İnternet olmasa dolandırıcılık olmayacak mı

BAŞBAKAN Erdoğan, internet yasasına ilişkin eleştirilere cevap verirken..

Haberin Devamı

Arkadaşının çocuğunun başına gelen bir hikâyeyi anlatmış.
12-13 yaşlarındaki iki çocuk internette gezinirken karşılarına bir ekran görüntüsü çıkıyor...
Ve çocuklarından birinin resmi...
Bilgisayarın kamerasından çekilmiş.
“Sizi tanıyoruz, sizi biliyoruz, adresiniz elimizde! Polisiz, jandarmayız” diye jandarmanın, MİT’in logolarıyla bir sayfa yapmışlar, hesaba para yatırmalarını istemişler...
Çocuklar korkuyla emredileni yapmışlar.
Sonra da ağlayarak babalarını arayıp durumu anlatmışlar.
Başbakan da diyor ki, “İşte bu, internette yapılan en basit dolandırıcılık şeklidir! O yüzden mutlaka sınırlama getirmek gerekir...”

KÖTÜLÜKLERİN KAYNAĞI İNTERNET DEĞİLDİR

Başbakan demek istiyor ki...
“İnternet tehlikeli bir araçtır. İblistir. Şeytanın oyuncağıdır. Sadece iyiliklerin değil, kötülüklerin de kaynağıdır...”
Yalnız bir şey unutuyor ki, interneti karalamak için kullandığı örnek, bu ülkede gerçekleştirilen dolandırıcılıkların en hafifi!
Burada kandırılanlar çocuk...
Ama bu memlekette, koskoca profesörlere, bilimadamlarına, doktorlara, avukatlara, “Şuraya para yatır!” diyorlar, o insanlar da gidip yatırıyor!
Tonla örnek okuduk böyle...
Canan Karatay Hoca son kurbanlardan biriydi...
Ve bunu internetle değil, telefonla yapıyorlar!
Başbakan’ın mantığına göre, telefon yasası da çıkması lazım bu ülkede!!!
Telefon konuşmalarına da sınırlama getirmek lazım o zaman...
Burada mesele, insanların böyle dolandırıcıların varlığından haberdar edilmesi ve polisin o dolandırıcıları yakalaması, internete yasaklar konması değil!
Ayrıca hepimiz biliyoruz ki, Türkiye’de önlem alınması gereken hepimizi feci şekilde rahatsız eden başka yolsuzluklar var.
Onlar nedense es geçiliyor!
O ayakkabı kutularını, boy boy kasaları, para sayma makinelerini bizler unutmuyoruz.
Zihnimizden o görüntülerin silinmesi mümkün değil.
Başbakan’ın, onlar tamamen siyasi manevraymış gibi davranması ve yok sayması da akıl alır gibi değil!

Haberin Devamı

Eyvah gazeteci mi olacak?!

“Hürriyet’e gidiyorum ben, gazete çıkarmaya!” diyor.
Bunu diyen Alya.
Karşımda da Aydın Doğan ve Enis Berberoğlu var.
Ne olduğunu anlamıyorum, şaşkın şaşkın çocuğun yüzüne bakıyorum.
Bugüne kadar gazetecilikle hiç alakası olmadı.
Ama kızım, “Gazete çıkarmaya Hürriyet’e gideceğim!” diyor.
Ben de diyorum ki...
“Bak Alyacım, Aydın Doğan Hürriyet’in sahibi... Ve Enis Berberoğlu Hürriyet’in genel yayın yönetmeni...”
İstiyorum ki kızım, o gün tesadüfen orada bulunan patronuma ve yayın yönetmenime tatlı tatlı, “Merhaba, nasılsınız” filan desin, iyi yetiştirilmiş bir çocuk gibi davransın...
Ama 9 yaşındaki Alya, zannedersin ki savaş muhabiri...
Kimseyi takacak durumda değil. Haberini yetiştirmek için deliriyor.
“Merhaba” dediği gibi gazetesine koşmaya başlıyor.
Meğer...
Yangın çıkmış, Alya da itfaiye arabasıyla, yangın yerine gitmiş, orada tanıklarla konuşmuş, yangının neden çıktığını öğrenmiş, haberi yapmak üzere acele ediyormuş...

MUTLULUKTAN ÇILDIRDI

Ama burası Hürriyet Gazetesi değil!
Trump Towers’taki KidzMondo.
O çocuk şehrinde de, bir Hürriyet Gazetesi var.
Ve o gazeteyi, oraya eğlenmeye gelen çocuklar yapıyor.
O gün orada yaşadığım şey beni çok etkiledi.
Bunca yıllık gazeteciyim, kızım bir gün bile bana, “Ne haber yapıyorsun? Ne yazıyorsun? 5N1K nedir?” diye sormadı.
Ama o gün orada öğrenmiş.
O gün dediğim, onun doğum günü...
“Lütfen orada kutlayalım!” diye boynuma çöktü.
Ben de “Tamam” dedim, arkadaşlarını oraya davet ettik.
Benden size tavsiye böyle bir niyetiniz varsa, sabah erkenden gidin, öğleden sonraları adım atacak yer kalmıyor, günde ortalama 1000 çocuk geliyor.
O kadar revaçta!
İşin güzel yanı çocuklar orada, bir sürü mesleğin işleyişini öğreniyor. Gazete nasıl çıkıyor, haber nasıl yapılıyor, birinci sayfa nasıl tasarlanır?
Sadece gazetecilik mi?
Hayır!
Bunun televizyonculuğu, radyoculuğu, hemşireliği, diş doktorluğu, pilotluğu vesairesi var.
Toplam 40 meslek ünitesi.
Dubai’de de benzerini görmüştüm ama bu kadar başarılı değildi.
O gün, o çocuklar orada, mutluluktan çıldırdı, anneler ne yapacaklarını şaşırdı, çünkü gelen çocuk çıkmak istemiyor, kazımanız gerekiyor.
Ayrılmak istemedikleri için de hadise çıkıyor!
Çocuklarla ilgilenen ekip de sağlam. Samimi, cana yakın ve çok sabırlı. Ben çoktan delirmiş olurdum. Yüzlerindeki gülümseme hiç eksilmiyor, helal olsun!
Bu hafta bizimki tatil, şimdi Adana’dayız birlikte...
Dönüşte ne istedi, bilin...
Evet, anladınız...
KidzMondo’ya tekrar götürürmüşüm, Acil Servis doktoru ve yeni doğan ünitesinde hemşire olmak istiyormuş...
Çünkü geçen sefer, sıra varmış yapamamış.
Bir de demesin mi?
“Belki tekrar patronunu da görürüz. Bu sefer çok iyi davranırım!”

Yazarın Tüm Yazıları