SEVGİLİ okuyucularım, kayınpederim Mahmut Tuğcu vefat etmişti. Cuma günü cenazesini Ankara’da Kocatepe Camii’nden kaldırıp toprağa verdik. İnsan böyle günlerde kendi günlük olağan dünyasının dışına çıkıp değişik ortamları yaşıyor.
Kayınpederim emekli subaydı. Cenazesini Merkez Komutanlığı kaldırdı. Asker cenazelerinde tanık olurdum da, ayrıntısını bilemezdim.
Böylesine bir düzeni, hiçbir şeyi en ufak bir biçimde aksamayan bir olayı insan ancak kutlayabilir. Her şey ve bütün ayrıntılar her açıdan ve inceden inceye hesaplanmış. Cenazenin yıkanmasından kabristana götürülmesine kadar geçen aşamayı burada uzun uzun anlatmayacağım.
Bu düzeni kuran ve yaslı cenaze sahiplerine en küçük ayrıntıyı bile düşündürmeyen, küçücük bir aksama bile yaratmayan askerleri gerçekten kutlamak gerekiyor.
Bu olaya ilk kez içinde yaşayarak tanık oldum. Bunları o yüzden yazıyorum.
* * *
Kocatepe, Türkiye’nin en büyük camisi. İçerisi 25 bin kişi alıyor. Ancak caminin, namaza gelen cemaatin, cenaze sahiplerinin çok büyük sorunları var. Kocatepe’nin temeli l967 yılında atıldı, l987’de ibadete açıldı. Caminin tam 34 yıllık imamı İsmail Coşar’la önceki gün dua sonrasında konuşma fırsatı buldum. İlginç şeyler söylüyordu:
"Camiye caddeden yaklaşık 50 basamak merdivenle çıkılıp iniliyor. Bir özürlü girişi yok. Özürlüler ve yaşlılar elle ve bazen sırtta taşınıyor.
Her gün birkaç cenaze kaldırıyoruz. Tabutlar da aynı ilkel yöntemle merdivenlerden taşınıyor. Merdivenlerde tabut taşıyan insanların, hatta tabutların yere düştüğü oluyor. Manzarayı düşünün.
Dahası var. İçeride bir yangın olsa itfaiye giremez. Cemaatten veya cenazeye gelenlerden hastalanan oluyor, avluya ambulans giremiyor. Cenaze araçları da merdivenler nedeniyle musalla taşına yaklaşamıyor.
Caminin çevresi tinerci dolu. Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan nikáh salonunun girişi ve arka tarafında tinerciler barınıyor, cemaati ve halkı rahatsız ediyorlar. Bunları gören yok. Abdest yerlerinde cepçiler, yankesiciler para çalıyor. Ayakkabı hırsızları kol geziyor. Çiçek mafyası cenaze sahiplerinden zorla para alıyor. Bunlarla bizim uğraşma gücümüz yok.
Avlunun bütün betonu bozuldu, yıkık dökük oldu. Çöp kutuları ve oturma bankları çürüdü. Kutuların dibi delik. Caminin tuvaletleri çok eskidi, kokudan geçilmiyor. Halılar da çok kirlenmişti, kokuyordu. Şimdi onları değiştiriyoruz."
Konuşmanın bu aşamasında İsmail Coşar Hoca’ya sordum:
"Camilere galoşla girilmesinde dinimiz açısından bir sakınca var mıdır?"
"Yoktur. Tam tersine çok iyi olur. Ancak temizliği simgeleyen renk olduğu için galoşların beyaz olması iyi olur. Rengarenk galoşlar cemaatin gözünü alır. Ayakkabı olmaz ama çorabın üzerine galoş giyilebilir. Böylece camilere ilk girişte hissedilen ayak kokusunu gidermiş, en başta halıların temizliğini sağlamış oluruz ve sağlıklı bir ortam yaratırız."
Diyanet Vakfı, Türkiye’nin en paralı kuruluşu. Yüzlerce trilyonu var. Ülkemizin en büyük camisinde bu sorunlara niçin eğilmiyor? Bunları niçin çözmüyor? O merdivenlerin yanına niçin özürlü girişi, elektrikli merdiven, itfaiye, ambulans ve cenaze araçlarının girebileceği bir bölüm yaptırmıyor?
Unutmayalım, Kocatepe’de bu sıkıntıları her gün binlerce insanımız yaşıyor ve caminin 34 yıllık imamı bunları açıkça dile getiriyor.
Başka camilerimizin görevlileriyle de konuşsak, mutlaka pek çok sorunu onlar da dile getirecek. En basit olanına bir kez daha değineyim:
Şu galoş konusunu birileri çözemez mi? Hem camilerimizin temiz kalmasını sağlayıp hem de mabetlere hiç yakışmayan ayak kokusunu gideremez mi?
Dikkat ediniz, olayda sorun para değil. Yüzlerce trilyon kasalarda duruyor da, ilgilenecek ve iş bitirecek bir makam gerekiyor.
* * *
Emin Çölaşan’ın notu:
Kayınpederimin vefatı nedeniyle telefonla arayan, yüzlerce faks ve mail’le başsağlığı dileyen, cenaze törenine gelen, eğitim vakıflarına bağışta bulunan tüm dostlarımıza, yakınlarımıza ve özellikle siz sevgili okuyucularıma çok teşekkür ediyorum.
KABLODA YENİ BİR KANAL
Bugün size güzel bir haber iletmek istiyorum. Ankara’dan yayın yapan Kanal B (bir Başkent Üniversitesi kuruluşu) bugüne kadar yayınını Türksat ve Digiturk üzerinden yapıyordu. Kanal B üç günden bu yana artık kablo yayında yer alıyor.
Kablo yayın şimdi Atatürkçü, laik, yurtsever, ulusalcı bir kanal kazanmış oldu. Milletimizin kazancıdır. Kablo yayın alan yerlerde televizyonunuza Kanal B’yi almayı unutmayın.
(Keşke Kanal Türk, Avrasya (ART), Kanal B gibi ilkeli, ulusalcı, yurtsever yayın yapan kanal sayısı çoğalsa.)