Güncelleme Tarihi:
Bakan Soylu, TRT Haber özel yayınında merak edilen soruları cevapladı. İşte Bakan Soylu'nun açıklamalarından satır başları:
Başımız sağolsun. Son 2,5 3 yılda çok büyük afetler yaşadık. Selinden yangınına kadar çok büyük afetlerle karşı karşıya kaldık. İlk gelen haberler bize afetin büyüklüğünü hissettirdi. AFAD Başkanı telefonla aradı ve Maraş ve Osmaniye hattında deprem olduğunu ve büyüklüğünün çözülmediğini söyledi. 7'nin üzerinde olduğuna dair bir bilgi gelince, ciddi bir sonuca yol açacağı duygusu beni kapladı. Cumhurbaşkanımızı aradım ve bu bilgiyi verdim. Oradan hemen illerdeki genel tabloyu almaya çalıştık. Birçok ille ilgili gelen tabloyu alınca epey bir yaygın hale döndüğünü gördük. İlgili arkadaşlar AFAD'ta toplandı. Sonra Fuat Bey aradı. 'AFAD'a geçiyoruz' dedim. Diğer bakan arkadaşlarımızla AFAD'a geçtik. İlk değerlendirmeye göre 4. seviye uluslararası seviyeyi ifade edelim ve yardıma çıkalım dedik ve çıktık. Cumhurbaşkanımızın bilgisi dahilinde il dağılımı yaptık ve hepimiz yola çıktık. Sağlık ve Adalet bakanımızla beraber aynı uçaktaydık. Kahramanmaraş'a inmeye çalıştık, kapalıydı. Gaziantep'e indik.
"HEMEN ARAMA KURTARMA ÇALIŞMALARINA BAŞLADIK"
Benim her yerde hissettiğim aynıydı. Maraş, Adıyaman, Gaziantep'i görünce de hissettiğimiz aynıydı. İnsanlarımız hayatlarını kaybetti, medeniyetin en önemli sütunlarını kaybettik. Bunu deprem olarak değerlendirmek benim zihnimde tam uyuşmuyor. Hatay şöyle olmuş, kalkmış, bu tarafa gelmiş. Hatay'ın içerisinde gezerken, binaların birbirine girdiğini, ciddi bir tahribat yaptığını gördük. O duygu bambaşka bir şey. Savaşın çok daha üstünde bir tabloyla karşı karşıya kalıyorsunuz. İnsanlar sizden bir şey bekliyorlar. Uykusuz bir kişiye daha ulaşmanın içerisinde mücadele yapıldı. Bizim nesil gördü, bir başka nesil görmesin. Burada bir devletin milletiyle beraber nasıl bir bütünlük olduğunu gördük. Hava şartları ağır, havalimanları kapalı, telefonlar, elektrik doğal gaz hiç bir şey söz konusu değil. Hemen arama kurtarma çalışmasına başladık. 26 bin enkaz ve yıkılmış bina. Bunun her birinde arama kurtarma çalışması yapılması lazım.
"100 BİN KONTEYNIRIN ALTYAPISI OLUŞTURULUYOR"
Kahramanmaraş'a niye inemedik diye hayıflandık. İnsanlar yardım talebinde bulunuyordu. Biz de onlara 'Size yetişeceğiz' dedik. Sahanın ne durumda olduğunu görmek istiyorduk. AFAD'ın şöyle bir durumu söz konusu. 2022 yılı bizim afet tatbikat yılımız. Birçok alanda tatbikat yaptık. Yapılmayan alan neredeyse kalmadı. 1 yıl öncesi afet eğitim yılıydı. Milyonlarca insana eğitim verildi. Her ilin risk azaltma planları yapıldı. Birçok çalışma afet anına ve sonrasına yönelik çalışma yapıldı. En son uluslararası tatbikat yapıldı. Böyle bir deprem olduğu zaman hangi illerin, hangi kamu kuruluşlarının katılacağına dair alarm verilir. Burada hepsinde alarm verildi. Buraya herkes hareketlendi. Kimisi 10 saatte, kimisi 8 saatte gelebildi. Yanındaki iller de göçtüğü için farklı bir senaryo devreye girdi. Bütün iller hareketlendi. Son 2-3 yıldır sürekli adam yetiştiriyoruz. STK ve JAK gibi kuruluşlar oluşturuldu. Bunlar yoktu. Ama 26 bin enkazla karşı karşıya kaldığınız an, buna yetişmek belli bir zaman istiyor. Devlet her alana bir şekilde ulaştı. Burada bu deprem dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun bunun altından kalkabileceğini düşünmüyoruz. Hollanda'nın 3 katı büyüklüğünde. Fay her yeri etkiledi. Tedirgin etmediği insan kalmadı diyebiliriz. İdlib ve Afrin'de ölüme sebep oldu, Suriye'nin iç bölümünü de etkiledi. Bu çerçeve içerisinde Türkiye uzun zamandır bu hazırlığı yapmasaydı, ciddi bir kaosla karşı karşıya kalırdı. 17. günde geldiğimiz nokta şu. Hatay'da 2 bina var. Altında cenazemizin olduğunu düşündüğümüz. Diğer her yerde arama kurtarma çalışması bitti. Konteynerler kurulmaya başlandı. 100 bin konteynırın altyapısı oluşturuluyor.
