Kadınlar ve tuzaklar

MESAJI almayan kalmadı. Kadınların siyasete yürüyüşü önümüzdeki seçimlerin önemli unsurlarından biri olacak.

Kadınlar, hangi pozisyonda olurlarsa olsunlar "Diğerleri beni ilgilendirmiyor" demeden eşitlik ve bunun siyasete yansıması için kolları sıvadılar.

Dün Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu’nun konuşmasında da önceki başkanlardan daha farklı bir vurgu vardı kadınlarla ilgili.

"Türk kadını, ülkenin politik ve kamu hayatında daha etkin rol üstlenerek devlet ve hükümet politikasının hazırlanması ve uygulanması sürecinde yerini almalı, yasama, yönetim ve yargı organlarının her kademesinde temsil oranı daha da yükseltilmelidir" diyordu.

Bu seçimler kadınların seçimi gibi görünüyor.

Kadınların en düşük oranda temsil edildiği parlamentoya sahip olmanın ağırlığını hisseden erkekler de eşitlik ve demokrasi koşusunda kadınlarla birlikte hareket ediyor.

Bu mesaja kulağını tıkayan parti yok gibi.

Ben yine de temkinliyim. Çünkü her şeyin çok iyi gittiği izlenimi veren bu dönemeç çok kritik.

Kadınların siyasi koşusunda dikkat etmemiz gereken iki tuzak var.

YARIŞ TUZAĞI

İLK
tuzak, seçimin herkes için eşit bir "yarış" olduğu yaklaşımı.

Kadınların parlamentoya girmelerini kolaylaştıracak önlemler almayı, "serbest rekabete aykırı" olarak yorumlayan bu anlayış, "Çalış senin de olur" tesellisiyle yetiniyor.

AKP ve CHP’nin, kadın aday adaylarını sözle teşvik dışında, başvuru ücreti ya da kota gibi pozitif ayrımcılık önlemleri almayacağı anlaşılıyor.

MHP’nin başvuru ücretini kadın erkek herkes için düşük tutması dışında bir teşviki yok.

DYP başvuru ücretini düşük tutuyor, ANAP ise ücret almıyor. Erkan Mumcu bir aralar "yüzde 33"den söz etmişti ama gerisi gelmedi.

Kadınların siyasette temsili için bu önlemler yeterli değil. Yarışın koşulları eşit değil ki.

Aday belirleme süreçlerinde kadınlar lehine ayrımcılık yapmadan, kadınların seçilebilecek sıralara yerleştirilmeleri gerektiğine inanmadan "buyrun yarışa" çağrısının samimiyetine şüpheyle bakmak gerekiyor.

TEPEDEN İNME ÜNLÜ KADINLAR

İKİNCİ
tuzak ise kadın aday aylarının ne yaptıklarına bakmadan, siyasete katkılarının ne olabileceğini iyi değerlendirmeden, şöhretleri göz önünde tutularak listelere yerleştirilmeleri.

Avrupa’daki kadın hakları örgütlerinin oluşturduğu Avrupa Kadın Lobisi’nin yönetiminde yer alan ve Türkiye’yi temsil eden Selma Acuner bu konularda çok deneyimli bir kadın hakları savunucusu.

"Kadınların kamusal alana katılımlarının önündeki en önemli engelin kreş sorunu olduğunu" söyleyen ve uzun zamandan beri "Çocuk bakım hizmetleri" projeleri üzerinde çalışan Acuner, dünkü konuşmamızda bu noktaya dikkat çekiyor.

"Tepeden inme isimler hem parti içi huzursuzluk yaratır hem de seçmen bunun göstermelik olduğunu anlar. Önemli olan parti içi kültürü değiştirmek" diyor.

Sadece kadın olduğu için değil, ekonomiden dış politikaya, ulaştırmaya, enerjiden iç-dış güvenlik, aile, çocuk, gençlik ve kadın sorunlarına kadar hayatın her alanında kadınları da dikkate alarak politikalar üretecek birikimde kadın adaylar listelerde seçilebilir sıralarda yer almalı.

Yoksa her şey göstermelik olur.
Yazarın Tüm Yazıları