Paylaş
Konuyu soyut slogancılıktan, esaslı bir dayanağı olmayan ama husumet oluşturarak havayı zehirleyen karşılıklı “milliyetçilik” söylemi dışında “ortak çıkar”a ve dolayısıyla “ortak gelecek” tasavvuruna dayandırmadan, Türkiye ile Kürtler arasında “stratejik ortaklık” kurmak da imkansızlaşır. Petrol, burada anlamlı bir unsur olarak devreye giriyor.
O nedenle, bir önceki yazıda bıraktığımız noktadan devam edeceğiz. Petrol ile...
Yeni Irak Petrol Yasası’nda yer alacak “4 Ek”, bu bakımdan Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor. Irak, dünyada şu anda bilinen yani “keşfedilmiş” ama geliştirilmemiş “tek petrol havzası”. Yeni Irak Petrol Yasası, bu özellikteki Irak coğrafyasını, 115 milyar varillik bilinen rezerv potansiyelini -dünyada üçüncü kabul ediliyor- dış yatırıma açarak geliştirmeyi öngörüyor.
Yasa taslağında Irak’ın çeşitli yerlerinde işler durumda olan ve geliştirilmeye hazır 51 petrol sahası ve petrol olduğuna inanılan ama hiç işlenmemiş 65 arama sahası söz konusu. Ülkenin potansiyel petrol zenginliği de "4 Ek"te ifadesini buluyor. Şöyle:
1, Üreten sahalar (Present producing fields). Bunlar, Irak’ın Şii güneyindeki Güney ve Kuzey Rumeila ve Mecnun sahalarını kapsıyor. Kerkük de bu ilk ekin konusu.
2. Keşfedilmiş ama geliştirilmemiş sahalar. (Discovered undeveloped fields close existing infrastructure) Bunlar, şu anda ham petrol pompalamakta olan yani işler durumdaki sahalara çok yakın olan keşfedilmiş ama henüz petrol pompalama işlemine girmemiş sahalar. Böyle 25 saha var. Kürt yönetimi bölgesindeki Taktak sahası bu kategoriye giriyor. İşler durumdaki Kerkük sahasına sadece 60 kilometre ötede. Bu nedenle, geliştirilmesi en kolay sahalar bunlar.
3. Keşfedilmiş ama üretici, işler durumdaki sahalara uzak olanlar. (Discovered undeveloped fields distant to existing infrastructure) Bunların geliştirilmesi, haliyle daha masraflı olacak. Böyle 26 saha söz konusu ve bunlar Şii Muthanna ve Necef’in yanısıra, Sünni Anbar, ayrıca Kerkük ve Kürt yönetimi altındaki Süleymaniye’de bulunuyorlar.
4. Arama yapılacak yani henüz petrol keşfedilmemiş ama kesinlikle olduğu tahmin edilen sahalar. (Exploration areas)Böyle 65 saha var Bunların çoğunluğu, Sünnilerin yaşadığı Batı Çölü’nde yani Ürdün ve Suriye sınırlarına doğru olan Anbar vilayetinde ve Kürdistan bölgesinde. Bu 65 sahanın Süleymaniye, Erbil ve Dohuk vilayetlerinde yani “KRG” bölgesinde olanlarının kontrolü, Bağdat’taki federal hükümetin değil, Erbil merkezleri Kürdistan Bölge Yönetimi’nin denetiminde olacak.
Yeni Petrol Yasası’nın “Petrol Operasyonları”nın yürütülmesi hakkını düzenleyen 9. Maddesi, bunun “Arama ve Üretim Sözleşmesi” temelinde olacağını ve sözleşmenin Petrol Bakanlığı veya Bölgesel Yönetim’le yapılacağını söylüyor. Yani, bizim Kuzey Irak dediğimiz ve yeni Irak Petrol Yasası’nı kaleme alan Kürt bakan Ashti Hawrami’nin bize “tahmin” olarak belirttiği “Kürdistan’ın 20-25 milyar varillik rezervi”, yasanın “4.Ek”inin, “arama yapılacak 65 saha”nın konusu.
Ve, yani; yine Dr. Ashti Hawrami’nin tahminine göre, günde 1 milyon varil üretim kapasitesine sahip olacak bu alanda “arama ve üretim sözleşmesi”, bir başka deyimle TPAO’nun dahil olabileceği faaliyete ilişkin sözleşme, yasaya göre, “Kürdistan Bölge Yönetimi” ile, Erbil’le imzalanmak zorunda.
“First come, first serve” yani “önce gelen kazanır” hükmü, bu “4.Ek” için özellikle geçerli. Türkiye’nin TPAO ile girebileceği alan, işte bu bakir alan.
