Hamle zamanı

KIBRIS'ta seçimlerin üzerinden tam bir hafta geçti. Ortaya çıkan ‘‘karışık’’ tabloda şimdilik hiçbir değişiklik yok.

Olamaz da çünkü, yeni bir döneme kapıları aralama sorumluluğunu üzerine alarak adım atmaya hazır kimse yok ortada.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Orta Asya'nın içlerinden gelen sesi de doğrusu buralarda pek duyulmuyor.

Nabız yoklama amaçlı peşrev politikaları zamanı çoktan geçti.

Ankara, Denktaş ile bir an önce oturup bu meseleler konuşmalı ve yeni hükümetin oluşumu için adımlar atılmalı. Bu da, ne yapılacağı konusunda asgari bir görüş sahasının yaratılmasını gerektiriyor.

* * *

KIBRIS'ta yeni bir döneme hazırlanırken, mutlaka Avrupa hedefini göz önünde tutmak gerekmiyor.

Avrupa'nın olumsuz tavırlarını öne çıkartarak, Kıbrıs'ta çözümsüzlük seçeneğine sahip olunduğu gibi bir yanlışa sürüklenmekte olduğumuzu görüyorum.

Mümkün değil.

Kendimizi, bu bağlantı içine hapsederek, ‘‘ya Kıbrıs, ya Avrupa’’ denkleminin dışına çıkamazsak, hareket alanımızı daha da daraltma riski ile karşı karşıya kalırız.

Avrupa Birliği olmasa da, Türkiye bu sorunu çözmek zorunda.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gündeminde Kıbrıs sorunu her zamanki yerini koruyor. Hazırlanan raporlarda, Türkiye sürekli sanık koltuğunda.

Bu durumu aşmak zorundayız.

* * *

AVRUPA Birliği denklemde yokken de, bu sorunu çözme yükümlülüğü ile karşı karşıya değil miydik?

Bunun ciddi bir sorumluluk olduğunu hatırlatanlara, sadece hamaset ile diplomasinin yapılabileceğini sananlar, en aşağılık suçlamaları yönelterek işi kapatabilecekleri rüyasına kapıldılar.

Bugün, geldiğimiz noktaya bakın. Rumlara toprak tazminatı ödeme; karşılığında bir hiçbir şey almadan sınır açma jestleri; Maraş'ı iade önerileri; Yani sıkışıklık nedeniyle adım atma zorunluluğu.

İşte bu çıkmaz, ‘‘hamasetçi’’lerin öngördüğü siyasetlerin bizi taşıdığı yerdir.

30 yıldan beri, ‘‘haklı olduğumuzu bir türlü anlatamıyoruz. Daha sert davranmalıyız’’ diye öfkelenenlerin, suçu önce kendilerinde aramaları gerekmez mi?

Bugüne kadar izlediğiniz politikalar, eğer sizi müttefiksiz bıraktıysa, giderek köşeye sıkıştırdıysa bu başarısızlığın nedenini aramadan yola devam edemezsiniz.

Siz aramasanız bile, biz arayacağız; Kusura bakmayın.

* * *

ANNAN planı, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanarak ortaya konan bir plan. Türkiye'nin Avrupa Birliği perspektifini de dikkate alıyor. Örneğin, asker çekme ve Türkiye'den giden nüfus ile ilgili tasarruflar bu çerçeve içinde.

Ayrıca, anlaşmanın hayata geçmesi için sadece tarafların imzası ve iki taraf ta da yapılacak referandumlar yeterli değil. Anlaşmanın, Türkiye de dahil tüm garantör ülkelerin parlamentoları tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Bu imzalar tamamlanmadan anlaşma geçerli olmuyor.

Yani, sonuca hepimizin iradesi yansıyacak.

Nabız yoklama zamanı geçti. Şimdi liderlik ve diplomatik başarı gösterme zamanı. ‘‘Ben liderim’’ diyen herkesten beklenen bu.
Yazarın Tüm Yazıları