Paylaş
Ufak ufak Yılbaşı
Ufak ufak yeni yıla giriyoruz... Meraklanmayın şimdi gene size, o kırk yıldır yaptığımız, ‘‘Biz mi yeni yıla giriyoruz, yoksa yeni yıl mı bize giriyor?..'' esprisini yapacak değilim... Zira artık ülkede kimin nereye girip çıktığı öylesine belli değil ki, bizim o kırk yıldır üzerine titreyip gözümüz gibi baktığımız ve her yılbaşı yaptığımız o esprinin de hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmadı...
Ben bir süreden beri, onca yıldır yaşadığım Kadıköy yakasından bir operasyon sonucu ite kaka götürüldüğüm Etiler'de oturuyorum...
Bu yazıyı yazmadan önce şöyle bir Etiler ve civarını dolanıp Yılbaşı durumlarına bakayım dedim...
Etiler havalisi, Akmerkez önü ve içi itibariyle bu yıl Noelbaba rekoltesi hayli düşük...
Yani rekolte derken demek istediğim, örneğin geçtiğimiz yıl aynı havalide önünüze çıkan her on kişiden altısı Noelbaba yok... Şu an Noelbaba sayısı makul seviyeye inmiş durumda...
Tepedeki baş ‘‘Baba'' ve de memlekette peydahlanan onca ‘‘Baba''dan sonra bizim Noelbaba'nın boynunu kırıp, ortalıktan elçekmesi de doğal tabi...
Akmerkez gene tıklım tıklım ve de üst üste bir durum vaziyetinde...
Memleketin sıkıntılı, vatandaşın zor durumda olduğuna ilişkin bir alay rivayet var ama, siz onlara inanmayın...
Burası Türkiye, yok öyle!..
Bu Akmerkez'deki dükkanlarda gene kör tuttuğu ceketi, pantolonu vs.'yi öpüyor... Aynı bluzu, aynı etekliği beğenip birbirinin elinden çekiştiren hanımlar arasında resmen kavgalar bile çıkıyor...
Ama şimdi herkes alınmasın tabi...
Ben sizlere ‘‘Akmerkez Vatandaşları''ndan söz ediyorum... Bu Akmerkez zaten şekli şemalinden de anlaşılıyor; ayrı bir Gezegen... Tabi o gezegenin de kendi vatandaşları var...
GÖRMEMİŞİN ÇAM AĞACI
Ben yılbaşları evde ışıklandırılmış küçücük de olsa bir çam ağacından müthiş keyif alıyorum... Beni gelecek yeni yıl adına umutlandırıyor, yüreklendiriyor... Bu ağacın ille de gerçek bir çam ağacı olması da gerekmiyor...
Yıllar önce eşim İnci, ışık sistemi de içinde olan plastik ve de portatif bir çam ağacı almıştı... Yıllarca onunla çok keyifle yılbaşı'ları geçirdik...
Etiler ve civarında dolanırken koca saksılar içinde satılan boy boy bu yılbaşı çamlarına da rastladım...
Bu yılbaşı çamı deyince benim aklıma hep bir arkadaşımın anlattığı olay gelir... Yahu tabi şimdi olur mu böyle şey?.. Demeyin... Ben de arkadaşımın yalancısıyım...
Tanıdığı çok zengin bir zat evine yılbaşı için öyle büyük bir çam ağacı almış ki; Yılbaşı partisinin bir yerinde ağacın içinden, bir süre önce kış uykusuna yatan, gürültüye uyanan ayı çıkmış...
Biliyorsunuz yılbaşını simgeleyen en önemli şeylerden biri de Hindi...
Şu ara gazeteler, dergiler, olur da giderseniz yılbaşında hangi otel ya da restoranda kaç paraya söküleceğinizi yazıyorlar...
Ve de bu mekanların binbir çeşitten oluşan menülerini yayımlıyorlar...
Bu menülerin baş yemeği de her zaman olduğu gibi ‘‘Hindi Dolması''...
Yılbaşları'nın baş yemeği Hindi Dolması'nın tabi bir alay tarifi var... Ama gelin ben size çok değişik ve ilginç bir tarif vereyim...
HİNDİ NASIL DOLDURULUR
Bu tarif bir ahçıbaşının değil, yıllar önce yitirdiğimiz bir mizahçıbaşının, İsmet Çelik'in tarifi...
Önce şöyle semiz bir hindi alınır... Tüyleri yolunmuş olan hindinin kulağına eğilinip, ‘‘Senin için inbe diyorlar... Ayrıca hatun falan da satıyormuşsun...'' deyip hindi iyice doldurulur...
Dolduruşa gelip iyice dolan hindi hemen fırına verilir...'' Nasıl tarif ama?..
Biliyorsunuz yılbaşı geceleri verilen bir ‘‘Sarhoşum Gel'' servisi var...
Yani kafayı biraz fazla bulmuşsanız televizyonlarda da yayımlanan numaralara, ‘‘Sarhoşum gel'' diyorsunuz... Görevli ekipten bir polis arkadaş geliyor, arabanızı kullanarak sizi evinize götürüyor... Bu iş yıllardır her yılbaşı uygulanır da, benim bu işe bir türlü kafam basmaz...
Lan herif sarhoş... Tut ki de nasıl beceriyorsa o numarayı çeviriyor... Ve de ‘‘Sarşçhooşmuş giljj hoşurttjj...'' gibi bir alay söz söylüyor... O polis arkadaşlar o herifi nasıl buluyorlar ki?..
Ama bu ‘‘Sarhoşum Gel'' uygulamasıyla ilgili gerçekten olmuş bir olay var ki, tam anlatmalık...
Adı lazım değil, bir arkadaşımız bir yılbaşı gecesi kafayı tutturuyor... Yanındaki karısı da sarhoş... O ‘‘Sarhoşum Gel'' servisini arıyorlar...
Jilet gibi bir polis arkadaş geliyor... O bizim arkadaşın Mercedes'inin direksiyonuna geçiyor sonra da arabayı yıldırım gibi sürüp bizimkilerin evine değil de başka bir yere gidiyor...
Paylaş