OKTAY EKŞİ:..." />OKTAY EKŞİ:..." />
Paylaş
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Richard Gere olmaya özenen bir Robert Duvall...
OKTAY EKŞİ: Martiniyle turnayı gözünden vuran nişancı...
DOĞAN HIZLAN: Mafyamızın kütüphanecilik kolu başkanı...
ÇETİN ALTAN: Hepimiz onun ‘Palto’sundan çıktık ama onun iki oğlu da karşı cephede mücadele ediyor...
UĞUR DÜNDAR: “Dokunma yanarsın” alarmı verir... Lakabı “Dorian Gray”...
HASAN PULUR: Çetenin “Bektaşi fıkraları” fraksiyonunu temsil eder...
SEDAT ERGİN: Beyaz politika kaçakçısı...
ENİS BERBEROĞLU: Yaptığı banka soygun planları tadından yenmez...
HASAN CEMAL: Yapılanmanın demokrat vicdanı... Tank sesi duyunca nara atar...
MEHMET Y. YILMAZ: Çetenin kırmızı sokak sorumlusu... Kaçak içki işine bakar...
AYŞE ARMAN: Biz onun için kısaca “Mata Hari” deriz...
FİKRET ERCAN: Arka-planda kalmayı seçmiş bir organize işler yetkilisi...
SELAHATTİN DUMAN: İçimize sokulmuş bir ajan olabilir... Tekin değildir...
CAN DÜNDAR: O talihsiz olaya kadar çetemizin romantik kanadını temsil ederdi...
RUHAT MENGİ: Çifte tabancayla dolaşır... İvazsızdır... Herkes ona “Ruhat Ana” der...
RIZA TÜRMEN: Çetenin AİHM’den transferi...
FİKRET BİLA: Silahlı Kuvvetler Birliği başkanı...
YILMAZ ÖZDİL: Uyguladığı gerilla taktikleriyle literatüre acayip katkılar sundu...
CENGİZ ÇANDAR: Çetemizin en lirik ve destansı adamı...
TAHA AKYOL: Çetenin Max Weber ekolünden... İşlerin sosyoloji prensipleriyle yürümesinden yana...
KANAT ATKAYA: Umut vaat eden genç tetikçi...
GÜNGÖR MENGİ: Hepimiz ona “Güngör Baba” deriz... Aklıselimi temsil eder...
NİHAT HATİPOĞLU: Çetenin din işleri sorumlusu... Kandil geceleri anlattığı menkıbelerle çeteyi etkiler...
HAKKI DEVRİM: Ayrı yazılması gereken -de’leri bitişik yazanların kara kâbusu...
MEHMET ALİ BİRAND: Ateşli, heyecanlı, zapt edilmez bir haber tetikçisi...
GÜNERİ CIVAOĞLU: Çete elemanlarının hayat standartlarını yükselten sendikal atılımların kahramanı...
YALÇIN BAYER: En acımasız halk düşmanı... “Hırsızlar” diye bağırması meşhurdur...
REHA MUHTAR: İşkence yaptığı kişilere “Acı var mı acı” diye sormasıyla maruftur.
VE AHMET HAKAN: Son zamanlarda silah çekiş hızıyla biraz ün yaptı...
Dalkavuk bile olamaz
AKİF Beki’nin “Başbakan Erdoğan’ın Aydın Doğan’ı Al Capone’a benzetmesi” meselesiyle ilgili yazdığı yazıyı okudunuz mu?
Okumadıysanız bir özet geçebilirim:
“Başbakan aslında öyle demek istemedi... Başbakan aslında böyle demek istemedi...” türünden bin türlü zorlama cümle...
Bu son yazıyı da okuduktan sonra...
Ben artık bu “Akif Beki meselesi”ne...
“Adama bak ya... Köşe yazarı oldu ama hâlâ sözcü gibi hareket ediyor...” falan diye yaklaşmayacağım... “Başbakan bile ‘Sen bu benzetmeyle ne demek istedin’ sorusunu böyle yanıtlamaz” da demeyeceğim...
Çünkü artık bu mesele, Bekir Coşkun’un harika buluşu olan “Akif de ki...” boyutunu aşmış, düpedüz dalkavukluk mertebesine ulaşmıştır.
Ama nasıl bir dalkavukluk? Tabii ki muvaffakiyetsiz, beceriksiz, çiğ bir dalkavukluk...
Eski zamanlarda kralların stres topu olan dalkavuklarda bile en azından bir inandırıcılık, en azından bir tutarlılık falan aranırdı...
Akif Beki gibiler ise makbul bulunmazdı...
İnsanın içinden “Bari şu dalkavukluk işini iyi kıvır birader” diyesi geliyor...
Alternatif mahya önerileri
TAM da “demokratik açılım” falan konuşulurken, İstanbul’un selatin camilerinin mahyalarında, “İnönü devri mahyaları”nı anımsatan ifadeler yer almasın mı?
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene”, “Ordumuza Şükran Borçluyuz”, “Milli Birlik Esastır” türünden mahyaları görünce...
“Madem bu işi yapacaksınız, öyle utangaç olmayın da tam yapın” diyerek...
Mahyalar için yeni dönemde şu cümleleri önermeye karar verdim:
“Bütün cihan Türk olsun...”, “Türklük başımda duman...”, “Kürtler dağ Türkleridir...”, “Orduya sadakat şerefimizdir...”, “Ergenekon’dan içeri düşenlere selam olsun...”
Paylaş