İzmir’i kim kalkındıracak

HÜKÜMET değil, bu kesin.

Geçmişten bu yana hükümeti oluşturan siyasal partilerin İzmir’e yaklaşımına ve içi boş vaatlerine bakarak bu sonuca rahatlıkla varılabilir. Hükümeti eledikten sonra, geriye kalana bakınca da insana karamsarlık çöküyor. Evet, kavgalarıyla, çekişmeleriyle, "yapay" birlik beraberlik duygusuyla geriye kalan İzmir’in kendisi; belediyeleri, işadamları, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri...

Kenti tanıyan yöneticiler

Yukarıdaki sorunun kaynağı, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun açıklaması: "Ankara kenti tanımıyor. Devlet Planlama Teşkilatı planları havada kalıyor. İzmir'le örtüşmüyor. İzmir'i kalkındırmak, kenti tanıyan yerel yöneticiler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, kısaca kentte yaşayanların görevidir."

Kocaoğlu’nun bu cümlesinin altına herkes imzasını atar. Ama konuyu güçlendirmek için bir de Vali Cahit Kıraç’ın, Kalkınma Ajansı’nın KOBİ ve Sosyal Kalkınma Mali Destek Programları tanıtımındaki, "İzmir’i sevdiğinizi gösterin" çağrısını hatırlatalım.

Görüldüğü gibi, kentin en yüksek mülki amiri, şehr-i emini, bunlara ek olarak kentin kalkınması için gösterdikleri çabaları yadsınamaz İZTO, EBSO, ESİAD, DTO, İTB, EGİAD, herkeste inanılmaz bir kent sevgisi ve sorumluluk bilinci mevcut. Yani irade var. O zaman sorun ne, bu kentin kendi başına kalkınmasının önündeki engel ne?

Eksik olan bir şey

İyi niyet söylemlerine, sahip olduğu potansiyele rağmen hala kalkın-a-ma-mış olan bu kentte eksik olan bir şey olduğu apaçık. Eksikliği gidermenin yolu, birlik ve beraberliğikteki yapaylığı kaldırmak, kente karşı sorumluluk ve sevgi kavramlarını altını doldurmaktan, yani söylemden öteye gitmekten geçiyor olsa gerek. "Bilmek yeterli değildir; uygulamalıyız... İstemek yeterli değildir; yapmalıyız..." demiş, Alman şair ve oyun yazarı Goethe.

Otomobil üretmek

Bu kentin tanıtıma, yabancı yatırımcıya ve bunun gibi birçok şeye ihtiyacının olduğunu hepimiz biliyoruz ve çözüm istiyoruz. Ama hepsi bu: Biliyoruz ve istiyoruz.

Peki, bizi harekete geçirtmeyen, sürekli de javu yaşamamıza neden olan ne? Bu, aslında cevabı verilsin diye sorulmadı. Belki, bu kent için yapılması gereken en öncelikli konu özeleştiri. Mesela, Türkiye’de otomobil üretmek isteyen Çinli Chery’nin Sakarya’da yer ararken, neden İzmir’i gündemine almadığını, ya da aldırmadığımızı irdelemek gerek.
Yazarın Tüm Yazıları