Paylaş
"Kardiyovasküler hastalıklardan sonra kanser ikinci sıradaydı, ama önümüzdeki yıllarda kanser birinci sıraya geçecek. Geçiyor! Belki üç beş sene sonra birinci sırada olacak" diyor. Hüseyin Toroman kendisine soruyor, Topuz da uzun uzun anlatıyor. Ne yazık ki bu metni özetliyoruz:
Prof. Topuz konuşuyor:
Kanserin artış sebeplerinin en önemlisi, çevre kirliliği, aldığımız gıdalar, çevre kirliliğiyle beraber ozon tabakasının delinmesi. Yalnız çevre kirliliği dediğimiz zaman her şey giriyor içine... Kanser esasında anne karnında başlıyor.
Deterjan artıkları, fabrika artıkları, etrafa sıkılan böcek ilaçları artıkları, inorganik gübreler, plastik artıkları, bunların hepsi pestisit. Yani insanlar tarafından üretilmiş zehirlere pestisit deniliyor. Yani kanser yapan maddeler!
CEP VE BEYİN TÜMÖRLERİ
Genellikle cep telefonları ile 30 saniyeden fazla konuşmayın, diyoruz. En fazla bir dakika. Ya da kulaklık takın. 10 sene sonra beyin tümörleri iki katına çıkacak. Her ne kadar büyük telefon üreticileri tehlikeyi en aza indirdiklerini söylüyorlarsa da araştırmalar telefonların büyük radyasyon yaydığını ve beyin tümörlerinin iki katına çıkacağını gösteriyor. Televizyonu en azından 5 metre veya 7 metre mesafeden seyretmemiz gerekiyor. Baz istasyonlarından 1 kilometre mesafede olmamız lazım.
MEMELİLER DE ETKİLENİYOR
Sadece insanlar mı etkileniyor bu radyasyondan, pestisitlerden? Tabii ki sadece insanları değil diğer memelileri de etkiliyor. Beyaz balinaların nesli tükenmek üzere, sebebi de dörtte birinin kolon kanserine yakalanmaları. Nedeni körfez ağızlarındaki zehirli atıklardan etkilenmeleri. Örneğin, Kaliforniya’da denizaslanları iki sene önce ölü olarak sahile vurdular. Bunların % 20’sinde genital kanser bulundu. Washington’daki bir nehirdeki balıklarda 16 cins kanser tespit edildi. Köpeklerde mesane kanseri son zamanlarda 6 kat arttı.
Ama kanser tedavisinde çok büyük ilerlemeler var, çok büyük paralar harcanıyor. 2025 yılında 300 milyar dolarlık kazanç sağlayacak ilaç firmaları. Bu kazancın % 10’unu, % 20’sini çevre sağlığına harcamış olsalar kansere yakalanma oranı çok daha azalacak. Zaten 1990’a kadar hep kanseri yeneceğiz, ilaçları yok edeceğiz diye uğraşıyorduk. Fakat yok etmek bir yana kanser geliyor çığ gibi... Kansere tutulmak iş değil. En önemli laf şu: ’Bir korunma bin tedaviden evladır.’ Korunmak çok önemli. 1990’dan sonra korunmaya önem vermeye başladık. Kanserden korunmak çok önemli. Kanser devlete milyonlarca dolar da ekonomik yük getiriyor, hastaya yük getiriyor, aileye yük getiriyor.
Peki ne yapacağız? Büyükşehirlerde yaşıyoruz, organik yiyecek bulma, egzozdan kaçma, radyasyondan korunma gibi şansımız yok. Ne kadar korunabiliriz ki?
NE YAPILMALI
Bu kansere yol açan faktörleri devlet yavaş yavaş kaldıracak kanunlarla... Devleti bekleyene kadar biz kişisel olarak ne yapabiliriz, madem bir korunma bin tedaviden evla...
Balkonda kendine bir yer yapacak biberini, domatesini yetiştireceksin. Kendine ufak bir tarım bahçesi yapacaksın, çok güvendiğin tescilli olduğunu bildiğin organik gıdalardan yemeye çalışacaksın. Bol yeşil tüketeceksin, bol meyve yiyeceksin. Hiç değilse haftada bir-iki gün yeşil bir yerde 5-6 saat yürüyeceksin. Kozmetiklerden kaçacaksın. Özellikle cilt kremlerine cildi gergin tutsun diye bakır konulur, o da kanserojendir, ayrıca kanserin damarlanmasını da artırır.