"BÖLGEDE CANHIRAŞ BİR MÜCADELE VAR"
Tüm hastaneler işlevselliğini devam ettiriyor. Kamunun bütün gücü sahada. Köylere kadar ulaşıldı. Gidilmeyen köylerin tamamına sorti uçuşlar yapıldı. Gıdalar geldi, lojistik depodan dağıtımlar sağlandı. Sağlıkçıların da lojistiği sağlandı. Türkiye, 99 depremini yaşadıktan sonra bir dönüşüme gitti. Türkiye, AFAD'la beraber büyük değişikliğe yol açtı. Kılıçdaroğlu, Hatay'da talihsiz bir açıklama yaptı. İnsanın Hatay'ı görüp bu açıklamayı yapması talihsizlik değilse, kötü niyetliliktir. Bütün bunları gördükten burada bir algı çalışması yapılıyor demek ne akılla bağdaşıyor, ne insafla ne de vicdanla bağdaşıyor. Sahada birçok şey yaşıyoruz. Bu depremde koordinasyon çok önemli. Bölgeye gelen 50 vali, 200'ü aşan kaymakam, il müdürleri, belediye başkanları herkes bu bölgede canhıraş bir mücadele ortaya koyuyor. Biz büyük bir sınavda olduğumuzu biliyoruz. Çalışacağız ve bunun içerisinden çıkacağız. Sussalar daha büyük katkı gösterecekler. Güya İtalyan hastanesi varmış ve devlet ilgisizmiş buraya. Kimse oraya geldiğini bilmiyormuş. Nasıl bir ülkedir ki ya da o insanlar orayı bulacaklar. İnsanın utanması gerekir. Burada umut bekleyen insanlar var. Burada 'Ben burada hayatımı devam etmek istiyorum' diyen insanlar var. Çocuğa bir soru soruyorum. Depremden korktun mu? Diyor ki 'Dişlerim titredi.' Bir insan 'Bunu çok abartıyorlar' diyebilir mi? Türkiye'de diyor.
"GÜVENSİZLİK ALGISI OLUŞTURMAK YANLIŞ"
Elbistan'da enkazların ve arama kurtarma çalışmasının bitmesi 1 haftayı aştı. Dezenformasyon yapabilirsiniz. Ama bu başka bir şey. Yerkürenin en büyük depremi bu. 600 bin bağımsız bölüm yıkılmış, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı. 600 bin bölümden bahsediyoruz. Ticareti de eklerseniz 750 bin bağımsız bölüm. Bunu 'Abartıyorlar' demek, aklı vicdanı bir kenara bırakmak demek. Her detayı tek tek görüyoruz. Sahayı görüyoruz. Her şeyin üzerinden geçiyoruz. Hepimiz her yerde çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Hatay'dayız. Söyledikleri neydi? 'yağmalar var'. Yüzde 20 özellikle mala karşı suçlarda azalma var. Evet 3-4 tane yağma oldu ama abartıyorlar. Hırsızlık yapanlar da tutuklandı. Evet 3-4 tane münferit olay olmuş olabilir. Ama öyle manzaralar var ki dükkan market orada duruyor ama kimse dokunmuyor. Burada güvensizlik algısı oluşturmak yanlış. Burada Sünni ve Alevi kardeşlerimiz var. Burada herkes var. 'Oraya çadır veriyorlar, buraya çadır vermiyor'. Bunun yapılması insanlık dışı. Böyle bir şey yapılabilir mi? En çok çadır Hatay'a geldi.
