Paylaş
İKİNCİ Dünya Savaşı’nın sürdüğü günler...
Tarih Ağustos 1941...
İngiltere ve Sovyetler Birliği, Almanya’yı destekleyen İran’ı işgal etti.
Alman yanlısı Rıza Şah tahttan indirildi; oğlu Muhammed Rıza tahta oturtuldu.
Her iki ülke İran’ı işgal etseler de, Kürtlerin yoğun yaşadığı Mahabad, Sakız, Sanandaj bölgesindeki otorite boşluğuna göz yumdular. Yani Irak’ı işgal
İşgalci güçler, Kürtlere birtakım siyasal, kültürel hakların verilmesinden yanaydı. Rıza Şah döneminde tasfiye edilen Kürt aşiretlerine topraklarının geri verilmesini, aşiretlere karşı yapılan baskıların son bulmasını, bugüne kadar kötü muamelede bulunan memurların yargılanmasını vs. istiyorlardı.
Kısacası İran’da bir Kürt Açılımı’ndan yanaydılar.
İran’ın Barzani’si
Eski Kürt aşiret liderleri özellikle İngiltere sayesinde yeniden otoritelerini kurdular. Örneğin 1926 yılında, Tahran’da gözetim altına alınan Davut Han Kalhur’un torunu Abbas Qabudian, 1941 yılında Kermenşah’a geldi.
İngilizlerin desteği ile Şahabad’ın valisi oldu.
Yönetimini de, tıpkı bugün Kuzey Irak yönetimindeki Barzani soyadlıların olması gibi Abbas soyadlı kişilerle doldurdu.
Abbas İngilizler sayesinde rakiplerini bertaraf etti. Örneğin Paris’te eğitim almış, solcu işgal karşıtı hukukçu Kerim Sanjabi’yi İngilizlere tutuklattırdı.
İngiltere’nin Abbas gibi Kürtlere yaptığı ağabeylik Kürt aşiretlerin sempatisine sebep oldu. Bana aşiretinin lideri
Bu talepten sonra Kürtleri İngilizlere kaptıracağını düşünen Sovyetler Birliği, İran’daki Kürt meselesine el koydu. Önce 30 aşiret reisini Bakü’ye davet etti.
Bakü toplantıları hep sürdü.
Sovyetler Birliği sadece Kürt aşiretleriyle ilişki içine girmedi...
İran’ın PKK’sı: Komala
İran’da kentli orta sınıflardan oluşan milliyetçi bir Kürt hareketi vardı:
Mahabad’da bir evde kurulan Komala-i Jiyanawey Kurdistan (Kürdistan’ın Yaşamı Komitesi).
Bu örgüt İran ötesinde de örgütlenmeyi hedefliyordu. Nitekim toplantılarına Irak/Kerkük- Süleymaniye’den Kürtler de katılıyordu.
Komala kısa sürede Kürt nüfuzunun tamamında hücreler halinde örgütlendi.
David McDowall’ın “A Modern History of The Kurds” isimli eserinde yazdığına göre, Komala’nın bağımsızlık konusunda net bir fikri yoktu. Anadilde eğitim, kültürel hakların resmileşmesi gibi haklar talep ediyordu.
Lazerev gibi Rus Kürdologlara göre ise, Komala bağımsızlığı uzun vadeli bir plan olarak görüyordu.
Komala Avrupa’daki tüm milliyetçi hareketlerde olduğu gibi ağalık sistemine karşıydı. Aşiretleri ve mollaları Kürtlerin birliğinin önünde bir engel olarak değerlendirdi.
Gerçekten de Komala’nın parti sekreteri olan Abdülrahman Zabihi, kentli ve esnaf bir aileden geliyordu. Tek odalı bir evde yaşayan ve ağa çocuklarına ders vererek geçinen Zabihi, ağalığın etkisini çocuklardan gözlemlemişti.
Ancak bu reddediş toptan bir karşı oluş anlamına gelmiyordu; Komala şeyh ve mollalara açık kapı bırakıyordu. Biliyordu ki, mollaları, aşiretleri ve şeyhleri reddederek büyüyemeyecekti. Öyle ya, aşiret liderlerinin hazır milisleri vardı; halk arasında da güçlüydüler.
