Hakan ve Fatih

GEÇEN hafta Hakan Şükür’le ilgili yazdıklarıma büyük tepki gösteren okurlar oldu.

Ardından dört gün geçti, Hakan’ı ideolojisi nedeniyle suçlayanların aylarca yedek kaldıktan sonra, UEFA Kupası’nı kaldıran Fatih Tekke’nin neden Milli Takım’a alınmadığını sorguladıklarını gördüm.. Tekke’nin Rusya’dan kalkıp defalarca Umre’ye gittiğini, o zamanlar dini düşünceleri nedeniyle yerden yere vurulduğunu hatırladım..

Ve bir kez daha güldüm, kendi kendime.. "Tekke finalde oynamasaydı, Hakan, Sivas’ta ya da şampiyonluk maçında gol atmasaydı, üstüne Kezman gibi bir de penaltı kaçırsaydı halleri ne olurdu?" diye düşündüm..

Babam koyu Atatürkçü bir inşaat kalfasıydı. Çetin Altan hangi gazetedeyse onu takip ederdi.. Akşamları bir kadeh rakısını içer öyle yatardı.. Ama bayram günlerinde elimizden tutup bizi namaza götürürdü.. Bu ülkeyi çeşitli nedenlerle bölme isteğindeki insanlara şunu anlatmada yarar var.. Atatürkçülük, dine karşı durmak ya da bir takım siyasi görüşlerle savaşmak değildir.. Atatürkçülük, Türkiye’yi 200 milyar dolar borç altına sokmak, enflasyonu yüzde 100’lere çıkarmak da değildir..

Atatürkçülük; bu ülke sınırları içinde isteyenin istediği şekilde dini inançlarını veya yaşam tarzını sürdürebilmesi, bunlar hakkında da hangi pozisyonda olursa olsun gelişmiş bir ülkede olduğu gibi özgürce konuşabilmesidir.. Tıpkı Hakan’ın yapmaya cesaret ettiği gibi..

Sezonun En’leri

SPOR artık bütün dünyayı peşinden koşturan dev bir sektör.. Televizyon yayınlarıyla birlikte evlerimize futboldan basketbola, voleyboldan atletizme kadar hemen hemen tüm branşlar konuk oluyor.. Sadece spor yayını yapan Lig TV, D Spor, NTV Spor, Eurosport 1, Eurosport 2, ESPN Classic gibi kanallar Türkiye’den izlenebiliyor. Bunun yanı sıra NTV, CNN Türk, Kanal 24, Sky Türk gibi haber kanalları da sayısız canlı yayın ve kaliteli tartışma programlarıyla izleyicileri doyuruyor.

Tüm gazeteler ve televizyonlar sezon bitiminde en iyi futbolcu, en iyi takım gibi değelendirmeler yapıyorlar. Ben de bu işi farklı bir boyuta taşıyıp televizyon yorumcularını, kendi meslektaşlarımı değerlendirmek istedim.. Ve bu haftayı ikili maç anlatımı-yorumu yapanlara ayırdım..

1.Murat Kosova-Kaan Kural (NTV): Benim gözümde sezonun en başarılı ikilsi. Murat’ın ses tonuna hayranım.. Kendini gitgide NBA’yle sınırlıyor olması biraz garibime de gidiyor.. Kaan ise dünya üzerinde NBA bilgisi en üst seviyede olan gazetecilerden biri.. Bazen uykusuz kalıp onları beklediğim oluyor.. Eskiden gece yarısı maçlarını biraz esneyerek anlattıkları-yorumladıkları oluyordu. Şimdi onu da aştılar. Sabahın 05.30’undaki maçı bile prime time’daymış gibi anlatıyorlar.

2.Murat Murathanoğlu-Yiğiter Uluğ (Kanal 24): Futbolu gölgede bırakacak kadar güzel anlatımlar yaptılar Euroleague maçlarında. Bilgi konusunda eleştiri yapabileceğim yanları yok gibi.. Ama seyirciyi sıkmadan, ekran başından kaçırmadan, yormadan yaptılar işlerini..

