiye açılan en büyük cadde, Tunalı Hilmi Caddesi.

Cami bir kaç yüz metre ilerde, yine de, Tunalı Hilmi’nin kavşağına mescit yapılıyor. Dün cuma. Cuma nedeniyle, Tunalı’daki mescitte namaz kılınıyor. Her cuma olduğu gibi, namaz kaldırımlara taşıyor, insanlar yürüyecek yol bulamıyor. Oysa, cami işte hemen şurada.

Bu farklı bir tarz-ı hayat, farklı bir yaşam biçimi.

METRODA MESCİT

Kızılay Metrosu.
Aynı zamanda alış veriş merkezi.

Metroda mescit var. Dün cuma. Kızılay metrosundaki mescitte cuma namazı kılanlar, metroya taşıyor, insanlar metroya binmek için, birbirinin üstüne çıkıyor.

Daha da tatsızı, namaz kılanlar, yoldan geçen ve namaz kılmayanlara yan gözle bakıyor.

Bu farklı bir tarzı-hayat, farklı bir yaşam biçimi.

Lokanta, metro, hastane, pastane, postane, hava alanı fark etmiyor, her yer mescitle doluyor.

DEMOKRASİ DİYE DİYE

En sık söylenen söz, en başta türban dahil, "herkes istediği gibi giyinir, istediği gibi yaşar, neden insanlar birbirine karışıyor" gibi, sözüm ona, özgürlük ve serbestiyet. Sözüm, ona demokrasi. Demokrasi, arkasına sığınılan kutsal kavram.

Elbette demokrasi. Ama, bunların demokrasiyle, özgürlükle ilgisi yok. Demokrasi diye diye, tarz-ı hayat değişiyor. Siyasal rejim değişiyor. Değişim yavaş yavaş ve iki türlü.

1- Dayatma, belli dinsel simgeleri topluma fiilen kabul ettirme yolayla. Örneğin, türban Çankaya’ya fiili olarak çıkmış bulunuyor. Bu tarz-ı hayatın değişimi işareti.

2- Alıştırma yoluyla. Başkentin göbeğinde, kebapçıdan metroya uzanan mescit zinciri, kaldırımlara taşan namazlar, toplumda önce garipseniyor, ardından alıştırma dönemi geliyor.

Gerçekte günlük yaşam biçimi değişiyor. Dini motiflerin ağır bastığı sisteme kayıyor.

Biri geçen yıl, diğeri on yıl önce, ben iki kez İran’a gidiyorum. Cuma namazları dahil, İran İslam Cumhuriyeti’nde ne sokaklara taşan namazlar var, ne iki durakta bir, mescit. Ama, dayatma sonuna kadar.

Burası laik Türkiye Cumhuriyeti. Başkentte sokaklara taşan manzaralar, ne bazı salakların dilinden düşürmediği demokrasi ile izah edilebilir, ne isteyen istediğini yapsın, aldatmacası ile.
Yazarın Tüm Yazıları