Çamaşır makinesinde doğal deterjan kullanacaksın, bulaşık makinesinde bulaşığını yıkadıktan sonra muhakkak sirkeli veya limonlu suyla çalkalayıp öyle sofraya koyacaksın.
Eve ayakkabı ile girmeyeceksin. Halıları çok kuvvetli süpürgelerle temizleyeceksin. Evi devamlı havalandıracaksın. Evde plastik kap, alüminyum kap kullanmayacaksın. Onun yerine porselen, çelik ya da cam kullanacaksın.
ZEYTİNYAĞI TÜKET
Genellikle zeytinyağı tüketeceksin. Gökkuşağının tüm renklerindeki meyve ve sebzelerden her gün ufak parçalar da olsa muhakkak tüketeceksin. Yemeğe, ete karşı bire beş oranında sebze atacaksın.
Temizlik yaparken fısfıslı ürünleri değil de kendin evde ürettiğin sirkeli ürünleri tercih edeceksin. Gümüş parlatırken, ocak silerken filan... Oda spreyi sıkınca odadan dışarı kaçacaksın. Koltuk altı spreyi kullanmayacaksın. Zeytinyağlı sabunlar veya defne sabunu kullanacaksın. Kafanı ya o sabunlarla ya da bebe şampuanıyla yıkayacaksın.
Çin mallarından kaçacaksın. Çin mallarında kanserojen madde çok fazla! Gıdalarında, bütün plastik maddelerinde, oyuncaklarında, hatta üzerimize giydiğimiz ketenlerinde bile. Boyaları zehirli, kalitesiz ve kanserojen! O yüzden isim değiştirdiler şimdi, Made in PRC yazıyor üzerinde artık. Made in China yazmıyor.
Sigara çok önemli, sigarada 4000’in üzerinde kanserojen madde var. Bir de kanseri iyice artıran bazı maddeler var. Amonyak gibi, siyanür gibi, arsenik gibi örneğin... Yani mücadeleni biraz da kendin yapacaksın. Devlet de kanunlarla kanserojen maddelerin kullanımını kontrol altına almalı, ama sen de yapacaksın!
GÜNÜN SÖZÜ
"Milli Eğitim tarihinde en fazla haksızlık yapan, nepotizm (akraba kayırmacılığı) ve kronizm (yandaş kayırmacılığı) hastalığına yakalanmış, mahkeme kararlarını uygulamayan bakan olarak Çelik, ’Polos’ benzetmesini hak etmiştir."
(CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce)
Biliyor musunuz
İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in tutuklu olduğu Tekirdağ’da bugün bir miting düzenleyeceklerini açıklayan Mehmet Bedri Gültekin, "Partilerin, demokratik kitle örgütleri ve sendikaların, Türkiye’yi savunmak için Perinçek ile dayanışma içinde olduklarını göstereceklerini" söylediğini...
CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, "BM Güvenlik Konseyi seçimlerinde (ve de EXPO’da) üye ülkelerin oyunu kazanmak uğruna bu kadar harcama yapılması ve bu yöntemle oy kazanılması ile 22 Temmuz seçimleri öncesinde halktan oy alabilmek için yapılan harcamalar arasında benzerlik olup olmadığını" Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a sorduğunu...
Mesaj Panosu
GEÇEN seneki Turgut Özal’ın vefatının 14. yılında F.Gülen cemaati ve AKP gövde gösterisi yapmış, otobüslerle kabrine turlar düzenlemişler; Özal’a hayranlıklarını belirtmişlerdi. Muhalefet 13 yıldır neredeydiniz dediğinde sanki her sene kutluyorlarmış havasındaydılar. O zaman Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı oylaması vardı. Abdullah Gül ile Turgut Özal’ı özdeşleştirmeye çalışıyorlardı. Bu sene Turgut Özal’ın vefatının 15. yıldönümü ama 14. yılda akın akın koşanlar tıpkı önceki 13 yıl olduğu gibi ortada yok. Çünkü samimi değiller.
Başar ERGUN
Paylaş