LUCY (Drew Barrymore) Pasifik Adaları’nda yaşayan genç bir kız.. Henry (Adam Sandler) ise kendini doğaya adamış bir genç.. Günün birinde Lucy bir trafik kazası geçiriyor.. Ağır bir beyin ameliyatı oluyor..
Ameliyat sonrası geçmişteki her şeyi çok net hatırlıyor. Ama yaşadığı her yeni gün hakkında bildiklerini, gördüklerini ertesi gün unutuyor.. Yani 24 saat boyunca ne yaşıyorsa ertesi gün hiçbirini hatırlamıyor..
Babası ve erkek kardeşi ona elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyor.. Bu arada Henry Lucy’ye aşık oluyor, Lucy öpüştükleri her anın ‘İlk öpücük olduğunu’ düşünüyor.. Genç kız, her gün Henry’ye aşık oluyor ama ertesi gün uyandığında unutuyor.. Henry bıkıp usanmadan bu savaşı sürdürüyor.. Sonunda..
50 İlk Öpücük adlı bu eğlenceli filmi daha fazla anlatmayalım.. İsteyenler DVD koleksiyonuna ekleyebilirler.. Film gerçeğin ötesinde bir konuyu gündeme taşıyor.. Ama filmden alınacak çok güzel dersler var..
Hemen getirin
Fenerbahçe iki sezon önce Avrupa Kupaları’na katılma hakkı bile elde edememişti.. O güne dönelim ve şu soruyu soralım.. Her Fenerbahçeli’ye.. ‘Bir teknik adam gelecek.. Bu takımı 2 yıl üst üste şampiyon yapacak.. Şampiyonlar Ligi’nde 9 puan toplanacak. Türkiye Kupası finalde kaybedilecek.. Ne dersiniz?’ diye sorsalar, sanırım bütün Fenerbahçeliler bu soruya ‘Hemen getirin’ diye yanıt verirlerdi..
Türkiye’deki insanlar ağır bir trafik kazası geçirip hafızasını sadece 24 saat kullanabilen Lucy gibiler.. Her geçen hafta geçmişi unutuyorlar.. Sadece Fenerbahçeliler değil, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular da öyle..
Çünkü Türkiye bütün doğal yeteneklerine karşın öyle ya da böyle istikrarın ucundan tutamamış bir ülke.. Büyük düşünmekten yıllarca korkmuş, tam büyük düşünmeye başlarken yanlış kriterlerin peşine takılmış bir ülke..
Fenerbahçe transfer yapacak mı, Fenerbahçe şampiyon olacak mı, ya da Fenerbahçe Avrupa’da başarılı olabilecek mi? Bütün bunların garantisini bir spor yazarı, bir kulüp başkanı veya bir teknik direktör verebilir mi? HayırÖ Öyleyse neyin peşinde Fenerbahçeliler?
Neden herkes ligin 6. haftasında alınacak bir Beşiktaş yenilgisiyle Daum’un kellesini uçurmak için bileniyor?
Çünkü Fenerbahçeliler her gün dünü unutarak uyanıyor.. Hiçbir zaman istikrarın peşinde koşmadıkları için, sürekli kaosla beslendikleri için ilk kez bu kadar yaklaştıkları huzur ortamı belki de rahatsız ediyor Fenerbahçeliler’i..
Bahane çok ama...
Takım geçen yıla oranla daha oturmuş, daha hırslı.. Ancak önemli eksikleri var. Serhat’ın yeri doldurulmadı.. Anelka daha takımla hiç çalışmadı.. Solbek konusunda olumlu adım atılmadı.. Bunlar Daum’un arkasına sığınabileceği sorunlar..
Ancak ‘Daum’ denince bütün Fenerbahçeliler’in aklına Zaragoza maçı geliyor.. Şampiyonlukta kazanılan Galatasaray maçı değil.. Manchester hezimeti geliyor.. 5-0’lar, 6-0’lar değil.. Galatasaray’a 5-1 kaybedilen finali konuşuyor herkes, tarihinde ikinci kez üçüncü sezon aynı teknik direktöre takımı emanet etme cesaretini değil..
O yüzden Daum Fenerbahçe taraftarının karşısına çıkarken şunu çok iyi bilmeli.. Yaptıkları hiçbir zaman yapacaklarının teminatı olmayacak.. Kötü futbolla alınan galibiyetlerde kazandıran futbolcular olacak, Daum değil.. Alkışlanan bu sezon da Appiah gibi bir starı alan başkan olacak, Daum değil..
Eğer Daum taraftarı her maç kendine inandırırsa, hiçbir bahanenin arkasına sığınmazsa o zaman yavaş yavaş filmin sonu netleşecek.. Yıldırım efsane başkan, Daum efsane teknik direktör olacak..
Not: Bugünden itibaren Hürriyet ailesine dahil oldum. Genel Yayın Müdürü’nden ofis boyuna kadar herkese güleryüzlü ve sıcakkanlı karşılamalarından dolayı teşekkür ederim..