Hızımızla şaşırtacağız

BRÜKSEL’deki kritik toplantı, gerilimleri dağıttı ve beklediğimiz sözleri duyduk. Hepimizin içi rahatladı.

Başbakan’ın Verheugen ile görüşmeden çıktığında yüzünde dolaşan memnuniyet ifadesi kameralardan net biçimde yansıyordu.

Avrupa Birliği içişlerimize karışmış, biz ona güvenceyi vermiş ve ondan istediğimiz yanıtı almıştık.

‘Sayın Başbakan’dan aldığım güvenceler, Türkiye ile ilgili çok net tavsiyelerde bulunmamı sağlayacaktır’ diyordu Verheugen.

TCK 6 Ekim’den önce Meclis’ten geçecekti. İşkence konusunda ise AB’nin Türkiye’ye gönderdiği bağımsız komisyon devletin sistematik işkenceyi sürdürdüğü iddialarını asılsız bulmuştu.

Ve masada hiçbir sorun kalmamıştı.

Bu Verheugen’in komisyona, ‘müzakere başlayabilir’ mesajı vereceğini gösteriyor. Eğer komisyon da bu görüşe katılırsa, son söz 17 Aralık’taki Brüksel zirvesinde üye ülkelerin devlet başkanlarına kalacak.

Yol kazaları riskini hesaba katmazsak, Türkiye önümüzdeki yıl içinde Avrupa ile tam üyelik müzakerelerine başlayacak.

Bu süreç, hiç kuşkunuz olmasın, gideni aratacak.

‘Biz Türkiye’yiz, bizim koşullarımız’ gerekçeleri o zaman, tarım gibi, sosyal güvenlik gibi çok daha hayati konularda sık sık masaya gelecek.

* * *

AKP Hükümeti, artık yeni bir sorumluluk ile karşı karşıya.

Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne taşıyan bu hükümet, bugüne kadar Avrupa’ya karşı üstlendiği siyasi liderliği artık içeride, Türkiye kamuoyunda Avrupa değerlerinin kök salarak yaygınlaşması için göstermelidir.

Dünkü Wall Street Journal Gazetesi’nde Fransa Başbakanı Jean-Pierre Raffarin Türkiye ile ilgili çok ilginç açıklamalarda bulunuyordu.

Avrupa’nın Türkiye’ye kapılarını kapatamayacağını söylese de, Raffarin bugün Avrupa’yı Viyana kuşatması tartışmalarına geri götüren ‘Türkler geliyor’ korkusuna değinmeden geçemiyordu.

‘Mesele Türkiye’de hükümetlerin Avrupa Birliği hedefine bağlılıkları değil. Türk toplumunun davranış alışkanlıkları’ diyordu Raffarin ‘İslamı laikliğin dere yatağından akıtmak ister miyiz?’

* * *

TÜRKİYE’de hangi iktidar göreve gelirse gelsin, Avrupa hedefini geri çeviremeyeceği artık iyice ortaya çıktı.

Bu, Türkiye’nin en geniş destekli talebi. Köklü bir değişim isteğini ifade eden bu talebe yanıt vermek, kolay değil.

Hele de değişimi, geleneksel davranış kalıplarına daha fazla yer açma, dini kamu alanına taşıma olarak yorumlayan ve bu yorumlara prim veren AKP’nin liderliği için zor bir yükümlülük.

Ama Başbakan Erdoğan, Brüksel’den gelen her olumlu haberi kendi hanesine, haklı olarak, kaydetmekten gurur duyuyor, AKP bunu siyasi ranta çeviriyorsa, köhne kalıplarla yeni inşaatın mümkün olmadığını anlatabilmeli.

AKP, popülizm uğruna Türkiye’yi yoran gerilimlerden kaçınır ve bu liderlik rolünü üstlenebilirse, o zaman gerçekten bir devrime imza atar.

O zaman da böyle bir Türkiye, müzakerelerdeki hızı ile herkesi şaşırtacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları