İstanbul para yutuyor

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi 2007 bütçesi (Büyükşehir, İETT, İGDAŞ gibi 24 şirketiyle birlikte) yaklaşık 15 milyar YTL, yani 10 milyar dolara tekabül ediyor. 2006 yılının konsolide bütçesi yaklaşık 10.5 milyar dolardı. Programlanan 2007 bütçesine göre, İstanbul Büyükşehir, 10’a yakın bakanlıktan büyük olmuş oluyor.

Büyükşehir’e 10.5 milyar dolar bütçe yetmedi bu yıl... Yatırımları için sıkıntıya girdi. Belediye Başkanı Kadir Topbaş, daha yaz aylarında ek bütçe çıkaracaklarını söyledi. Ancak bu işi kasım ayında gerçekleştirilebilirdi. Cevahir İş Merkezi’nin yarı hissesinin satışından sonra yeni bütçe meclisten geçebildi. İstenen ek bütçenin tutarı; 800 milyon YTL... Cevahir’den 421 milyon doların geleceği belli olduktan sonra bütçenin hemen meclisten geçirilmesi dikkat çekti. Ancak, satış işlemi henüz onaylanmadığı için 421 milyon doların Cevahir’e ortak olan ana hissedar Kuveyt Yatırım İdaresi’ne bağlı St. Martins Property firmasının bu parayı İngiltere’den mi, Kuveyt’ten mi göndereceği henüz açıklığa kavuşmadı.

Bu arada bu grubun, şirketin Türkiye’de üç gün önce kurulmasından sonra ihaleye tek girmesi, rekabet şartlarının oluşmadığı tartışmalarını gündeme getirdi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, "Borcumuz yok" diyor ama İstanbul, bütün Türkiye’nin hemen hemen tüm uluslararası toplantılarını sırtlamış durumda. Devletin büyük organizasyonu, Büyükşehir’in ’kasası’ndan karşılanıyor. Bush’un geldiği NATO toplantısı, Eurovision, Olimpiyat Stadı’nda yapılan Şampiyonlar Ligi Finali, Dünya Mimarlar Kongresi, Formula 1, İSEDAK ve son Dünya Ekonomik Forumu toplantıları gibi... Bunlar için milyon dolarlar harcandı.

Bu nedenle İstanbul para yutuyor.

’Birkaç yıl daha ayvayı yiyeceğiz’

GEÇEN gün Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ulaşımdan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Rafet Bozdoğan’la birlikte ’İstanbul’da Ulaşım’ konusunda bizlere brifing veriyordu.

Yazımızın başlığı olan bu cümle, İstanbul’un ulaşım sorununu anlatırken Bozdoğan’ın ağzından çıktı.

İstanbul’un trafik sorunu birkaç ay içinde öyle çözümlenecek durumda değil.

İstanbul günü kurtaran plansız, programsız çözümlerle bugüne geldi.

Yerleşimi ve ulaşımı hep doğudan batıya (E-5 ve TEM) gerçekleştirildi. kuzey-güney ekseni yok sayıldı.

Kadir Topbaş,
"Keşke zamanın yöneticileri E-5’i 40 metre açık düşünseydiler, servis yolları bıraksalardı" derken, trafikteki en önemli soruna dikkat çekiyordu.

Kentiçi trafiğinin yönetim ve denetiminin Londra’daki gibi polisten kendilerine verilmesini istiyor Topbaş... Trafiği polisten daha iyi ’disiplin’ altına alacaklarını savunuyor.

Doç. Rafet Bozdoğan, ulaşım ve trafik sorunlarının çözümüne ilişkin sekiz aylık bir çalışmayla yeni bir konsept yarattıklarını belirterek şu çarpıcı değerlendirmeyi yapıyor:

"İstanbul’da 12 milyon kişi her an hareket edebiliyor. Ancak her gün hareket halinde olan insan sayısı 5.5 milyon... Nüfus her yıl yaklaşık 300-400 bin artıyor. Her yıl trafiğe en az 200 bin aracın girmesiyle oluşan 8 milyon araca yollar yetmiyor. Yani İstanbul yol bakımından fakir.

Ulaşım için metrodan tramvaya, denizden karayollarına (tünel dahil) kadar 57 proje ve 116 kavşak çalışması sürüyor.

Topbaş’a göre, 5 yılda projelendirilen tahmini yatırım tutarı 15 milyar dolar.

Niyet, her yıl Büyükşehir bütçesinin % 60’ını ulaşım ve trafik sorununa aktarmak.

Başkan bir ’hayalini’ de açıklıyor:

"Kaynak olsun, 50 yerden işe başlayarak 7 yıl içinde trafik ve ulaşım sorununu çözerim... 505 km’lik metro yaparak... Ama bu para nerede?"

Öğretmene gül

ÖĞRETMEN sözcüğünü her duyuşumuzda içimizdeki heyecanı hissediyoruz, gözlerimiz doluyor. Umutla, güvenle başımızı kaldırıyoruz aydınlığa doğru. Atatürk’ün aydınlık yolunda kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz. 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle ulaşabildiğimiz okullara ulaşıp, birer gül ile öğretmenlerimizi kucaklayıp ellerinden öpeceğiz. Ulaşamadıklarımıza bir kez daha şükran ve saygılarımızı iletmek, öğretmenler günlerini en içten dileklerimle kutlamak istiyorum.

Aysın GÜNEN

Cumhur ve vicdan

DİN bir kamu işi değilse, bir vicdan işiyse gereken şu değil midir? Bu yolu kullananlar kamunun yani cumhurun başı olmayı değil, vicdanın başı olmayı seçmelidirler. O vicdani temsilin başı da Diyanet İşleri Başkanlığı olmalıdır; Cumhurbaşkanlığı değil.

Ahmet DURSUN

Papa toprağı öpecek mi

TÜRKİYE’ye ilk papa 1967 yılında geldi. Bu, Papa VI. Paul idi. İkincisi; II. Jean Paul’dü; 1979’da Esenboğa Havaalanı’nda Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından karşılanmıştı. Sonra resmi zevatın arasında diz çökerek yeri öpmüştü.

Salı günü gelecek Papa 16. Benedikt, Esenboğa’da yeri öpecek mi?

Toprağı öpmek saygı ve şükretme anlamına geliyor.

Merak edilmez mi?

GÜNÜN SÖZÜ

"(Balık çiftlikleri sahiplerine) Ağalar, beyler, paşalar kusura bakmayın. Hemen kenara bağlamış olduğunuz balık çiftlikleriniz varsa, buradan bir an önce gideceksiniz. Kanun ne diyorsa ona uyacaksınız, dedim. Balık çiftliklerinin, Türkiye sahilleri, muhteşem turizm potansiyeli üzerindeki olumsuzluklarını kabul etmem mümkün değildir. Bu iş bitmiştir. Bu defteri kapattık. Kimse de açamaz bundan sonra."

(Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe)
Yazarın Tüm Yazıları