Hayat mı, adalet mi?

SON haber Uludağ Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’la ilgili...

Dünkü Milliyet’in bildirdiğine göre -ki biz de araştırdık az bile yazmışlar- “Ergenekon sanığı” olduğu gerekçesiyle tutuklanan Prof. Yurtkuran da, yaşama hakkından -kendisinin yahut yakınlarının değil- ancak başkalarının verdiği karar ölçüsünde yararlanabilecekmiş.

Mustafa Yurtkuran’a, "Ergenekon denen soruşturma kapsamında" gözaltına alındığı tarihten önce zaten "testis kanseri" teşhisi konmuş ve sol testisi alınmıştı. Bununla ilgili ışın tedavisine başlanacağı sırada da tutuklanmıştı.

Keza kalbe giden ana damarlardan birine stent konmuştu. İkinci bir damarı tam tıkalıydı.

Öteki hastalıklarını saymıyoruz. Her gün 13 ayrı ilaç almak zorunda olan birine ne kadar "sağlıklı" diyebilirseniz onunki de o kadardı.

Silivri’deki ceza ve tutukevindeyken bunlara sırt ağrıları eklenmiş. Oradan İstanbul’da Haseki Hastanesi’ne sevk edilmiş. Yapılan anjiyo üçüncü damarın da tıkalı olduğunu ortaya koyunca "acilen by-pass ameliyatı olması gerektiğine" karar verilmiş. Nitekim bu acil durum nedeniyle testis kanseri ile ilgili ışın tedavisi durdurulmuş.

Ve birilerinin, "Götürün şurada ameliyat olsun" demesine terk edilmiş.

Tamam... Tutukluysa tutuklu...

Hadi dediniz ki "Eski bir rektör olması, saygın bir bilim adamı olarak bilinmesi bizi ilgilendirmez. Çünkü yasalar önünde herkes eşittir."

Ona da "Amenna" diyelim.

Hatta Mustafa Yurtkuran’ın, Mehmet Haberal’ın, Erol Manisalı’nın, Fatih Hilmioğlu’nun, Şener Eruygur’un, Hurşit Tolon’un, Levent Ersöz’ün -ve aklımıza gelmeyen diğer sanıkların- sağlık sorunlarını "yok" saymaya çalışan pek vicdanlı (!) medya organlarının yazdıklarını da görmezden gelelim.

Resmi evrakta sahtekárlık gibi -eski deyimle yüz kızartıcı bir suçtan- iki yıl dört ay hapse mahkûm olan ve bu hüküm kesinleştiği halde sağlık bahanesiyle dört kere rapor alıp, hükmün infazından kaçan Necmettin Erbakan hakkında bu medya organlarının tek bir haber yayınladığını anımsıyor musunuz?

Kaldı ki "tutuklu"luk hali, o insanın canıyla ilgili karar alma hakkını başkalarına verir mi?

"Yasalar böyle... Elbet verir" diyorsanız size biri çıkar da:

"Kendi hayatınız üzerinde bir başkasının karar verme hakkına sahip olmasını ne kadar meşru ve vicdani buluyorsanız, ona göre yanıt verin...

Aksi sabit oluncaya kadar herkesi masum saymak gerekmez mi? Bu karinenin bir hukuk adamı için anlamı varsa, siz de ’tutukluluk’tan önce ’masumluk’ statüsüne sahip bir insana, ona göre davranın"
derse, yanıt bulmanız gerekir.

Devletin "tutuklu" kişiyle ilgili "güvenlik" önlemi alması hem hakkı hem görevidir. Ama "güvenlik" gerekçesi, bir masumun hayatıyla oynama yetkisini kimseye verir mi?

Hayatta kalma hakkı güvenlik içinde olmaktan önce gelmez mi?

Kuddusi Okkır
gitti. Türkan Saylan eğer Türkan Saylan olmasaydı, belki o da Kuddusi Okkır gibi kelepçe altındayken gidecekti.

Adalet dağıtma işlevi zulme dönüşürse ona adalet denebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları