İş dünyası baskıdan yakınmaya başladı

SEÇİM meydanlarında o kadar saçmalıklar yapıldı ki, umarız seçimden sonra liderlerin ayakları suya erer, gerilimi daha fazla artırmadan, düzey sorununu artık göz önüne alırlar.

Başbakan’ı bu seçimde en çok zorlayan unsurların başında ekonomik krizin geldiği açık. Bunun için meydanlarda Başbakan "aslında kriz yok, medya böyle söylüyor" demeye çalıştı. Baktı ki işsizlik rakamları devlet kurumları tarafından giderek daha yüksek açıklanıyor, bu sefer döndü suçu iş dünyası atıp, "işçi çıkarandan hesap soracağız" diye tehdit etti.

Daha önce de Başbakan’ın bu tür söylemleri olmuştu ama iş dünyası fazla sesini çıkarmamıştı. Ancak bu kez dayanamamış olacaklar ki, yakınmaya başladılar. Geçen hafta Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK) Başkanı Tuğrul Kutadgobilig, "tehdit etme, teşvik et" diye açıklama yaptı. Dünkü gazetelerde de Türkiye İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın bu konudaki baskılardan yakındığına şahit olduk.

Yalçındağ, sorular üzerine, "Başbakan işçi çıkaran işverenleri eleştiriyor. Hesabını sorarız diyor ama iş kaybının sorumlusu biz değiliz. İşadamları ekonomi kötü demeye korkuyor. Tehditle yönetim olmaz. Hiçbir işadamı yetişmiş elemanını çıkarmaz. Önceliği bu olmaz. Ama mecbur kalabilir, kaçınılmaz olabilir" şeklinde konuşmuş.

Krizin geç algılandığını, tedbirlerde geç kalındığını belirten Yalçındağ, otomobildeki ÖTV indiriminin geçtiğimiz ekim ayında, kredilerdeki KKDF düzenlemelerinin daha önce yapılması gerektiğini söylemiş. Krizin hafife alındığının altını çizen TÜSİAD Başkanı, "2001 önlemleri bize bazı bağışıklıklar kazandırdı, bize bir şey olmaz diye düşündük. Müthiş bir talep daralması var. Bu koşullarda enflasyon endişesi yaşamamız söz konusu değil. Maliye ve para politikalarını kullanmalıyız" demiş. Yalçındağ, TÜSİAD olarak "kontrollü bir maliye politikası genişlemesi gerektiğini" düşündüklerini, şu andaki bütçenin sanal olduğunu ve yüzde 4 büyüme öngördüğünü, bunların mutlaka revize edilmesi gerektiğini söylemiş.

GELİR İDARESİ BAĞIMSIZLIĞI

Başbakan’la görüştüklerinde IMF’nin isteklerinin "işi, yatırım engelleyecek istekler olmadığını" gördüklerini hatırlatan Yalçındağ, "Ancak iktidar için başka öncelikler varmış ki bunu yapmadılar" şeklinde konuşmuş. "Seçim sonrası için en büyük beklenti IMF anlaşmasının yapılması ve bütçenin yenilenmesidir" diyen TÜSİAD Başkanı, tedbirlerde acele etmemiz gerektiğini, işsizlik rakamlarının açıklananlardan çok daha büyük olduğunu belirtmiş.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, kendisinin de mensup olduğu Doğan Yayın Holding’e verilen ceza konusunda yöneltilen soruları da yanıtlamış. Bence hükümetin bu yolla TÜSİAD’ı susturma yönündeki baskısı da, bu yanıtla birlikte sona ermiş oldu.

Vergi denetiminin siyasallaştığını, her gittiği yerde bunun örneklerini gördüğünü kaydeden Yalçındağ, vergi denetiminin özerkleşmesinin "çok elzem olduğunu" söylemiş.

TÜSİAD olarak bunu şimdi savunmadıklarını, 2003 tarihli TÜSİAD raporunda bu hususun yer aldığını hatırlatan Yalçındağ, "Bu olmadığında siyaset de işadamı da zan altında kalabilir. Doğan Grubu’na verilen vergi cezası hakkında ben ’doğrudur, haklıdır’ diyen bir tek uzman görüşüne rastlamadım" şeklinde konuşmuş.

2001’den sonra kurulan özerk kurumların çok önemli olduğunu, Merkez Bankası’nın özerkliğinin çok uzun zaman aldığını hatırlatan Yalçındağ, "Özerk kurumlar yapısal reformların en önemli ayağıydı" demiş.

Şahsen, Yalçındağ’ın söylediklerini bir adım ileri götürüp, "Merkez Bankası ve BDDK eğer özerk kurumlar olmasaydı, şu anda krizi çok daha ağır yaşayacaktık, çünkü hükümet adım atmıyor, bağımsız kurumlar teknik olarak üzerlerine düşeni yapıyorlar" diyorum.

Aynı şekilde, ben de gittiğim yerlerde tüm işadamlarından "il başkanlarının vergi dairesi başkanları üzerindeki etkilerinden" ve "vergi baskısı"ndan yakındıklarına şahit oluyorum. Neden dile getirmiyorsunuz diye sorduğumuzda ise "korkuyoruz" yanıtını alıyoruz.

Seçimde kime ne kadar oy çıkarsa çıksın, böyle bir sisteme demokrasi denebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları