Hukuk hikâye, durum fiili durum

ADININ önünde profesör unvanı olan birinin daha makul, daha dikkatli, daha özenli olması beklenir.

Haberin Devamı

Söz konusu YÖK Başkanı Yusuf Ziya olunca, bu ölçüler ne yazık ki aşılıyor, aşılmakla kalmıyor, toplumda yeni sorunlar yaratıyor.
Daha üç gün önce, türban konusunda, “biz YÖK olarak artık geri çekiliyoruz, söz siyasette” diyen Yusuf Ziya dün sürpriz bir atağa geçerek, “tüm sınavlara başörtüsü ile girilebilir” diyor.
Hem de ne zaman? Siyasetin türbanı çözmek üzere tur atmaya başladığı bir günde.
Kaderin cilvesi, aynı gün bu kez bir ilköğretim öğrencisi, ailesinin zoruyla okula türbanla girmeye çalışıyor.
TURLAR BOŞUNA
Önce Yusuf Ziya.
Ortada Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları ile anayasanın ilgili maddesi varken, Yusuf Ziya kendisini anayasanın üstünde görüyor. Bu cesareti nereden aldığı belli.
O cesareti ona verenlerin, bu durumda siyasal parti guruplarını ziyaret etmeleri anlamını kaybediyor. O turlar boşuna atılıyor. AKP bir yandan Mecliste türban turu atıyor, öte yandan türbanı Yusuf Ziya üzerinden fiilen çözmeye çalışıyor.
YÖK Başkanlığı için AKP’nin kendi açısından ne kadar doğru bir seçim yaptığı her geçen gün daha netleşiyor. Yusuf Ziya bilimsel niteliği korumaktan çok, militan kimliğe bürünüyor.
Sözüm ona burası hukuk devleti. Hukuku en başta YÖK Başkanı ihlal ediyor. Ve hukuk devletini korumakla görevli olanlar bu ihlale seyirci kalıyor.
DAYATMA
Ancak, olay orada kalmıyor.
Türbanda işin nerelere varacağını gösteren başka bir örnek, Adana’da yaşanıyor. Bir ilkokul öğrencisi derse türbanıyla girmek istiyor.
Bu örnek, türbanın üniversitedeki serbestleşme ile sınırlı kalmayacağı, fiili durumlarla oldu bittiye getirilerek, yaygınlaşacağını gösteriyor.
Hukuk geride, fiili durum önde. Kabile gibi.
Bugün üniversitede sınavlar, yarın üniversitede dersler, öteki gün ilk ve orta okullar, derken kamusal alanda hizmet alan, hizmet veren fark etmeden, adım adım türbanda yaygınlaşma.
Bunun adı dayatma değil de ne? İçerde eksen kayması değil de, ne?
Bir bakmışsınız, günün birinde anayasanın ilgili maddesi, hukuk kararları orada bir yerlerde duruyor, öte yanda türban her alanda fiilen almış başını gidiyor.
Burası hukuk devleti öyle mi?

Haberin Devamı

Haşim Kılıç hem taraf hem çok konuşuyor

Haberin Devamı

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın hüzünlü bir öyküsü var.
Turgut Özal Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Haşim Kılıç’ı Anayasa Mahkemesine üye yapmak istiyor. Kılıç hukukçu değil, nasıl olacak?
Sayıştay Yasasında bir madde değiştiriliyor, o değişikliğin yarattığı boşluktan yararlanan Özal, Kılıç’ı Anayasa Mahkemesine üye yapıyor. Olabilir. Bunda Kılıç’ın vebali yok. Ancak sonrası demir yayları titretiyor.
Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesine üye yapılmasına yol açan yasal değişiklik daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor. İptale rağmen, Haşim Kılıç oralı olmuyor, üyeliğe devam ediyor.
Sonra da, herkese ders vermeye kalkıyor. Başkan olduktan sonra ise, her fırsatta döktürüyor.
Bir ara Genelkurmay Başkanlarının çok konuştuğunu eleştirenler, Haşim Kılıç’a gelince, sus pus. Dünyanın neresinde Anayasa Mahkemesi başkanları ikide bir kendini ortalığa atıp nutuk patlatıyor?
Üstelik, attığı her nutukta taraf olduğunu cümle aleme ilan ediyor. Bir de yargıyı eleştirmez mi, sabır taşı çatlıyor.

Haberin Devamı

Şimdi yetti mi

Radikal’de yazan, eski Maocu ekipten,  biri dün HSYK seçimleri nedeniyle kendini tutamıyor.
“Yargının demokratikleşmesi amacına ulaşmadı” diyerek, akıllara durgunluk veren bir keşifte bulunuyor.
Özde AKP’yi, özelde anayasa değişikliğini göğsünü siper ederek savunanlardan biri daha, HSYK seçimlerinde hayal kırıklığı yaşıyor. Oysa, HSYK seçimleri bu iktidar için bir araç. Amaç, toplumun etkili kurumlarını ele geçirmek.
Radikal’deki yazar sözüm ona, vicdan muhasebesi yapıyor, başkalarından örnek vererek, neredeyse özür dilercesine, bin dereden su getirerek, HSYK seçimlerini eleştiriyor.
“Yetmez ama evet”. HSYK’ya bak, şimdi yetti mi?

Yazarın Tüm Yazıları