DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün, Tahran’a ayak bastığı gün Mahmud Ahmedinejad da 24 Haziran 2005’te cumhurbaşkanlığına seçilişinin birinci yıl dönümünü kutluyordu.
İran ile nükleer kriz sürecini iyi değerlendirebilmek ve Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir rol oynayabileceğini anlamak için geniş bir perspektiften bakmakta yarar var.
"Petrol zenginliğimizi sizin sofralarınıza taşıyacağız" diye iktidara gelen Ahmedinecad, bir yıllık iktidar süresinde işsizlik ve ekonomik sıkıntı altında ezilen halkın taleplerine yanıt veremedi. Ne yeni iş alanları açılabildi, ne enflasyon rakamı aşağıya çekilebildi.
Geçtiğimiz hafta 50 İranlı ekonomist iktidarı ekonomiyi kötü yönetmekle eleştirdi. Yapılanların ne bilimsellikle ilgisi vardı ne de uzmanların görüşü alınıyordu. .
Bürokrasi de memnuniyetsiz. Üst düzey yöneticiler görevden alınıyor, muhafazakar ve deneyimsiz kadrolar, sırf ideolojik yakınlık nedeniyle boşaltılan bu görevlere getiriliyor.
Bunun yol açtığı sıkıntı toplumda sorunlara neden oluyor.
Muhalefet üzerindeki baskılar artıyor. Sendikacılar ve gazetecilerden sonra dünyaca tanınmış felsefeci Ramin Cahanbeglu, nisan ayında uluslararası bir toplantıdan dönüşünde havaalanında göz altına alınıp hapsedildi. Hem de İran’ın baskılarıyla tanınan Evin hapishanesine kapatıldı. 20 kitap sahibi, Sorbonne ve Harvard eğitimli Cahanbeglu’nun CIA ve MOSSAD ile işbirliği gerekçesiyle tutuklandığı söylendi.
Bütün bunlara rağmen, iktidara gelişinin birinci yıldönümünde Ahmedinecad halkın desteğini kaybetmiş değil tam tersine bu desteğin arttığı haberleri geliyor.
Çünkü o, ABD’ye kafa tutan bir lider.
* * *
İRAN haber ajansı Cuma günü Ahmedinecad’ın Başbakan Tayyip Erdoğan ile telefonla görüştüğünü bildirirken şöyle dedi:
"Cumhurbaşkanı Ahmedinecad Türkiye ile her alandaki işbirliğinin önemine değindi ve Tahran-Ankara ilişkilerini ’kardeşçe’ olarak niteledi. Ve tarafların aralarındaki kültürel, tarihi ve dini bağların derin kökleri bulunduğunu anımsattı. İki ülkenin, İslam dünyası da dahil olmak üzere bölgesel ve uluslararası tayin edici bir rol oynayabileceğini söyledi. Ayrıca uluslararası barış ve güvenlik konusunda etkili bir rol oynayabileceklerine işaret etti."
Haberin gerisi de Başbakan Erdoğan’ın verdiği mesaja ilişkindi.
"Erdoğan ise, İran’ın nükleer konulardaki know-how’ını geliştirmede elde ettiği başarıyı övdü ve ikili ilişkilerin daha da genişlemesini istedi. Dışişleri Bakanı Gül’ün ziyaretinin her alanda ilişkileri daha da geliştirmesini umud ettiğini söyledi."
İran kamuoyuna ulaşan mesaj bu. Her adımın nasıl ince hesaplanarak atıldığını gösteriyor.
* * *
BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya ile pazarlıkların da bu ince hesap üzerinde gittiğini kimse yadsıyamaz.
İran, satrancı dünyaya tanıtan ülke. Gelen işaretler, zaman kazanma eğiliminin ağır bastığını gösteriyor.
Geçen hafta İran Dışişleri Bakanı, İtalya ardından da Almanya’daydı. Önerileri incelediklerini söyledi, ön koşul kabul etmediklerini yineledi. İran’dan 15 Temmuz’a kadar yanıt bekleniyor. Bu yanıtın bir an önce gelmesi için Türkiye de dahil birçok ülke devrede. İran ise yanıtın ancak ağustos sonuna doğru verilebileceğini söylüyor.
Bu süreçte ipler İran’ın elinde.
İktidara gelişinin birinci yıldönümünde Ahmedinecad, popülaritesinin en güçlü kartı olan nükleer krizi etkili biçimde değerlendirmekte kararlı görünüyor.