Hatırlıyorum

Mesela yaşım 3.

Haberin Devamı

Neriman Teyzemlerdeyim.
İstanbul Bakırköy İş Bankası evleri.
Annemler beni bırakıp Almanya’ya, Amcamlara gittiler.
Yakup Abimle Hakan Abim beni şımartmak için her şeyi yapıyorlar. Geceleri buz pateni yarışlarını izliyoruz beraber.
Kızamık oldum. Hep ateşliyim.
Esat Eniştem deli divane bana. Ne istesem pişiriyor. Ne istesem alıp getiriyor.
Neriman Teyzem endişe içinde. Sürekli başımda. O ateş düşecek, yoksa ne der Babama...
Yakup Abim pikaba müzik koyuyor, istisnasız her akşam üstü aynı melodi;
“I am a woman in love”.
Ne zaman dinlesem bu şarkıyı,
Yaşım hep 3.
Pikaptan gelen o “sssss” sesini hatırlıyorum.
Hala!

Mesela yaşım 5.
Gülşen Teyzemlerdeyim.
Tutturdum yılbaşında Anneanneme yaşgünü yapıcam diye. Halis Eniştem ben bi şey istedim mi, gerekirse Dünya’yı yerinden oynatır, mutlaka istediğimi yapardı. Bütün aileye beraber davetiye hazırladık.
Postaladık.
Dönüşte Anıtkabir’e uğrandı pek tabi.
En sevdiğim turuncu dantel eteğimleyim. Hüner Ablam karşıladı beni. Parkın etrafında bisikletimle dolaşmaya götürdü. “Mini minisi de piti pitisi” diye şarkımızı söylüyorduk yolda. Ben önde o arkada.
Saçlarım iki kuyruk.
Yener Abim geldi sonra.
Beni aldı bi havaya fırlattı, gözlerimi kapadım sımsıkı. Hem korkardım, hem de bayılırdım o hisse. Havalanırsın, ama bilirsin ki düşerken tutacak seni.
Gözü kapalı güven duygusu budur işte.
Sonra beni salıncakta salladılar.
Evin karşısındaki parkta.
Anıttepe’de, Anıtkabir’e bakan o evde.
Belli ki Eniştem o arada herkese “Geleceksiniz” emri verdi, çünkü o yılbaşına bütün aile çıktı geldi.
O yaşgünü yapıldı Anneanneme.
Gülşen Teyzem yine en “sağlıklı” sebze çorbasını pişirdi.
Eniştem “ohhh çeke çeke içti.
Yurduer Abim tekerlemesini söyleyerek güldürdü bizi.
“Baby come to me” çalıyordu bi yerlerde...
O yılbaşı çok güzeldi.
Yeni yıllara girişte hep bunu hatırlıyorum.
Yaşım hep 5.
Hala!

Haberin Devamı

Mesela yaşım 14.
Uludağ dönüşü Beyhan Teyzemlerdeyiz. İstanbul’da, Fenerbahçe’deki evde. Altuğ Abim, İngiltere’de. Eve bıraktığı bi plak vardı: “5 yıl önce 5 yıl sonra” diye bir grup. Taktım onlara. Hep onu çalıyordum o evdeki pikapta da..
Beyhan Teyzem kahvaltı için ekmek kızartırken, ben de bakkala sepet uzatırdım Damla’yla Fuat’a çikolata almak için.
Ekmekler hazır oldu mu ev yapımı kayısı reçeli sürerdik. Off o ne tattır öyle tereyağıyla birleşince!
Bak kokusu bile geldi burnuma, azcık yanmış kızarmış ekmekle tereyağ kokusu...
Bi de çaya bandırdın mı!
Allah Allah!
O çayın içinde yuvarlak yağ baloncukları oluşur hemen. Kaşıkla yakala yakalayabilirsen hüpletmek için...
Akşama da elmalı tarçınlı tatlı istemişti Erol Eniştem. Teyzem onu hazırlıyordu.
Bu sefer kesin Eniştem’den 10 üzerinden 10 alacaktı. Ev nasıl tarçın ve elma kokuyor hazırlanırken anlatılmaz.
Ama benim burnumda o koku hala.
Hatırlıyorum.
Yaşım hep 14 ekmek kızartınca.
Her kızarmış ekmek kokusunda, her tarçın ve elmayı elime alışta o evdeyim.
Hala!

Haberin Devamı

Mesela yaşım 4.
Manisa’dayım.
Manisa Vali Konağındayız.
Önem Ablam Lokman Abimle nişanlanıyor.
Pembe tüllü dantelli bi elbisem var. Minicik bi elbise. Ama ben esas çoraplarımı çok seviyorum; çünkü bilekleri dantelli. Sürekli takla atıyorum misafirlerin ortasında. Herkes çoraplarımı görsün istiyorum, ondan. Ama herkes elbiseme güzel diyor. Merdivenlerden indim bi ara ben de, o da ne! Boyu benden büyük bi pasta yapılmış. Bembeyaz.
Bi parmak atsam mı ki ucuna, zaten etrafta da kimse yok ki! Ay attım bi parmak kremasına, parmağımı hemen yaladım.
Offff o ne lezzet öyle.
Tadı şu an bile damağımda.
Tam o sırada Önem yakaladı beni.
“Seni gidi seni” dedi, parmağını salladı bana.
O kadar. Hiç kızmadı.
Hatırlıyorum.
Zaten Önem bana gecenin bi yarısında sırf canım çekti diye çikolatalı kek de yapar. Hiç üşenmez.
Her pasta kremasına parmak atışta yaşım 4.
Hala.