Nakşibendi bir lider
Mahabad bölgesinde ağalar da Komala’dan etkilendi.
İşte bu tarihte, Komala’nın kaderini değiştiren bir olay yaşandı.
Mahabad’ın tartışmasız en güçlü lideri Gazi Muhammed, davet üzerine Komala’ya katılmaya karar verdi. Ardından Komala’nın başına geçti.
Gazi Muhammed, ellili yaşlarında, soluk yüzlü, sakallı bir adamdı. Dile meraklıydı. Farsça ve Kürtçenin yanı sıra İngilizce, Rusça biliyordu.
Hemen bütün Kürt liderleri gibi Nakşibendi mensubuydu.
Fakat W. Eagleton’a göre dini kişiliğine rağmen modern fikirleri vardı. Kızını okula gönderen ender mollalardandı.
Sovyetler’in Gazi Muhammed ile 1941’den beri somut ilişkisi vardı.
Eylül 1945’te Gazi Muhammed, Bakü’yü ziyaretinden sonra artık partileşmeye karar verdi. Sovyet yöneticiler “Demokrat” ismini önermişlerdi.
Kürdistan Demokrat Partisi (İran) bu kararla kuruldu.
Bugün Mesut Barzani’nin lideri olduğu Irak’taki Kürdistan Demokrat Partisi de adını Gazi Muhammed’in partisinden aldı.
DTP’nin adı da Demokratik Toplum Partisi’dir!
Komala’nın halka açık hale geldiği ilk gösteride, orak-çekiç taşıyan bir el, sahnede Kürdistan’ı simgeleyen, tecavüze uğramış ve zincire vurulmuş bir kadının zincirlerini çözüyor; onu özgür bırakıyordu. Kadının peçesi düşerken göğsünden “Yaşasın Stalin” yazan kızıl bir bayrak çıkıyordu.
Komala Sovyetler’in desteği ile bir Kürt devletine doğru gidiyordu.
Kürt Cumhuriyeti kuruluyor
Tarih 22 Ocak 1946.
Gazi Muhammed, Cahar Çırağ (Çarçıra) Meydanı’nda Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni ilan etti.
Cumhuriyetin sınırları Mahabad’ın yanı sıra Uşnu, Miandoab, Serdeşt, Bane, Sakkez, Senendeç’i içine alıyordu.
Gazi Muhammed Devlet Başkanı oldu.
Cumhuriyetin 13 üyeli kabinesi oluşturuldu.
Başbakanlık ve bakanlık gibi kilit noktalar şeyh ve aşiret liderlerinin elindeydi.
Vergileri Mahabad Cumhuriyeti toplamaya başlıyordu.
İki tane günlük gazete Sovyetler Birliği’nin verdiği matbaa ile çıkarıldı. Aylık “Hawar” ve “Agir” dergileri ile kadınlar için “Helale” dergisi yayına başladı.
Dünya klasikleri Kürtçe basılmaya başlandı.
İlköğretim zorunlu hale getirildi. Okullarda Kürtçe okutulmaya başlandı. Kürt Halk Ozanları Enstitüsü kuruldu. Kürtlerin sahnelediği ilk opera olan “Vatan” sergilendi.
Mahabad artık bir Kürt Cumhuriyeti idi.
Sovyetler Birliği çekilince
II. Dünya Savaşı bitti.
Artık anlaşmalar vakti gelmişti.
1942’de İngiltere-İran-Sovyetler Birliği’nin yaptığı anlaşmaya göre, savaşın bitişinin ardından işgalciler İran’dan çekilecekti.
İngiltere Mart 1946’da çekilirken, Sovyetler Birliği kalmaya devam etti. 4 Mart 1946’da Londra, 6 Mart’ta Washington, Sovyetler Birliği’ne İran’dan çekilmesi için nota verdi.
Sovyetler Birliği de artık İran ile anlaşmaya yakın duruyordu. Bunun en büyük kanıtı, İran Azerileri’nin yeniden yüzünü İran’a dönerek İran yönetimi ile anlaşmaları ve bağımsızlıktan vazgeçmeleriydi.
