Havva’nın torunu

Annemle evlenmek isterdim çocukken. Kendi tanrılığımı ilan etmem de doğaldı ergenken. Sevgililerimde annemi aradım gençken. Ta ki büyümeyi kabul edene kadar.

Haberin Devamı

Ben, ne erkeğim ne dişi… Ben, hem erkeğim hem dişi; insanım, adım Adam… Orada, göğsümde bir yerlerde bir his var. Aşk… Arzu doluyum, özlüyorum, tek başınayım. Yaradana yalvarıyorum. Kaburga kemiklerimin ardında, kalbimde bir noktadan, aşkım vücut buluyor. Aşkımın doğası hep vermek. Verecek biri var artık karşımda! Varsın gönlümün en güzel yansıması onun olsun. Beni benden alsın! Güzelliği veriyorum ona, şefkati, merhameti, fedakârlığı, kadınlığın gücünü, özgürlüğü, anlayışı. Doğurganlığı veriyorum, anneliği… Kendimden. Mutluyum. O benim, ben onunum! Dans ediyoruz, döne döne. Birliğimin ortağısın artık ilelebet, erkeğin oldum senin, sevgili eşim; Havva. Soyumuzun annesi, aşkımın çiçeği… Varlığın kutlu olsun!

BİR ÖMÜR KUCAĞINDA ADAM OLMA YOLUNDA

Haberin Devamı

Hayatın hoş bir cilvesi o ki rahmetli anneannemin ismi Havva idi. Çetin bir yaşamı oldu. Gürcistan’dan, Bolşevik İhtilali’nden Türkiye’ye kaçtılar ailece. Tüm malvarlıklarını kaybettiler, anneannemin kardeşlerinden biri o kargaşada yitti, biri Sibirya’ya sürgün edildi, diğerleri yaşama tutunmaya çalıştılar. İlk çocuğunu kaybetti anneannem. Annem yaşayan üçüncü evlat oldu, en küçükleri. Havva’nın eşi, büyükbabamı tanıyamadım; Hakk’ın rahmetine kavuştuğunda, annem henüz 16 yaşındaymış. Ölümlü dünyanın acı gerçekliğinin mirasından pay alma sırası anneme gelmişti. Annem evlenince, anneannemle birlikte aynı evde yaşamaya başladılar, annem ve babam. Onları çok bekletmedim, balayından 9 ay 10 gün sonra evdeydim fakir de. Annemin kucağında…
Bir ömür anne kucağında, bir ömür adam olma yolunda… Annem ve babamı tanrı sanmam çok doğaldı bebekken. Annemle evlenmek isterdim çocukken. Kendi tanrılığımı ilan etmem de doğaldı ergenken. Sevgililerimde annemi aradım gençken. Ta ki büyümeyi kabul edene kadar. Ta ki Yaradan’ı bulana kadar. Yavaş, yavaş… Onlara yük oldum gibiydi bir ara. Borcumu nasıl ödeyeceğimi falan düşündüm küstahça. Özgürlükle ilgili de kafam karışıktı. Sonra perdeler birer birer aralanmaya başladı… Annemle en güzel dönemimiz arkadaşlığımızın başlangıcıyladır. İki insan, iki kardeş. Allah’ın birbirine vesile kıldığı iki kul. Ruhun annesi, babası olmaz. Ama bu dünyada anne rolünü üstlenmek bir can için eşliklerin en güzeli değil mi? Bu lütufa mazhar olmak, Allah’ın ‘Rahim’ esmasının tecelligâhı olmak, kadınlığın şanıdır. Erkek buna âşıktır, bazen korkar, kıskanır. Ve kadın, bu dünyada erkeği adam olmaya yönelten en yüce kuvvettir...Kendinde eksik olanı tamamlamak ve tamlığına kavuşmak ister insan. Erkeğin aynasında kadın, kadının aynasında erkek. Birliği bulan insanın aynasında Yaradan…

Haberin Devamı

HEPİNİZİ SEVİYORUM

Fedakârlığı, rızayı onlardan gördüm. Harika piyano çalan anneannemin piyanosunu sattık geçim derdinden. Hiç şikâyet etmedi. Sağ kolu kırıldığında kemiklerinin artık eskisi gibi kaynayamayacağı kadar yaşlıydı. Sol elle yazmayı öğrendi. Çünkü uzaktaki büyük kızına mektup yazmadan olmazdı. Bebekken, erken uyanıp onun yanına gider uyandırırdım. Dünden kalan bayat ekmeklerle güvercinleri beslerdik mutfak penceresinden. Mum yapardık, tavuk yolardık… Ona sekizinci dilini, İngilizceyi öğretmeye çalışıyordum son yıllarında. Bir komodine sığan mal varlığından, elinden düşürmediği, üzeri el yazısı notlarla dolu ‘Tevrat’ annemde, büyüteci de fakirde. Sonsuz hoşgörüsü, cömertliği, tevazuuyla sanırım tanıdığım ilk derviş meşrepli ‘insan’ oydu. Menzili açık olsun! Ve ne mutlu ki annemi yetiştirdi; ışık yüzlü güzel annem, fedakâr arkadaşım, Dvorah, Tevrat’taki kadın peygamberlerden… Hâlâ bana yemek yollar, ilaçtır onlar. Sevgisinden emin olduğum insanların birincisi, boyum ayaklarının dibine dahi yetişmez. Allah’ın cennetiyle müjdelediği anneler… (Çocuğu olmasa da) Bu makamın hakkını verme gayretindeki tüm kadınlar, sevginiz kusurların üzerini bir şal gibi örtmede, dünya sizin kucağınızdır. Hepinizi seviyorum! Kadınlardan ‘mürşid’ olamayacağı bilinir. Ama erkeklerden de olmadığını biliyor muydunuz? Tasavvufta ustalık mertebesine gelmek için bu ikiliği de birlemeye gerek vardır. Ki ustanız sizin hem manevi anneniz hem babanız hem kardeşiniz, hem de dostunuzdur. Buna ‘er kişi’ derler, tasavvuftaki kullanımının cinsiyetle ilgisi yoktur. Bu vesileyle tüm manevi ustaların da Anneler Günü’nü kutluyorum! Hele biri var ki, diri olduğu hiç su götürmez; bu hafta Yunus Emre Hazretleri’ni anma haftasıdır. Kendisi mütevazılığından ve cömertliğinden bu haftanın yazı konusu olmayı annelere bıraktı, der ki; … Dostun yüzü gül bana, âşıkım bülbül ona / Kayıkmazam dört yana, çün buldum aşk erini… Ne zaman varlığına sevindiklerimle ilgili bir yazı yazsam, söz söylesem, bir burukluk eşlik eder duygularıma; biz kısmetliyiz diye bağırırken, aynı şansa sahip olamamışlar vardır, duyarlar da incinirler diye… Öksüzler vardır, evlat acısı çekenler vardır. Gönüllerini alanlara bir yudum cennet sunar saki. Allah yoklukla terbiye olanların yardımcısı olsun. Üzülmeyin, O, size yeter…

Haberin Devamı

DOĞRUNUZU KENARA KOYUN

Son sözüm de Anneler Günü’nün ticari boyutunun suniliğinden rahatsız olanlara: Haklısınız. Ama bugün kendi doğrunuzu bir kenara koyun, anneniz neyle sevinir, onu ön plana alın. Şu ölümlü dünyada... Anneler Gününüz, hayırlara vesile olsun!

 

Yazarın Tüm Yazıları