İkbal çok fena!

SİZ de okuduğunuz her haberin arkasından senaryo yazar mısınız benim gibi... Ben haberi okur, gözlerimi kapar, yazılmayanları yazarım kafamda.

Yine yaptım nitekim.

Biliyorsunuz Erdoğan üç bakanı görevden aldı, yerlerine yenilerini atadı.

Oku geç işte!

Ama hayır!

İlla empati yapacağım ve bu suretle o dakikadan, yani görevlerinin sona erdiği haberini aldıkları dakikadan itibaren neler yaşandığını tahmin etmeye çalışacağım.

Mesela bakanlardan biri, tam evinden çıkmış bakanlığa giderken arabada öğrenmiş görevden alındığını...

Düşünün, evden işe gitmek üzere yola çıkıyorsunuz, yolun yarısında aniden işsizsiniz... Kaybettiğiniz iş de öyle süpermarkette kasiyerlik gibi falan bir şey değil. Gerçi hepsi acı ama bakanlık daha başka. Mesela, tam haber geldiği anda arabanın camını indirmiş, birine ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun’ diyor olabilir insan.

Bir de şu var... Televizyonda, canlı yayında konuşma yaparken iletildi acı haber bakanlardan birine... Yani herhalde memleketin selameti bakımından(!) 10 dakika daha beklenemedi. Bu durumda arabada gidene de ‘Sağa çekip ininiz makam arabasından!’ demiş olabilirler. Benim senaryoda bu da var.

Aslında böylesi daha iyi belki de. Bakanlığa gitse ne olacak... Burası Türkiye, odacılar ondan önce duymuşlardır haberi... Bizde kişilere değil makamlara saygı duyulduğundan dün karşısında önünü ilikleyen odacı bugün ensesine bir şaplak atıp ‘N’aber’ diyebilir. Yolda sağa çekip inmek daha iyi.

* * *

Bir diğerinin eşi ‘Hayırlısı olsun’ demiş haberi alınca.

Bu ‘Hayırlısı olsun’ lafının altında daima dilekten öte manalar yatar bence. Bu hadisede de sonsuza kadar bakan kalınacağı inancının yıkılışı var biraz.

‘Du bakalım, bu felaket de geldi başımıza... Hemen panik yapmayalım, durumu beylik bir laf ederek geçiştirir gibi yapalım, eve gidince ayılır bayılırız.’

Gelelim anlaşmış gibi ortak olarak sarf edilen ‘Sizin takdiriniz efendim’ cümlesine...

Şimdi evlere kadar uzanıp bu cümlenin yaşadığı değişimi düşünüyorum. Ben olsam mesela ‘Takdirinizi şeydeyim’ diye sabaha kadar bağırırdım. Karım da bir köşede ‘Müzeyyen Hanım sevinçten zil takıp oynar artık’ diye ağlardı.

Aman bu ikbal denen şey çok fena! Ya vermesinler adama ya da verdiler mi almasınlar! İnsan eşekten düşmüş karpuza dönebilir. Ben istemem şahsen. Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri!

MIŞ-MUŞ

Turizm Bakanı Koç, mesir macunu dağıtmış.

Gaflı mı gafsız mı?

Bayındırlık Bakanlığı görevinden alınan Ergezen, ‘Ya yiyen bakanı görevden alırlar ya da yedirmeyeni’ demiş.

İkincisi doğru da birincisinden şüpheliyiz.

Yağları kalçasında toplanan kadınların kalp krizi geçirme riski düşükmüş.

Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açıyor!
Yazarın Tüm Yazıları