İki kere evli erkeklerle evlendim

Bebek Koyu’na bakan ışıklı bir evde oturuyor. Güzel bir ev. Huzurlu bir ev. Önü çim, aşağısı deniz. Kafasını sağa çevirince de ablasının eviyle karşı karşıya.

Yürüme mesafesinde. İki kardeş birbirlerine çok düşkünler. Sabah kalkar kalkmaz ilk işleri birbirlerini kontrol etmek. Bir aksilik olursa Türkan Şoray telefonda Senay’a "Selva, Nazanım iyi mi? Panjurlarınız kapalı da..." diyor. O derece yani. Senay Ülkü, dizi yazarı, senarist. Zerda dizisinin altındaki imza. Türkan ve Nazan Şoray’ın 20 yıllık arkadaşı. Bize şahane piramit kekler ve çaylar ikram ediyor. Nazan Şoray çok eğlenceli. Fıkır fıkır bir kadın, sürekli gülüyor, bir şeyler anlatıyor. Kendisiyle bu kadar barışık bir başka kadın görmek kolay olmasa gerek. "Fellini kadınları gibiyim /images/100/0x0/55eaf636f018fbb8f8a1ef40ve halimden memnunum" diyen kaç kadın tanıyorsunuz ki?

Nasıl bir çocukluk?

- Yoksul. Çok yoksul. Annem, tekstil fabrikasında işçiydi. Biz çok ufakken babamla ayrılmışlar. Hiç kimseye müdanası yok, güçlü bir kadındı. "İki kızıma da bakarım ben" diyor, gerçekten de bakıyor. İşe giderken beni ablama emanet ederdi, o da küçücük çocuk, biraz zorlandık ama üstesinden geldik. Hiç paramız yoktu, çiğ yumurtayı kırar, içine ekmek doğrar, yedirirdi. Ocak yok, yağ yok. Ben uzun süre yumurta öyle yenir zannettim. Mönümüzde haşlanmış patates varsa, bayram ederdik.

Okul filan yok mu?

- Kimsesiz ve fakir çocukların gittiği bir yuvaya vermişti beni, onu hatırlıyorum. Belli bir saatte herkesin annesi babası gelir, çocuklarını alır giderlerdi. Ben öyle boynum bükük beklerdim, "Beni burada unuttular" diye ağlardım. Derken ilkokul Şişli’de. Ev de orada. Ama ben yatılıydım...

Allah Allah neden?

- E ablam artist olmuştu ve annem her yere onun peşinden gidiyordu. Menajer gibi. Beni de bırakacakları bir yer yok. Mecburen yatılı oldum.

Annenize çok düşkün müydünüz?

- Bilmem ki. Ama kızamıyorum da, o da bir şekilde kızlarını var etmek için uğraşıyordu. Ablam 14 yaşında Türkan Hanım olmuştu. Durmadan film çeviriyordu...

Peki ya siz?

- Ben artistin kız kardeşiydim, sadece kız kardeşi. Üstelik bu işlere hiç sıcak bakmıyordum. Soruyorlardı: "Sen de ablan gibi artist olacak mısın?" diye. Sesimi yükseltip, "Ne münasebet" diyordum, "Meşhur olursam, otobüse binemem. Ben iç mimar olacağım." Yalnız bir çocuktum. Burcum gereği -oğlak- içine dönük. Ablam, artist ve meşhur olunca, yollarımız bir süreliğine ayrıldı, sadece hafta sonları görüşebiliyordum. Şoförle beni aldırıyordu, sete gidiyordum onu görmeye. 17, 18 olunca, evden ayrıldı. Ben de o arada Nazan Hanım oldum zaten...

Nasıl oldunuz?

- E ben de artist oldum...

İç mimarlık ne oldu?

- Annem böyle uygun gördü. Benim haddime mi düşmüş, "Artist olmayacağım" demek. Filmciler eve gelip gidiyordu, 14 yaşındaydım, boylu poslu, gösterişli bir şeydim. Annemi kandırdılar. Bana da film çektiler.

O zamanlar, bir film çekince artist mi olunuyordu?

- Tabii. O filmden sonra ben de artist oldum. Daha da önemlisi, Nazan Hanım oldum...

Hayatınızdan memnundunuz herhalde...

- Valla, bilmiyorum. Ablamın hayatı setlerde geçti, benimki de sahnelerde. Şikayetçi değildik, zaten başka türlüsünü bilmediğimiz için...

Siz ne zaman şarkıcı Nazan Şoray oldunuz?

- Artist olduktan sonra baktım ablamın varlığı o alanda benim için bir dezavantaj... Kulvar değiştirmeye karar verdim...

Nasıl bir dezavantajdı?