Mayıs 1946’da Sovyet Birliği Dışişleri Bakanı Molotov, İran’dan çekileceklerini açıkladı.
Bu karar Mahabad Cumhuriyeti’ni İran’ın içinde küçük bir ada haline getirdi.
Aşiretler de mevcut siyasi dengeleri görerek Gazi Muhammed’in arkasından çekilmeye başladı.
Kürt devletine peşmergeleri ile destek veren Mustafa Barzani ise Gazi Muhammed’e birlikte Moskova’ya gitmeyi teklif etti. Gazi kabul etmedi; direnmekte kararlıydı. Elindeki silahları Mahabad’ı savunacak gönüllülere dağıttı.
10 Aralık 1946’da İran yönetimi Azeri ve Kürt bölgesini işgal kararı aldı. 11 Aralık günü İran birlikleri Sera Bölgesi’ne yığıldı ve Mahabad’ı kuşattı.
Dönemin önde gelen gazetelerinden İttilat’ın muhabiri Necefkuli Pısyan’ın anlattığına göre, Mustafa Barzani’nin kuvvetleri saldırıdan bir gün önce Sakız’ı boşaltmış ve Nağada’ya doğru geri çekilmişti. Gazi Muhammed’in güçleri bir günde dağıtıldı. 17 Aralık günü Gazi Muhammed esir düştü. Kürt Cumhuriyeti yıkıldı.
İdam edildi
Gazi Muhammed askeri mahkemede yargılandı. Devlet otoritesinin zayıfladığı koşullarda devlet kurmaya mecbur kaldığını söyledi.
Gazi son ana kadar Sovyetler Birliği’nin kendisini destekleyeceğini düşünmüştü. Kardeşi Sadri ise “Kaybeden ben değilim, Sovyet siyaseti İran’da yenilgiye uğramıştır” sözleri ile tarihe geçti.
İdam cezası aldılar.
Gazi Muhammed, İran Parlamentosu’nda milletvekili olan kardeşi Sadri ve Mahabad’ı Sovyet üniforması ile karşılayan kuzeni Saif ile beraber 31 Mart 1947’de, cumhuriyeti ilan ettiği meydana getirildi.
Gazi Muhammed’in yüzü yorgundu. Her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu, kardeşinin idam edilmemesini istedi. Kabul edilmedi.
Gazi Muhammed son namazını kıldı. Mahabad Polis Müdürü Emir Perviz’in anlattığına göre, “utanacak bir şeyi olmadığını” söyleyerek gözlerinin kapatılmamasını istedi.
Gazi Muhammed, bir yıl önce nutuk verdiği meydanda kardeşi ve kuzeniyle beraber asıldı.
İdamın ardından meydana dikilen büyük bir İran arması halen meydanda bulunmaktadır.
Aslında Gazi Muhammed iki büyük hata yaptı.
Bir büyük ülkenin desteğiyle bağımsız bir devlet kurabileceklerine çok güvendi.
Oysa, bağımsızlığının maddi koşulları, dünya savaşı ile ortaya çıkmış ancak savaşın bitmesi ile ortadan kalkmıştı.
Sovyetler ile İngiltere arasındaki anlaşma, İran’ın İran yönetimi altında kalmasıydı. Kürtler, Sovyetler’in İran’dan çekileceğini hesaba katmamışlardı. Aynı bugün ABD’nin çekileceğini hesaba katmadıkları gibi...
İkinci hataları ise aşiretlere dayanarak modern bir devlet kurulamayacağını bilememeleriydi.
Bugün Kürtler Mahabad Cumhuriyeti’nden gerekli dersleri çıkarıyor mu?
Sanıyorum bir tek ABD çıkarıyor; Arap saldırılarından Kürtleri korumak için bölgeye Türk gücünü sürmek istiyor.
Barzani yanlış bayrak kullanıyor
BUGÜN Kuzey Irak’ta bölgesel yönetimin kullandığı bayrak herkes tarafından biliniyor. Peki bu bayrak nereden geliyor?
Bugüne kadar neredeyse bütün Kürtler bayrağın Mahabad’dan geldiği konusunda hemfikirdi.
