İNSANIN kendi başına gelince neler hissettiğini, örneğin Başbakan yahut bakanlardan biri veya birkaçı da hissedecektir.
Ama onun için kendileri hakkında da aşağıdakine benzer satırları bir internet sitesinde okumalarına ihtiyaç vardır.
Bu defaki kurban da CHP’li... Ama bir CHP Grup yöneticisi.
İnternet sitesinde şunlar yazılmış:
“Ülkeye asıl büyük zararı hainler (Brütüsler) verirler. Siyasette veya yatakta olması fark etmez. Bu görüntüler ne komplo kurbanlarına aittir ve ne de montaj eseridir. Gerçektir.(...)”
Görüntü giyinik bir erkekle aynı şekildeki bir hanımın hayli yakın bir muhabbet anını yansıtıyor.
Sayalım ki aktarılan gerçektir.
Bu çok çok eşinin yahut yakınlarının tepki göstereceği bir ilişkidir.
Böyle bir görüntüyü kamuoyuna sunup o politikacıyı paralize etmenin hangi “ahlak” anlayışında yeri vardır?
İslam ahlakında mı?
Laik ahlakta mı?
Yoksa “medya” ahlakında mı?
Görüntüdeki kişiye -yayınlananlar gerçeği yansıtıyorsa- çok çok “çapkın” yahut “zampara” dersiniz.
Peki yayınlayana, üstelik sabah “din”le güne başlayıp, başını yastığa koyuncaya kadar ağzından “din”, “ahlak” ve “Allah sevgisi”nden başka bir şey çıkmayan bu kadroya “ahlaksız”dan başka hangi sıfatı uygun görürsünüz?
Bu onların kişisel gerçeği... Peki ya onları kullananlar?
Samimi inancımızı söyleyelim:
Türkiye üç yıla yakın zamandır tam bir “komplocu kadro”nun tehdidi altında yaşamaktadır. O kadro her nerede ise, hedef saydığı herkesi yakından izlemekte, en mahrem ortamlardaki özel yaşamlarını görüntülemekte, en masum zemindeki konuşmalarını kaydetmekte ve kendileri açısından sıra geldiği zaman, bir alçağı alet edip bu bilgiyi kamuoyuna sunmaktadır.
Bu kadro, kamu kurumlarını nerdeyse esir almış durumdadır.
Bunları herkes bilmekte ama adıyla sanıyla telaffuz etmekten korkmaktadır.
Çünkü bugün başkasının başına gelenin yarın kendisi için de söz konusu olacağını hemen herkes düşünmektedir.
Nitekim önce birçok insanın özel yaşamı Ergenekon soruşturması bahanesiyle panayıra sürüldü.
Sonra “aynı kadro”nun yasadışı yollardan kaydettiği özel telefon konuşmalarıyla hem yüreklere “korku” salındı hem de “Biz artık her yerde varız” mesajı verildi.
Çünkü hasımlarını artık “adam öldürme” yoluyla değil “kişilik öldürme” yoluyla etkisizleştiriyorlar.
Deniz Baykal’a onu yaptılar.
Yeni örnekle de aynı şeyi hedefliyorlar.
Ama Başbakan’a haber verelim. Aynı şey kendisine yapılamaz sanmasın. Çünkü bugün onu destekleyenler yarınki hasımlarıdır.