Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Güneş tutulması depremi tetikler mi?

Güneş tutulması depremi tetikler mi? Bazılara göre ‘olabilir’miş. Böylece, 29 Mart 2006’da da güneş tutulması Türkiye’de fay hatlarını tetikleyecekmiş... Tempo dergisine göre bu söylentiyi ciddiye alan birçok İstanbullu tatil planını bu tarihe göre ayarlıyormuş!

12 Kasım 1999 depreminin beşinci yıldönümünde biz hálá güneş tutulmasıyla depremler arasında bir ilişki olup olmadığı gibi tuhaf şeyleri tartışıyoruz. 10 Temmuz 1894 İstanbul depreminden 11 gün önce, 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminden dokuz gün önce ve en son olarak 8 Ekim 2005’te Pakistan’daki depremden beş gün önce güneş tutulmaları meydana gelmişmiş! Bazıları, ‘káinatta tesadüfe yer olmadığına ve her şeyin de her şeyle alákası olduğuna göre güneş tutulması ile depremler arasında da mutlaka bir ilişki vardır’ diyor...

Bana da ‘Güneş tutulunca deprem olur mu?’ diye sorulsaydı, ben de ‘Evet olur’ derdim. Zaten irili ufaklı depremler her zaman oluyor. Bu kadar sık olan bir olayın bazılarının güneş tutulmasından önceye, bazılarının ise güneş tutulmasından sonraya rastlaması doğaldır. Fakat bu soru ‘Güneş tutulması depremi tetikler mi? veya ‘Güneş tutulması dünyada depreme neden olur mu?’ diye sorulsaydı, tek kelimeyle ‘Hayır!’ derdim. ‘Bilim böyle bir ilişkiyi henüz doğrulamamıştır; ama bu ilişki olmadığı anlamına gelmez’ gibi orta yolcu bir yaklaşım asla sergilemem. Çünkü bilim, ilişki olmadığını yıllardır söylüyor.

ÖNEMLİ OLAN FİZİKSEL İLİŞKİ

Depremler, aniden oluşan yeryüzü sarsıntılarıdır. Yer yüzeyi hareketsizmiş gibi görünse de sürekli yer değiştirir, yükselir, alçalır, kıvrılır, bükülür. Bu durum kayalar üzerinde büyük bir gerilim oluşturur. Geniş zaman aralıklarında bu gerilimle biriken enerji, en zayıf noktadan kırılmayla boşalır. Açığa çıkan bu büyük enerjiden kaynaklanan titreşimler, dalgalar halinde yayılır ve geçtikleri ortamları sarsar. Depremlerin nerede ve ne zaman olacağı gün ve saat olarak bilinmez. Böylece, güneş tutulmasından sonra oluşan depremlerin de kimisi 11, kimisi beş gün sonra dünyanın herhangi bir yerinde oluşabiliyor.

Boğaziçi Üniversitesi Astronomi Bölümü, 1973-2002 yılları arasında tüm dünyada yaşanan depremlerin güneş tutulmasıyla ilişkisini inceleyip istatistiksel anlamda bir ilişki olmadığını ortaya koymuş. ‘Kayıtlara göre, dokuz yılda 66 güneş tutulması gerçekleşmiş. Aynı dönemde meydana gelen büyük depremlerin yüzde 55’inde tutulmanın 6 gün öncesi ve sonrasını kapsayan günlerde olmadığı görülmüş. Tutulmaların yüzde 45’indeyse büyük deprem görülmüş. Bunların sayısı da 30 yılda görülen büyük depremlerin yüzde biri kadar.’

Eğer istatistiksel bir çalışmada anlamlı bir ilişki bulunsa ona da inanmam. Çünkü doğada aynı anda artan veya biri artarken öteki azalan birbirinden bağımsız binlerce olay var. Örneğin, İstanbul’da kanserden ölenlerin sayısı ile trafiğe çıkan araç sayısı arasında aransa büyük bir ilişki bulunur! Önemli olan fiziksel ilişkidir. Bazı uzmanlara göre, faylardaki enerji birikimine, ayın çekim gücü nedeniyle tektonik tabakalar ve fay hatları üzerinde oluşan gerilim eklendiğinde deprem tetikleniyormuş. Phil Plait’e göre (www.badastronomy.com/bad/misc/planets.html) bırakın güneş ve ayın çekim gücünü, tüm gezegenleri bir sıraya dizsek de ortaya çıkan çekim gücünün fazla bir anlam ve önemi yok.

Benzer bir şekilde, 5 Mayıs 2000’de, güneş, ay, dünya ve beş gezegen bir sıra halinde dizilince kozmik felaket kopacak diye beklemiştik. ‘Büyük Diziliş’ olarak adlandırılan bu semavi olaya dayanarak ortaya atılan felaket senaryolarına göre, bir araya gelecek olan gezegenlerin dünyaya uygulayacağı ilave yer çekimi ve gel-git kuvvetleriyle, dünyada depremler oluşacak, volkanlar patlayacak, seller, kutuplardaki buzulların erimesi ve parçalanmasına neden olacak, hatta kıyamet kopacak ve dünyanın sonu gelecekti.

5-16 Mayıs tarihlerinde dünya ve ayla birlikte Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gibi beş gezegen bir hat üzerine geldi.

Gezegenler en son 6 Şubat 1962’de de bu şekilde bir araya gelmişti ve 8 Eylül 2040’ta da yine bir araya gelecekler. Dr. Monson’a göre yaklaşık olarak 4.5 milyar yaşında olan dünya, gezegenlerin benzer şekilde dizilişine 45 milyon kez şahit olmuş. Yani, beş gezegen her 50-100 yılda bir bu şekilde dizilmekte, ama ortaya atılan felaket senaryoları gerçekleşmemekte. John Gribbin 1970’lerde yayınladığı The Jupiter Effect adlı kitabında, 1983’te gezegenlerin sıraya dizileceği ve dünyanın sonunun geleceğini öngörüyordu. Şimdi bu yazıyı okuyabildiğinize göre böyle bir şey de olmadı!

DUYGUSAL SAPLANTI VE ÖNYARGI

Filozof Hume’ye göre insanlar, birbirinin ardından gelen ‘a’ ve ‘b’ gibi iki olay olduğunda ‘a’ olayını ‘b’ olayının nedeni sayar. Bunun nedeni, ‘b’ olayının ‘a’ olayının ardından geldiğini birçok kereler görünce bizde alışkanlık duygusu uyanıp yerleşmesidir. Böylece, her güneş tutulmasından sonra dünyanın herhangi bir yerindeki olağan bir deprem bile (yanlış bir) nedensellik (ve neden-sonuç ilişkisi) ile güneş tutulmasına bağlanabilmekte. Her depremden sonrası bir uçak kazası da beklenmesi gibi, depremlerden önce ve sonra birçok şey arasında bir ilişki olduğu düşünülebiliyor.

Sonuç olarak, güneş tutulması ve deprem arasında kurulan ilişki, mantıkla açıklanamaz olan bir önyargı ve duygusal saplantıdır. Akla, deneye, gözlem ve kanıta dayanmayan senaryolar ve tahminler doğru bir yol gösterici değildir. Yani, Atatürk’ün dediği gibi ‘Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir...’
Yazarın Tüm Yazıları