Paylaş
Yedisi de Anadolu’nun dört bir yanından İstanbul’a göçmüşlerdi. Bu darmadağınık, insani kuralların işlemediği kentte ekmeklerini kazanmak için yıllardan beri çırpınıyorlardı.
En gençleri 19, en yaşlıları 47 yaşındaydı.
Ve hepsinin dertleri ortaktı.
Bitmeyen, tükenmeyen, aşılamayan, bir türlü yenilemeyen yoksulluktu.
Yedisi de aynı yaşam çizgisini sürdürüyordu.
En gençleri Özlem Ünal mahallenin bütün gençlerinin düşlerini süsleyecek kadar güzeldi.
En büyük hayali modelist olmaktı.
Diğer altısının ise geleceğe dönük hayalleri yoktu. Çünkü onlar evlenmişler, çoluk çocuğa karışmışlardı.
Tek amaçları, üç beş kuruş kazanıp ailelerinin geçim derdini biraz olsun hafifletmekti.
Bunun için günde 15 saat çalışıyorlardı.
Tek amaçları çocuklarını iyi okutup onları yoksulluk belasından kurtarmaktı.
* * *
O gün de daha güneş doğmadan kalkmış, hızla hazırlanıp servise yetişmişlerdi.
Servis dediğiniz bir yük minibüsüydü.
Her sabah olduğu gibi doluştular içine.
Kimi uykusunu alamamış, kiminin aklı çocuklarda kalmış, kimisi de kurduğu hayallerin etkisinden kurtulamamıştı.
Fabrikanın önüne geldiklerinde birden yük minibüsü sarsıldı. Yolun ötesine savruldu. Birbirinin üzerine yıkıldılar.
Ön tarafta oturanlar üzerlerine gelen sel sularının onları boğup yok edeceğini gördüler ve kapıları açıp kendilerini aşağı attılar.
Ama arkadaki yedi kadın yerlerinden kıpırdayamadılar.
Çünkü kapı içerden açılmıyordu.
Canlarını kurtarmak için hamle bile yapamadan bir anda yük minibüsünün içi çamurlu sularla doldu.
Çaresizlik içinde çırpındılar ama çamurlu sel suları onları yutuverdi.
Yedi yoksul, çileli kadının yaşamları yük minibüsünün içinde işte böyle noktalandı.
Önceki gece İnönü Mahallesi’nde onları seven yakınları, komşuları sabaha kadar ağıtlar yaktı.
Mahalleli bir kadın onlar için noktayı şöyle koydu:
“İşçi gibi yaşadılar, işçi gibi öldüler.”
Evet onlar yoksul doğdular, yoksul yaşadılar ve yoksul öldüler.
* * *
Tayyip Bey konuşuyor:
“Derenin intikamı ağır olur, şu an olan budur... Dere yataklarında yapılanmaya izin vermeyeceğiz...”
Kadir Bey konuşuyor:
“Son 80 yılın en büyük yağışının birkaç saat içinde İstanbul’a düşmesi sonucu insanoğlu çaresiz kaldı... Bilinçsizce yapılan binalarla insanlar maddi ihtiraslarına esir oluyor...
Hangisine yetişelim? Gezegenimiz ciddi bir sıkıntı yaşıyor...”
Benim notum:
“İstanbul Belediyesi tam 15 yıldır Tayyip Bey ve arkadaşları tarafından yönetiliyor.
15 yılda İstanbul’da bu kadar insanın ölümüne neden olan üç beş derenin ıslah edilememesinin özrü olmaz.
İstanbul’da ona buna saçılan trilyonların bir parçası bu derelerin ıslahı için harcansaydı bu felaket yaşanmazdı.
Tayyip Bey ile Kadir Bey sorumluluktan kurtulamazlar. Demokratik ülkelerde böyle felaketlerin sorumluları istifa ederler.”
Paylaş