SON günlerde hem gazetelerde hem televizyonlarda yayınlanan bir reklam dikkatinizi çekmiştir.‘‘Reklam Özdenetim Kurulu’’nun kendi reklamı.
‘‘RÖK’’ Reklamcılar Derneği ile Reklamverenler Derneği'nin ortaklaşa oluşturduğu bir sivil toplum kuruluşu.
Amacı, yanıltıcı reklamların ya düzeltilmesini, ya da yayından kaldırılmasını sağlamak.
SUCUK OLAYI
Bütün tüketicileri, yanıltıcı reklamlar hakkında şikáyette bulunmaya davet ediyor.
Yani birer tüketici olarak, hepimizi yakından ilgilendiren bir kuruluş.
Geçtiğimiz günlerde işte bu kuruluşun önüne çok ilginç bir dosya geliyor.
Bütün medya olarak tartışmamız gereken bir olay var.
Olay şu.
Bir sucuk firmasının televizyonda yayınlanan bir reklam filmi var.
Açık bir alanda, kömür ızgarada sucuklar kızartılıyor.
İnsanda gerçekten yeme arzusu uyandırıyor.
Kurula gelen 500 başvurudan çoğu bu sucuk reklamı içinmiş.
Şikáyetler çoğunlukla, dar gelirli ailelerden geliyor.
Ve en büyük çoğunluğu da ev kadını olan annelerden.
Hemen hepsinin şikáyeti aynı.
‘‘Çocuklarımız bu reklamı görünce sucuk yemek istiyor, ama gelirimiz el vermediği için alamıyoruz.’’
Bu nedenle söz konusu reklamın yayınının durdurulmasını istiyorlar.
Anneler şikáyetlerinde haklı olabilir.
Ancak reklamda, tüketiciyi aldatan bir durum yok.
İş özendirmeye gelince, zaten dünyanın her yerinde reklamların amacı tüketiciyi özendirerek, o malı almaya teşvik etmek.
Reklam Özdenetim Kurulu bu şikáyetleri incelemiş.
AYKIRILIK YOK
Sonunda, ‘‘uluslararası reklam etiği’’ açısından aykırı bir taraf bulmamışlar.
Ama tabii iş bununla bitmiyor.
Ortada reklamın yarattığı bir ‘‘insani dram’’ söz konusu.
Bu durumda ne yapacaklar?
Sucuğu üreten kuruluşa bir mektup yazıyorlar.
Mektupta, yaptıkları reklamın etik açıdan yanlış bir tarafının bulunmadığını söylüyorlar. Ancak bazı ailelerde bu yönde bir hasassiyet bulunduğunu da bildiriyorlar.
Şimdi size bir soru:
Siz bu şirketin sahibi olsanız, bu reklamı yayından kaldırır mıydınız, kaldırmaz mıydınız?
Gerçekten çok zor bir soru.
Bir yandan ürettiğiniz ürünü sattırmak, ona pazarda başarı sağlamak zorundasınız.
YA VİTRİNLER
Ama bir yandan da, ‘‘Biz çocuğumuza bu sucuğu alamadığımız için acı çekiyoruz’’ diye sızlanan aileleri dikkate almak.
Bir yandan şirketinizin başarısı, öte yanda şirketinizin imajı.
Şimdi gelelim söz konusu şirketin ne yaptığına. Onlar bu reklamı yayından kaldırmayı tercih ettiler.
Bu olay Türk ekonomisi bakımından gerçekten çok hassas bir tartışmayı gerektiriyor.
Ben kendi görüşümü hiç sansürlemeden vereyim.
Türkiye'de ve dünyanın başka hiçbir yerinde şirketler böyle bir ikilem karşısında bırakılmamalıdır.
Çünkü ekonominin çarklarının dönmesi, büyümenin sağlanması için şirketlerin üretim yapması, ürettiklerini satması gerekir.
Ama bu duygulardan hareket edersek, Türkiye'de hiçbir ürünün reklamının yapılmaması gerekir.
Mesela çikolata reklamlarını tamamen kaldırmak gerekir.
Dondurma reklamlarını bir dakika durmadan iptal etmek gerekir.
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Gençlerin arzu edebileceği giyim kuşam reklamlarını, herkesin iştahını kabartan otomobil ilanlarını, ne bileyim aklınıza gelebilecek her tür reklamı kökten iptal etmeliyiz.
Peki reklamları kaldırdık.
Vitrinleri, alışveriş merkezlerini, bakkalları ne yapacağız?