- Hep mukayese edildim onunla. Haksız rekabet. Kıyaslandığınız kişi, sıradan biri değil, bu ülkenin sultanı... Oturmuş bir isim... Güzelliğiyle tüm Türkiye’nin kalbini fethetmiş bir isim. Nazan Şoray’ın artist olarak Türkan Şoray’ın yanında fazla şansı yoktu, o yüzden şarkıcı olmak istedim. Çok acı bir şeydi. İkimizi yan yana basıyorlar, "Hangisi daha güzel?" diye insanlara soruyorlardı. Resmen aramızı açmaya çalışıyorlardı. Bu durumdan kurtulmak zorundaydım.

İyi bir şarkıcı mısınız?

- Başta değildim, sonradan oldum. Şan dersleri, hocalar... 3 single yaptım, 4 tane de albümüm var. Allah yardım etti, Barış Manço benim için "Halhal" diye bir şarkı yaptı ve o parça benimle özdeşleşti, bilmeyen kalmadı. Ben de dalga geçiyorum tabii, diyorum ki, "Elalemin gözlerine şarkı yapılıyor, benim ayaklarıma..."

Sizin gözlerinizde şehlalık mı var?

- Evet var...

Bayağı var...

- Evet... Ama bunun makbul bir şey olduğunu söylüyorlar. Hayatıma giren erkeklerden biri, en romantik anımızda bana "Bir kere daha öyle bak!" demişti. Mümkün değil ki... Ben tabii nasıl baktığımı bilemiyorum ki... Çok gülmüştüm. Ama erkekler gözlerime hep iltifat ettiler, onu biliyorum...

Sizin sahneniz bir efsane, çok iyiymiş, öyle mi? Herkesi avcunuzun içine alırmışsınız...

- Evet öyle söylerler. Sahne konusunda üzerime kimseyi tanımam. Hálá sahneye çıkmaktan çok zevk alıyorum.

Bir sürü tantanadan sonra insanın etrafı tenhalaşmaya başlayınca ne oluyor? İnsan hafif bunalıma girmiyor mu?

- Niye gireyim canım... Dünya değişiyor, devir değişiyor... Bir zamanlar gazino modası vardı, şimdi yok. Şimdi bar kültürü var. Beni de açmıyor. Türkü barlarında bile çıkanlar var, çıksınlar... Ben çıkmam. Ben biraz balkonda kaldım. Hoşuma da gidiyor. Kalite meraklısı bir kadınım. İyi ve kaliteli olduğunu düşündüğüm her yerde sahneye çıkarım. Ama içime sinmezse, ne yaparsan yap, çıkmam. Ben Tanrı’ya, "Canımı sahnede al" diye dua etmiş kadınım. Bu işi çok sevdiğim için çocuk sahibi bile olmadım. İşimi engeller diye düşündüm.

Pişman mısınız şimdi?

- Hayır, bilmediğim bir şeyden pişmanlık duyamam ki... Keşke yapsaydım demiyorum. Belki de bencilim kim bilir, çünkü evlat sahibi olmak, doğurmakla bitmiyor, çok sorumluluk isteyen bir şey. Belki de üzülmemek, acı çekmemek adına doğurmadım. Kendimi korumak için.

Peki hálá ekstraya gidiyor musunuz?

- Evet ama çok seçiciyim. Özel gecelere sadece...

Hiç mi "El üstünde tutuluyordum, bu hallere düşecek kadın mıydım?" demiyorsunuz?

- Hayır. Çünkü ben hayatın gerçeklerini kabul eden biriyim. Kadınsanız ve gösteri dünyasının içindeyseniz, 40’tan sonra böyle oluyor. İsteseniz de istemeseniz de. Brigitte Bardot’lara Sharon Stone’lara bakın... Yapacak bir şey yok. Ama tabii ki her yaşın güzelliği başka. Ben mesela, son yıllarda hiç almadığım kadar iltifat alıyorum. Özellikle de kadınlardan. Kim bilir, belki artık beni tehlike olarak görmedikleri için bu kadar iltifat ediyorlar... Eskiden sadece erkekler "Ne kadar güzelsiniz" derdi, şimdi kadınlar da diyor.

Biraz kilo almışsınız...

- Aldım evet. Ama benim bildiğim bir şey var, o da şu: Erkekler çok zayıf kadın sevmiyor. Yuvarlak hatlar istiyor. Ben hiçbir zaman 36 beden olmadım, olmaya da niyetlenmedim. Bana yakışmaz. Ben ince belli, dolgun göğüslü ve iri kalçalı bir kadınım. Benim tipim bu. 17 yaşında da böyleydim, şimdi de böyleyim. Değişmek de istemem. Biraz kilo vermek istiyorum, o ayrı. Ama kürdan gibi de olamam. Ben kendimi beğeniyorum ve etkileyici buluyorum. En önemlisi bu.

Sizin bir bakışınızla tavlayamayacağınız erkek yokmuş, öyle mi?