2.İlker Yasin-Emre Tilev (Star): Açıkçası Şampiyonlar Ligi yarı finallerinde bu eşleşmeyi görünce biraz yadırgamıştım. Çünkü İlker Yasin çok tecrübeli bir maç spikeriydi. Yorumcu olarak Emre’yle nasıl bir ikili oluşturacaklarını merak etmiştim. Ama onlar da iki güzel maçın hakkını verdiler. Emre’nin verdiği bilgiler, İlker Ağabey’in yaptığı yorumlar yerinde ve doyurucuydu.

4.Osman Sakallıoğlu-İhsan Bayülgen (NTV): Beko Basketbol Ligi’ndeki maçların lezzetini artıran bu ikili de sezonun en iyilerinden. İhsan Bayülgen hem tarafsız, hem de öngörüleri çok kuvvetli olan bir yorumcu. Osman da kendini geliştiren ve sahanın her yerine hakim olmaya çalışarak maçın heyecanını evlerimize taşıyan bir spiker.

Not: Lig TV’nin Türkiye’nin en iyi futbol beyinlerinden Rıdvan Dilmen’i Euro 2008 ’de yorumcu olarak kullanması harika. Gerçi ben televizyon başında olamayacağım ama izleyenler için Rıdvan’ın yorumladığı maçları seyretmek keyifli olacaktır.

Starlarla Yaşamak

DÜN bizim serviste elime bir kitap geçti.. Yücel Atış’ın kaleme aldığı "Starlarla Yaşamak" adında bir kitap.. İçinde starların bir takım özelliklerini yazıyor.. Onların ruh haline, yaşamlarına değişik bir bakış açısı getirmeye çalışıyor.. İşte gözüme çarpan bir paragraf: "Starlar, vicdanlarını en çok sorgulayan kişilerdir. Bu sorgulama, kendileri ile baş başa kaldıkları, kendilerini yargıladıkları anlardır. Bunu herkesten fazla yaparlar. Çünkü starlık süresi içinde doğru yapmadıkları çok şeyin olduğunun farkındadırlar."

Zidane’ı görmek

ÇOCUKLUĞUMDA Platini, Zico, Maradona hayranıydım.. Ardından Van Basten, Gullit, Ronaldo gibi dünya yıldızları çıktı ortaya.. Ve tabii Zinedine Zidane.. Fransa’nın yetiştirdiği en büyük yıldızlardan biri olan Cezayir asıllı futbolcuyu çıplak gözle ilk kez Fransa 98 Dünya Kupası’nda izlemiştim. Kırmızı kart gördüğü Suudi Arabistan maçında basın tarafından yerden yere vurulan Zidane, daha sonraki performansıyla kupanın yıldızı oldu.. Finalde hemen önümdeki kaleye attığı iki kafa gölüyle de kupayı ülkesine getirdi.. Maç sonrası karşılaşmanın oynandığı St.Dennis’den, ünlü Champs-Ellysse Caddesi’ne kadar her yerde Zidane’ın ismi haykırılıyordu.. Büyük usta kupadan sonra Juventus ve Real Madrid’deki müthiş kariyeriyle herkese parmak ısırttı. Taa ki, 2006 Dünya Kupası’nda Matterazi’yle yaşadığı olaya kadar..

Herkesin hayali

Zidane’ın Fransa’da bu kadar önemli yıldız olmasının bir başka boyutuna da 2 yıl Danone’nin organize ettiği Küçükler Futbol Turnuvası’nda tanık oldum. Zidane, sokaktaki bütün fakir ya da Afrika kökenli insanların kahramanıydı. Onun yaşam öyküsü her çocuğun hayaliydi..

Evet; bu büyük yıldız salı günü Türkiye’de olacak. Lüleburgaz’da düzenlenecek bir organizasyonun ardından çarşamba günü Şırnak’tan Trabzon’a, Tekirdağ’dan Kayseri’ye kadar Türkiye’nin dört bir tarafından gelecek 400’e yakın minik yıldız adayı Zidane’la buluşacak.. O gün fırsat bulursanız sabah 11.00’de başlayacak bu güzel organizasyona gidin derim.. Özellikle de futbolcu olmayı hayal eden bir çocuğunuz varsa..
Yazarın Tüm Yazıları