Soğuk Savaş döneminde stratejik bir alan olan uzayda, ABD ile Sovyetler Birliği arasında keşif-gözlem ve istihbarat uyduları fırlatma, kıtalararası füze sistemleri geliştirme, insanlı uzay seyahati, dünyanın uydusu Ay’a ayak basma, yeni gezegen keşifleri ve dış uzay alanında bir uzay istasyonu inşa etme konularında büyük bir rekabet yaşanmıştı. Yarışa dayalı rekabetin temeli, bilim ve teknolojide küresel lider olarak insanlığa yön veren ülke olma hedefiydi. Bu aynı zamanda iki ülke arasındaki nükleer silahlanma yarışının da bir parçasıydı. Bu nedenle uzay yarışı bir silah yarışı olarak da görülebilir. Uzay yarışı Sovyetler Birliği’nin 1957’de insanlığın ilk yapay uydusu Sputnik 1’i fırlatmasıyla başladı. Söz konusu yarışta ABD 1969’da Ay’a ilk ayak basan Amerikalı astronot Neil Armstrong ile öne geçse de, Sovyetler Birliği’nin ekonomik olarak çöküşe geçmesi ve Soğuk Savaşı kaybetmesiyle uzay programları ertelendi ve bu yarış da sona erdi. Her iki ülke de ulaştıkları uzay kabiliyetleri bakımından uluslararası ilişkiler literatüründe o dönemden beri birer “uzay gücü” olarak nitelendiriliyorlar.
#ÇinTürkiye Uzay Ajansı, TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü, BM ile Asya Pasifik Uzay İşbirliği Teşkilatının ortak organizasyonu ve İTÜ'nün desteğiyle 23-26 Eylül'de İstanbul'da gerçekleştirilecek "BM Uzay Hukuku ve Politikası Konferansı"na, karar vericilerden akademisyenlere, uzay alanı uzmanlarından özel sektör temsilcilerine kadar geniş bir katılımcı grubu bekleniyor.
#TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü