İyi ki izin vermediniz Sayın Bakan

TELEFONDA Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, haklı olarak mesafeli bir sesle:

"Oğlu öldürülen Mehmet Tursun hakkında 301’den dava açılması için izin vermedim. Üç ay önce de reddettim, bir ay önce de reddettim."

Oysa, önceki gün pek çok gazetede tam ters haberler yer alıyor, dava açılması için bakanın izin verdiğini anlatan haberler.

İzmir’de, polisin dur ihtarına uymayan üniversite öğrencisi Baran Tursun, polis kurşunlarıyla can veriyor. Ateş ettiği iddia edilen polis ilk sorgusunda serbest bırakılınca, baba Mehmet Tursun çılgına dönüyor ve "Polis memuru sahte raporla serbest bırakıldı, adalete güvenim kalmadı" diyor.

Bunun üzerine savcılık harekete geçiyor ve Tursun hakkında 301’den dava açılması için Adalet Bakanı’ndan izin istiyor. Son düzenlemeye göre, 301’den dava açmak için, Adalet Bakanı’nın izni gerek.

AÇIKLAMA VAR

Önceki gün pek çok gazete aynı haberi veriyor:

"Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Mehmet Tursun hakkında 301’den dava açılması için izin verdi."

İçim fena halde burkuluyor. Polis kurşunuyla oğlunu kaybeden babaya, şimdi bir de 301 darbesi. Olmaz böyle bir şey. İnsanlığa, adalet ölçülerine sığmıyor.

Adalet Bakanı Şahin’in izin vermesini eleştiren bir yazı yazıyorum. Dünkü yazı. Dün sabah saatlerinde Adalet Bakanı Şahin arıyor:

"Mehmet Tursun’a dava açılması istemini iki kere geri çevirdim. İki sebepten dolayı. Önce, fikir ve düşünce özgürlüğü açısından. Mehmet Tursun düşüncesini açıklamış. Davaya gerek yok. İkincisi de, oğlunu kaybeden bir babanın infiali, tepkisi. İnsani bir tepki."

Çok iyi, çok güzel. O zaman, Bakan izin verdi, haberleri ne? Bakan Şahin:

"O haberler nereden çıktı, ben de bilmiyorum. Ama, akşama doğru o haberlerin doğru olmadığını açıkladık."

Bu açıklamayı bakandan öğreniyorum. Ve kendisini haksız yere eleştirdiğimi görüyorum. Onun için Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin’den özür diliyorum.

İyi ki izin vermediniz Sayın Bakan. Çok iyi ettiniz Sayın Bakan.

Erdoğan’ın kulakları çınlasın

ABD’de başkanlık seçimini Obama’nın kazanması, hepimizde bir özlem yaratıyor. Çünkü, düzgün bir adam. Ne dediğini bilen bir adam.

İşte, seçimi kazandıktan sonra, halka seslenirken konuşmasından bir cümle:

"Sizlerle ayrı düştüğümde, size kulak vereceğim."

Kısa, öz, ama çok anlamlı. Tevazu var, iddia yok. Yanılgıyı kabul var, ısrar yok. Kendisiyle ters düşenlere kapıları yine de açık tutmak var, kör inat yok.

Farklı düşünenlere, farklı tepki gösterenlere, "ananı da al git" gibilerinden küfür benzeri laflar hiç yok. İşine gelmeyen soruları soran gazetecilere, "hıı, sen radikalsin" diye fırça atmaya kalkmak yok. Yalın habercilik karşısında, küplere binerek, basın özgürlüğünü tehdit eden tavırlar yok. İşine gelmeyen her konuda, kendi siyasi ekibi ve hatta IMF dahil, istisnasız herkese, bağırıp çağırmak yok.

"Size kulak vereceğim" bizim çoktan unuttuğumuz bir yaklaşım. O anlayış bizde çoktan Kaf Dağı’nın ardında.

Bizim ülkemizde, "bizimle ayrı düştüğünde", bizi yönetmek iddiasıyla sahneye çıkanlar, kulak vermek bir yana, öfkeleniyor, tehdit ediyor, iktidar olanaklarını sonuna kadar zorluyor.

Bunun adına, uygarlık farkı deniyor.
Yazarın Tüm Yazıları