- Yok öyle bir şey, şehir efsanesi... Adım bir kere vamp kadına çıkmış ama ben utangacım aslında. Bir erkek gözlerini dikip bana bakmaya başlarsa, ne yapacağımı şaşırırım, elim ayağım karışır. Zaten bir süre sonra da içimdeki küçük kızı fark ediyorlar.

Şimdi nasıl değerlendiriyorsunuz? Erkeklerle ilişkinizde başarılı mıydınız, başarısız mı?

- Ben hep aşık olunan kadın oldum. Hep sevildiğimi hissettim. Hep el üstünde tutuldum. Hálá tutuluyorum. Ben genç kızlığımdan itibaren prenses muamelesi gördüm. Ve inanır mısın, hiçbir beraberliğimden, kavga ederek ayrılmadım. Ne kötü bir laf duydum ne kötü bir laf ettim.

Bu kadar düzgün ayrılmayı nasıl başardınız?

- Yok oluyorum. Ortadan kayboluyorum. Ulaşamıyorlar. Ama kavga gürültü yok. Hiçbir şey yok. Sadece artık Nazan yok...

Hangi aşamada bunu yapıyorsunuz?

- En tepedeyken... İlişki zirvedeyken...

Neden?

- Öyle... Şartlar öyle gerektiriyor. İlişkinin şiddeti azalmaya başladığında, düşüşe geçtiğinde ayrılırsak, belki de beni iyi hatırlamayacak. O yüzden hep zirvede ayrılıyorum. Beni hep şahane hatırlıyor.

Yıllar sonra bir tesadüfle karşılaşsanız?

- Tanımamazlıktan gelirim... Kimseye ağırlık vermek, kimseyi zor durumda bırakmak istemem.

Evlenmekten korktunuz mu?

- Yooo. İki kere evlendim ben... Ama Türkiye’de sayılmıyor...

O nasıl oluyor?

- İkisi de evliydi. Biriyle Amerika’da, biriyle de İngiltere’de evlendim. Evlilikse onu da yaşadım işte. Canım istedi "Hadi belediyeye gidelim" dedim. "Ne için?" dediler. "Evlenmek için!" dedim. Türkiye’de geçersiz olsa da evlenmiş oldum. Aslına bakarsanız, ben hep mesleğimi tercih ettim.

Şimdi üzülmüyor musunuz? Birbirimize bakarak üzüm gibi kararacağınız biri olsa fena mı olurdu?

- Benim birlikte olduğum bütün erkekler tip adamlardı. Günün birinde beni aldatırlar diye korktum. Çok da güvenmedim. Ama ben aslında kimseye güvenmedim. Kendimden başka. Hep temkinliyim...

Sizce erkekler nasıl kadın istiyorlar?

- Nazım Hikmet bulmuş formülü, hem sevgilisi hem karısı hem annesi olsun istiyor. Bazen okuyorum, "Sevgilinize annelik etmeyin" diye. Yanlış. Kızlar babalarına benzeyen erkeklerin, erkekler de analarına benzeyen kızların peşinde koşmaz mı? Demek ki, yeri geldiğinde analık da edeceksin...

Erkeklerle ilişkinizde aslolan neydi?

- Şefkat. Benim için birinci planda gelir. Ve romantizm. Bir de ben o erkeğe hayran olmalıyım.

Şu masadaki çiçekleri kim yolladı? Sevgiliniz mi?

- Sevgili değil, sevgili olmak isteyen biri... Böyle bir sürü hikayem var... Nasıl olsa evli değilim, kur yapmaları hoşuma gidiyor. Bunlardan besleniyorum. Niye bu kadar kendime güveniyorum onu da bilmiyorum. Mesela evli olsaydım, kocam hálá bana aşık olurdu, aldatsa bile başını taşlara vururdu, ben bu kadına bunu nasıl yaptım diye. Bazen diyorum ki, bir çılgınlık yap ya saçlarını sarıya boyat ya da git evlen...

Geriye dönüp baktığınız, "Ne müthiş bir aşktı!" diyebileceğiniz biri var mı?

- Ne biri, hepsi öyleydi! Ben hiçbir aşkımı unutmadım ki. Beden olarak ayrılsam da ruhen onlarla beraberim.

İki kardeş, ikinizde de tuhaf, hüzünlü bir hal var. Neden acaba?

- Bu bir korunma mekanizması. Ben çok neşeliyimdir aslında. Şen şakrak. Sabahları keyifle uyanırım. Kendimle, hayatla dalga geçerim. Hiçbir şeyden korkmam ben.

Siz ablanızdan daha mı cesursunuz?

- Evet... Yaşlanmaktan korkmam. Ölmekten korkmam. Dişiyim ama aynı zamanda erkek gibiyim. Bir tek hamamböceği ile fareden korkarım.
Yazarın Tüm Yazıları