"DEPREMZEDELERİN TRAVMAYI ATLAMASI İÇİN BÜYÜK ÇABA SARF EDİLECEK"
Defne ve Samandağ'da herkes yoğun bir çalışma ortaya koydu. Altyapıya kadar her şey bunun içinde. Neyi murad ediyorsunuz? Bizim bunlarla mı uğraşmamız lazım. Neymiş 'Buraya niye imam gelirmiş de psikolog gelmezmiş'. Buraya bu hizmeti yapan arkadaşlarımız ulaştı. İllaki biriyle birini karşılaştırmak, zehirlemeye çalışmak, yapılacak en kötü şeylerden biriydi. Bunu da görüyoruz. Adana'dan da çadır talebi geliyor. Düzce depreminde kimse ölmedi. Orada 30 bine yakın çadır dağıttık. İnsanlar korkularından dolayı evlerine girmiyordu. Deprem korkutucu bir şey. Bu kadar büyük bölgede ağır hasarlı, yıkılacak binalarda, ve yaşlı, çocuklu kişilerin talebini karşıladık. Herkes çadır talebinde bulunuyor. Öncelikler var. Bu önceliğe göre bunu sağlamaya çalışıyoruz. Çadırdan sonra konteynırlara geçiyoruz. 2 ayın sonunda 100 bin konteynerı tamamlamış olacağımız. Uzun süredir bunla ilgili bir düzen var. Bu düzen aynı şekilde devam ediyor. Onların da içerisinde öncelikleri var. Bunlar peyderpey buraya yerleşecek. Aynı zamanda kira yardımı yapılıyor. Ev sahibi olanlara veriliyor. Bir evi olanlara veriliyor. 5 bin TL destek olunacak. Kiracılara olan desteği 3 bin TL'ye çıkardık. Konteyner kentlerde sosyal donatılar olacak. Burada 1 yıllık süreç var. Depremzedelerin travmayı atlaması için büyük bir çaba sarf edilecek. Bir şey daha gerçekleşti. Dün hesap edildi. Hatay'da milyonlarca kamyon taşıma yapacak. Şehirde iş makineleri çalışacak, aynı zamanda kamyonlar döküm sahalarına enkaz getirecek. Şehrin yeni alanları oluşmaya başlayacak. Köylerin lojistiğini de düşünmek zorundasınız. Buralar tarım eksenli şehirler. Bunu sağlamaya çalışan bir yapıyı da gözetiyoruz. 1 yıllık planlama içerisinde bunu nasıl yapacağımız değerlendiriyoruz.
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Depremde ben İzmir'in bir bölgesine gittim. Aracın girmediği bir yere gittim. Oraya nasıl ulaşacaksınız? Oraya nasıl arama kurtarma çalışması yapacaksınız? Orada hiçbir şey yapamazsınız. Her şeye 'istemezük' gözüyle bakılırsa, herkese potansiyel suçlu olarak bakarsanız, kentsel dönüşüme karşı pozisyon alırsınız. Herkese karşı baraj kurarsınız. Ondan sonra herkesin iş yapabilme kabiliyetini kesersiniz. Türkiye'de kentsel dönüşüm kaçınılmaz. Bunu engellerseniz, toplumsal barış açısından ve afetlerin yarattığı maliyetler açısında büyük bir uçurum sizi karşılar. Maalesef ana muhalefet 'bu bir düşmanlıkmış gibi, talan ediliyormuş gibi bir zihniyet. Bunun bedeli ödeniyor. Şehirlerin dağda olan ve yeni yapılan bölümlerinde hemen hemen bir şey yok. Şehrin yeni kurulan, eğer yanlış yere kurulmamışsa hiçbir şey yok. Bunları gözetmeden kentsel dönüşüme karşı olmak, bu konuda sürekli engel ortaya koyabilmek doğru bir yaklaşım değil. Şunu söylersin, 'Kentsel dönüşümde sen şu yöntemi uyguluyorsun, ben bu yöntemi uyguluyorum' bu tartışılabilir. Hak sahiplerinin bazıları ve meseleyi ideolojik olarak bir noktada tıkıyorlar, orası dönüşmüyor ve böyle bir afetle karşı karşıya kalındığında da bedeli herkes ödüyor. Ana muhalet partisi bunu hep yapıyor. Mantığı nedir anlamış değilim. Bu uzun zamandan beri var. Maliyetini millet ve çocuklar ödüyor. Kentsel dönüşüm başlı başına bir iş. Bina sahibini ikna edeceksin, oturanı ikna edeceksin, bunu yapacak büyük bir imkan olacak. