Ankara’nın rengi sarı, doğduğunda kulağına okunan adıysa bozkırdır. Bu sararmış fotoğraflar, oturup beklemenin pozudur sanki. Bitmeyen bir tablonun içinde hiç dinmeyen bir ruh ağrısıdır bu duyu. Zaten tam da burada ayaklarınızı bir suya batırıp çıkarmanın o hayali gelip konar başucunuza. Tanpınar, “Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır.” derken ne kadar da haklıdır değil mi? Çünkü suyu özlemek, suya dokunmak, suyla konuşmak insanın içinde her daim tekrar eden bir nakarattır. Pek tabi İstanbul-Ankara mukayesesinde bir ‘başkentlik’ tavrı gözükse de arka fonda süren Boğaziçi’dir, bilen bilir. Anlam okumasını uzatmayalım: Cumhuriyetimizin hükümet merkezi hudutları içinde var olan su örtülerine bakalım, Ankara’nın ‘göl saatleri’ işlesin o vakit...
#Ankaranın Gölleri