Bugün Barzani yönetimi Mahabad’dan kalan bayrağı kullandığını sanıyor.
Ancak Mahabad’ın tarihine bakınca durumun böyle olmadığını öğreniyoruz.
Gazi Muhammed’in yargılanması sırasında mahkeme tutanaklarında Kürdistan bayrağı tartışılıyor.
Gazeteci Necefkuli Pısyan’ın anlattığına göre Gazi Muhammed “üç renkli, kılıçlı ve güneşli İran bayrağını değiştirerek kırmızı rengi yukarıya, yeşil rengi aşağıya, güneş ve kılıç yerine Kürdistan Cumhuriyeti amblemi koymuştu”.
Necefkuli Pısyan, Gazi Muhammed’in avukatının savunmasından da bahsediyor: “Anayasada renklerin yerleri hakkında bir şey belirtilmemiştir”.
İfadelerden bayrakta güneş ve kılıcın olmadığını öğreniyoruz.
Gazi Muhammed’in öz yeğeni Hasan Gazi yaklaşık üç sene önce bu bayrağın Mahabad’ın bayrağı olmadığını söyledi. Bu konuya dair belgeler de sundu.
Kısacası Kuzey Irak yönetimi tarafından kullanılan bayrağın Mahabad’ın bayrağı olmadığı kesinleşti.
Nedense inatla Kürtlerin çoğunluğu halen bu bayrağın kaynağı olarak Mahabad’ı gösteriyor.
Örneğini gösterdiğimiz Mahabad’a ait fotoğrafta zaten bayrağın aynı olmadığı net olarak görülüyor. Neyse...
Hasan Gazi’nin verdiği önemli bir bilgi ise Mahabad Cumhuriyeti’nde Mustafa Barzani’nin rolünün abartıldığını ve Barzani’nin cumhuriyetin kurulmasından çok kısa süre önce Mahabad’a geldiği. Ne yaparsınız yeni bir devlet kurulurken bazı kişiliklerin gücü abartılır!
Tartışma konusu çok...
Bir diğer tartışma ise Kuzey Irak’ın bugün kullandığı marşa ilişkin.
Yunus Rauf Dildar’ın 1938 yılında yazdığı “Ey Reqib” marşının da Mahabad döneminde bestelendiği kabul ediliyor.
Kısacası Mahabad bugün Kürtlerin kullandığı marş, bayrak, parti ismi gibi sembollerin kaynağı olarak gösteriliyor.
Kürdistan sözcüğünü ilk Türkler kullandı
KÜRTLERİN her toplum gibi sembollerine özel bir ilgisi var.
Ancak bu sembollerin tarihini biliyorlar mı?
Gerçekten de bunların hepsinin çok ilginç hikâyeleri var. Bu hikâyeleri tarihçilerden öğreniyoruz.
Batı’da Türkoloji’nin ustalarının Yahudi tarihçiler olması gibi, Kürdoloji’nin babasının da Ruslar olduğunu bilen bilir.
Ünlü Rus Kürdolog Nikitin’in verdiği bilgiye göre (Kürtlerin Tarihi - Cilt 1), “Kürdistan” adını ilk kez 12. yüzyılda Selçuklu Sultanı Sencer kullandı/telafuz etti. Kısacası “Kürdistan” sözcüğü bir Türk buluşuydu!
Gordlevskiy ve Minorsky gibi Rus Kürdologlar da aynı fikirdeydi.
Fakat kelimenin kendisi Farsçaydı. İstan ekini Farslar kullanıyor; Kürdistan ise “Kürtlerin yaşadığı yer” anlamına geliyordu.
Modern tarihteki tek Kürt Cumhuriyeti olan Mahabad Cumhuriyeti’nin kurulduğu yer olan Mahabad’ın gerçek adı, W. Eagleton’a göre “Saudj Boulag” idi.
Soudj Boulag, Türkçe “Sovuk Gulag” yani “Soğuk Pınar” anlamına geliyordu. Kısacası ilk Kürt cumhuriyeti “Soğuk Pınar”da kurulmuştu.
Paylaş