İşbitirici krallar

STRASBOURG’da Fransa’nın genç yazarlarından Frederic Beigbeder’in Kleber kitabevindeki söyleşisini dinledim.

Gittiğim yerlerde, nelerin okunduğunu, hangi filmlerin seyredildiğini, yeni tatları ve tatlılarını öğrenmeye kısacık da olsa zaman ayırırım.

Fransa’da kitabevlerinin tadı bir başka. Beigbeder o gün Kleber’de son romanı, "İmdat, özür dilerim"i anlattı.

Piyasaya yeni çıkacak bir makyaj ürününün tanıtımı için Rusya’da, "melek yüzü" arayan adamın hikayesi bu roman.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra "serbest piyasa"nın acımasız dişlileri arasında yaşamlarını sürdürebilecek yer açmak isteyen Rus kadınlarının serüveninin ardında, düzenin kadınlığa yönelik tehditlerine dikkat çeken Beigbeder, 350 bin satan romanı "99 Francs" ile Fransa’nın çok okunanları arasında.

Yazar tam "moda dünyasının kadınlar üzerinde aslında faşist bir baskı oluşturduğunu" anlatırken, laf lafı açtı ve söz Fransa’ya geldi.

"Sarkozy’nin Fransa’sının, bugün Putin’in Rusya’sından farkı yoktur" dedi.

"Rusya devletçi, Fransa da öyle. Rusya’da tek adam yönetimi var, Fransa’da da öyle.

Rusya’da renginiz yüzünden tartaklanabilirsiniz. Fransa’da da ırkçılık var.

Rusya’da oligarşi var. Büyük sermaye medyaya da sahip oldu Gazprom gibi.

Fransa’da da medya, silah sanayi dahil büyük patronların elinde."

***

SARKOZY
Fransa’sı ne Mitterrand ne de Chirac Fransa’sına benzeyecek.

Öncekilerin aksine başkanlık sarayının kapılarını sendikalardan, öğrenci gruplarına kadar herkese açan (popülizm), sabah koşularına gazetecilerle çıkan (gösterişçilik), seçim sonuçlarının belli olduğu gece medya patronları ve kendine yakın gazetecilerle akşam yemeği yiyen (medyayı kontrol) önceden tanımadığı bir işadamının yatında seçim yorgunluğunu çıkartmaktan gocunmayan, dibine kadar popülist ve de oportünist bir politikacıya kucak açtı Fransızlar.

Neden?

"İşbitirici" olacağına inandıkları için.

Bugünkü sorunlardan hemen kurtulmak istedikleri için.

Sosyalistlerin ve ülkenin önde gelen aydınlarının, "Sarkozy’nin bu kadar güçlenmesi demokrasimiz açısından doğru değildir" uyarılarına rağmen üstelik.

***

ÜLKENİN
aklı başında aydınları, "Sarkozy Fransa’da üç önemli kırılmaya imza atıyor" yorumunu yapıyorlar. Yakın tarihçi J.Pierre Rioux’nun tahlilini özetliyorum.

Meclis’teki çoğunluğu ile yarı başkanlıktan tam başkanlığa adım atarak sistemde kırılma yaratıyor. Fransa, küçük partilerin silindiği ortamda sağ ve sol olarak iki kutuplu karşıtlığa yöneliyor. Altıncı Cumhuriyet’e adım atılıyor.

İkinci kırılma, Sarkozy’nin her fırsatta sözünü ettiği ve bu yüzden halktan büyük destek gördüğü "Kimlik" meselesindeki çıkışı ile geliyor. Sarkozy, ötekini umursamayan, bir arada yaşamak yerine çoğunluğa ayak uydurulmasını savunan ortak bir kimliğin altını çızıyor.

Üçüncü kırılmayı ise onun her alandaki "günübirlikçi"liğinde, geçmiş ve gelecekle pek ilgilenmemesinde buluyorlar.

Bu gerçekler seçmene hiçbir şey demiyor anlaşılan.

"İşbitirici Krallar"ı mı özledi insanlar?

Yoksa, Sosyalistlerin seçim stratejilerini olumsuzluk ve karamsarlık üzerine oturtması mı yüreklere işlemedi?

Her ikisi de galiba.
Yazarın Tüm Yazıları