Haberin Devamı

Yaşım 6.
Akçay’dayız. Dayımlarda.
Bayramlardan biri.
Evin uzun dikdörtgen pencereleri var sokağa bakan.
Levent, Cüneyt, Gaye ve ben accayip yaramazlık yapıyoruz. Reşit Abim Yengemle pazara gitmişti o gün, evde yok.
Başladık birbirimize tükürme oyunu oynamaya. Çocukluk işte. Nasıl gülüyoruz anlatamam.
Anneannem bi girdi salona, bizi bi gördü, Allah hapı yuttuk! Anında hepimize birer terlik fırlattı, ve yine ıskalamadı, direk patladı totolarda o terlik.
Bi de kulaktan yakaladı mı hepimizi, bittik biz bu sefer.
Doooğru mutfağa.
Hepimizin ağzına birer kaşık pul biberi sürdü. Yanıyooooz!
Ağla ağla perişan olduk.
Reşit Abi geldi. Bi de o kızdı bize ama o Anneannemi üzdük diye kızdı! Yine de bana çaktırmadan baston çikolata verdi kaşla göz arasında.
“Kız bak sakın söylemeyesin öbürlerine...” dedi. Göz kırpıştık.
Emine Yengem de bana hiç kızmadı. Levent’le Cüneyt’in totosuna “Ayıp değil mi size, şu çocuğa bunları öğretiyorsunuz!” diye birer şaplak attı ama. Sonra Gaye’ye, “Sen niye bunlara uyuyosun” azarı attı.
Ben pis pis sırıttım, azarı yemedim diye. Bi de utanmadan Levent’le Cüneyt’e nanik yaptım. Onlardan sonra arkamdan kovalayıp saçımı çektiler.
Ödeştik hemen, barıştık.
Sonra da hep beraber Yengemle Annaneme yalvardık Dayıma anlatmasınlar diye.
Dayım geldi akşam olunca.
Biz nasıl usluyuz tabi. Mumuz mum!
Masanın başına oturdu Dayım. Hep en başa oturur benim Dayım...
“Gelin bakalım” dedi, gittik. Yengeme sordu: “Var mı bi yaramazlık Emine?”
Biz nefesleri tuttuk Yengeme bakıyoruz.
Yengem “Yok Celal, bugün iyiydiler.” dedi. Nasıl bi rahatlama...
Dayım da hepimize cebinden paraları çıkartıp harçlıklarımızı verdi.
Offf gözlerim yuvalarından fırladı.
Dayım benim be!
Ne zaman baston çikolata, terlik ve pul biber görsem günlerden o gün.
“Harçlık” dese biri, Dayım.
Hatırlıyorum.
Afacanlığımı biri affetse, hemen Yengem…
Yaşım hep 6.
Hala!

Haberin Devamı

Mesela yaşım bu yıl.
Tesadüfen bi sahil.
4 ada karşımda.
Boğaz Köprüsü hep en güzel haliyle bakıyor bana.
Bir kavun kokusu, bir balık, bir rakı.
Bir Melekler çalsın hemen fonda...
Çıtır çıtır yaprak sesleri duyayım koşarken parkta.
1 üzüm tanesi, ikincisi hatta!
Bi yeşil kuş tüyü düşen masmavi gökten kucağıma...
1 kumsal, bir baykuş, bi afacan tombul tekne Boğaz’da karşıdan karşıya.
1 küçücük karpuz ya da... sulu sulu döke saça...
İznik’te tir tir titriyorum karanlıkta. Açım, yorgunum, pisim toz toprak içindeyim o anda.
Ağlarken gülüp gülerken ağlıyorum bata çıka.
İhtimamdan mı yoksa?
Tuz Gölü’nün üstündeyim... telefon çeker mi ortasında?
Ben kuşlardan da küçüktüm, bir gece vaktiydi.
Gezi’deyim.
Gaz bulutları arasında.
Hepsinin tadı damağımda.

Haberin Devamı

Her çalan müzik...
Her gördüğüm ışık...
Her ses...
Her koku...
Her tat...
Her dokunduğum...
Her şey hep aklımda.

Yaşadığım her şeyi hatırlıyorum ben, istisnasız tüm detaylarıyla.
Hatırlamaya değer, unutulmaz anılarla büyüyelim bi yıl daha...

Mutlu yıllar DünyaM!

Yonca
“şerefine”

Yazarın Tüm Yazıları