Türk Sanat Müziği sanatçısı Sevim Tanürek’in anısına düzenlenen şarkı yarışmasında Kadri Şençalar’ın “Gönlüm yaralı, bilmiyorum bana ne oldu” adlı hicaz eseriyle Şebnem Can ve Zekai Tunca’nın “Gülü susuz, seni aşksız bırakmam” adlı kürdi bestesiyle Işık Ersin birinci oldu.
O, sonradan iade-i itibar yapılan ve tekrar tekrar izlettirilip ezberletilen eski Yeşilçam filmlerinin görünmeyen sesi. O kadar görünmeyen bir sesti ki, yıllarca beyazperdenin karanlık, havasız ve küçücük dublaj odalarından gönderildiğini kimse bilmedi. Oysa dönemin en ünlü kadınlarına o ses hayat, renk verdi, ünlerine ün kattı. Ancak hayatının hiçbir döneminde onların önüne geçmeyi aklının ucundan geçirmedi. Geride, kenarda, gölgede kaldı. Dönemin yapımcıları da, güzel sesi ve yeteneği kadar, bu özelliği yüzünden çok sevdiler onu.
Kumkapı’da bir dişçi muayenehanesindeyiz. Dişçi muayenesi derken, ortam, dişçi muayenesinden ziyade bir sinema salonunu andırıyor. Duvarlarda çerçevelenmiş Türk filmi afişleri, köşede bir televizyon, bir video... Masada kuru pastalar, kurabiyeler, ellerde çaylar, kahveler, beş adam, Türk filmlerinin "şarkılı" sahnelerinin peşpeşe ekleştirildiği, özel montaj bir kaseti izleyip, şarkılar hakkında tartışıyor.