*** *** ***
Kürdistan Bölgesi, bir-iki istisnası ile tümüyle bakir alan. Bu istisnalardan biri olan, üretime hazır Taktak bölgesi, yani daha üretime geçmemiş şu haliyle bile, Türkiye’nin günde 42 bin varillik toplam petrol üretiminin üçte birinden fazla, günde 60 bin petrol varillik kapasiteye sahip. Şimdilik. Bu rakam daha da yükselebilir. Çünkü, Taktak, 1 milyar varillik bir rezerv. Taktak’ta Türk Genel Enerji şirketi ile İsviçre kökenli Addax şirketi ortaklığı var.
Genel Enerji, bir önemli adım daha attı. Taktak’ta rafineri kurmak konusunda Erbil yönetimiyle anlaşmaya vardı.
Kürt bölgesinde bir de şu anda üretime hazır nokta, Türkiye sınırına 30-35 kilometre mesafede, Zaho yakınlarında, Norveç şirketi DNO’nun açtığı üç kuyu. Her biri, günde 5000 varil üretebilecek konumda. Taktak’ın hayli altında.
Türkiye’nin Kürtlerle işbirliği halinde sunacağı “gelecek potansiyeli”ni anlayabilmek için, Türkiye’deki petrol durumuyla ilgili bilgiler vermekte yarar var. Türkiye’de bugüne kadar keşfedilen, üretilebilir petrol 1.2 milyar varil. Bunun önemli oranı üretilmiş ve dolayısıyla tüketilmiş. Kalan, bundan sonra tümünü ürettiğimiz takdirde üretilebilecek olan 270 milyon varil.
Yani, Irak’ta Kürdistan Bölge Yönetimi altında bulunan ve daha hiç petrol üretmemiş olan vanayı çevirdiğiniz vakit üretebilir durumdaki- Taktak, 1 milyar varillik rezerv.
Bu arada, petrolün kalitesi de önemli bir ölçüt. Türkiye’nin fakir petrolünün büyük bölümü Batman-Adıyaman havzasında. Küçük üretimin büyük bölümünü oluşturan Raman’da petrolün gravitesi 13. Çok iyi sayılan Kerkük’ün 34, Taktak’ınkinin 46 gibi mükemmel bir gravite ölçüsü tutturduğuna bakarsak, fotoğraf biraz daha da netleşebilir.
Kürtler, “Buyrun bu potansiyeli birlikte değerlendirelim” derken; Türkiye ne demiş oluyor?
İki “söylem” mevcut; biri petrol ile ilgili, diğeri siyasi-güvenlik konusu. “Söylemler” şu:
1. Petrol konularını sizinle konuşmayız; Bağdat’la konuşuruz.
2. PKK ve Kerkük konuları ve Türkmenlerin durumu gibi gerekçelerle, gerektiğinde ABD’yi dinlemez, askerlerimizi Kuzey Irak’a sokarız. Yani, gerekirse, sizi döveriz.
İlki, “çıkmaz sokak”; zira Erbil’e, yani “Kürdistan Bölge Yönetimi”ni kabullenmemek için,sonuç alamayacağınız, bulunamayacak adreslerde oyalanmak. Yeni yasa taslağı, yasalaştığı anda, Bağdat’a da gitseniz, Kuzey’de petrol “arama ve üretim” ile ilgiliyseniz ve bu amaçla “sözleşme” yapmak
istiyorsanız, size Erbil’in yolunu tarif edecekler.
İkinci söylem ise, karşılıklı gerginliği ve düşmanlığı beslemekle kalmıyor; Türkiye’nin iç dengelerini de her yönüyle olumsuz etkiliyor ve Türkiye’nin “iç barışı”nda da “çatlak oluşturma potansiyeli” taşıyor.
Her ikisine de başvurmayıp, “yapıcı diyalog” ve “kalıcı işbirliği” yolu seçilemez mi? Bugüne dek yapılanın tersi, bir “yakınlaşma politikası” benimsenemez mi?
Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Kürdistan Bölge Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani arasında tasarlanan görüşme, tam da bu amaçları taşıyordu.
Kürtler bu yapılamayan ertelendiği söylenmeden ertelenmiş olan- görüşmeye nasıl yaklaşıyorlardı? Yapılamamış olan bu görüşmeden sonra, bugüne ve geleceğe nasıl bakıyorlar?
Bu konuda Erbil ve Süleymaniye’de neler mi dinledim? Yarına...
YARIN: NEÇİRVAN BARZANİ, ABDULLAH GÜL’E NE SÖYLEYECEKTİ?
(Özür: Dünkü yazımızda Iraklı Kürt bakan Ashti Hawrami’ye atfen, Kürdistan Bölgesi’nin günde 1 milyon varil petrol üretebileceğine ilişkin tahmin, yanlışlıkla 1 milyar varil olarak yazıda yer almış. Dikkatli gözlerden kaçmayan yanlışlık için özür dilerim.)
Paylaş