İkiz kardeşlerin kıskançlığı

Central Intelligence Agency (CIA) fiyakalı bir isim. FBI deseniz aynen.

Birincisinin Türkçe'ye tercümesi Merkezi Haberalma Örgütü, diğerinin Federal Soruşturma Bürosu. Bunların ilki Amerika'nın dış ülkelerde yararlarını koruyan casus teşkilatı, FBI ise iç güvenliği tehdit eden eylemlerin, devlete karşı işlenen suçların üzerine giden polis kuruluşu.

CIA gizemli bir kurum. Bu casusluk örgütü Güney Amerika'dan Afrika ve Orta Doğu'ya ABD çıkarlarına ters düşen ülkelerde düzenlediği darbelerle ünlü. Şili'de Pinochet'yi düşüren de, Musaddık yerine İran Şahı'nı iktidara getiren de CIA. Adı öylesine yaygın ki Kolombiya'da yanardağ patlasa, Nijerya seçimlerinde sürpriz olsa tüm dünyada ‘‘Bunun altında CIA vardır’’ söylentileri yayılacak.

Macera düşkünü gençler Hollywood yapımlarıyla tanıdıkları CIA'ya ilgi duyuyor. Egzotik diyarlara seyahat, lüks otellerde ağırlanma, güzel kadınlarla ilişki kurma, kumarhanelerde düşman bireylerini izleme, hasım ülkelerde askeri tesisleri görüntüleme, teröristlerin yok edilmesi, silah projelerinde çalışan bilim adamlarını, karşı tarafın casus ve diplomatlarını saf değiştirmeye ikna eylemleri bu cazibeyi körükleyen unsurların birkaçı. Kısacası ‘Derin Devlet’in eli, ayağı, gözü, kulağı CIA.

Bu kurumun içe dönük faaliyet gösteren benzeri ise ‘‘Federal Bureau of Investigation’’ adlı FBI. CIA ile FBI ikiz kardeş gibi. Kırk bini aşkın kadrolu, 30 milyar dolar bütçeli bu iki kurumun dünyanın dört bucağında ulaşmadığı yer yok desek az olur. İleri harp teknolojisi desteğindeki askeri gücüne CIA ile FBI'ı da eklediğinizde Amerika'nın sırtı yere gelmez diyebilirsiniz. Kağıt üzerinde durum böyle ama gerçek öyle değil.

11 Eylül saldırıları iki okyanus arasında coğrafyası tüm dünyadan tecrit edilmiş ülkenin istihbaratındaki aczini göz önüne serdi. Kamuoyu ilk kez ulusal yararları zedeleyen, binlerce kişinin hayatına mal olan terör eylemlerinin CIA ile FBI arasındaki aşırı rekabetten kaynaklandığını öğrendi. Halen ABD Kongresi'nde süren soruşturmalarda bu iki sözde kardeş örgütün Mısırlı Kör İmam ile El-Kaide teröristleri hakkında toplanan bilgileri birbirleriyle paylaşmadıkları, eylem ihbarlarını önemsemedikleri için 11 Eylül'deki intihar saldırılarının önlenemediğini ortaya koydu.

Olup bitenlere bakıp ağlamak lazım. Malezya polisinin Ocak 2000'de Kuala Lumpur'da bir terör zirvesine katılan 12 Usame bin Ladin teröristi hakkındaki bilgileri CIA'ya ilettiği ama örgütün kayıtsız kaldığı açıklandı. Bu gruptan Halid Almihdar ile Nawaf Alhazmi bir hafta sonra Amerika'ya dönerek uçuş derslerine başlıyor. 11 Eylül saldırıları lideri Muhammed Atta, Almihdar'ı San Diego'daki evinde ziyarete gidiyor. Almihdar aynı yıl Ekim ayında Yemen'de USS Cole muhribine yapılan bombalı saldırıya katılıyor.

Usame'nin teröristleri ABD'de çeşitli okullarda pilot eğitimi görüyor. Bir kaçı ‘‘iniş-kalkış değil yalnızca uçuş öğrenmek istiyorum’’ diyor. Kırmızı bültenle arananlar banka hesabı açıp, araba ehliyeti, ikamet izni alıyor. Arizona'dan bir FBI ajanı iki yıl önce Arap kökenli gençlerin çeşitli okullarda pilot eğitimi gördüğünü amirlerine bildiriyor. Minneapolis'te FBI büro şefi 11 Eylül grubundaki Zekeriya Musavi için hazırladığı raporun rafa kaldırılması üzerine raporu FBI direktörü Bob Mueller'e özel kuryeyle gönderiyor. Gene de muhtemel terör eylem ihbarlarına kulak veren çıkmıyor.

CIA-FBI ikilisinin görev ihmali boyutları inanılır gibi değil. CIA, Malezya polisinin terör zirvesi raporunu FBI'ya iletmiş olsaydı, 11 Eylül'den 20 ay önce ABD'ye giren Alhazmi havaalanında tutuklanacaktı. San Diego'da ev kiralayan Alhazmi ile Almihdar Nisan 2001'de Oklahoma'da sürat yaparken durduruluyor, USS Cole saldırısında görev alan Alhazmi'nin terör kaydı bilgisayarlara geçmediği için 138 dolar ceza ödeyerek serbest bırakılıyor. Usame'nin iki teröristi beş ay sonra Pentagon'a uçakla intihar saldırısında can verince görev ihmalinin büyüklüğü su üstüne çıkıyor.

Rum kökenli CIA direktörü George Tenet ile FBI direktörü Bob Mueller şimdi ateş altında. Kongre, halkı paniğe sürüklemeden soruşturma sürdürüyor. Oysa Amerika zaten panikten sıyrılmış değil. Üstelik üst düzey yetkililer teröristlerin Amerika'da nükleer bomba eylemine girişeceği uyarısında bulunuyor. Arap ve müslüman ülkelerden gelenlerin ABD'ye girişte parmak izi alınıp, fişlenmesi gündemde. New York polisi kentte 25 bin bina sahibi temsilcisine brifing verip terörist kiracılara karşı uyanık olmalarını öneriyor. İsimleri fiyakalı iki casus örgütü istihbaratta işbirliği yapmış olsaydılar muhtemelen 11 Eylül trajedisi yaşanmayacak, polis devletinde görülen bu tedbirlere de gerek kalmayacaktı.
Yazarın Tüm Yazıları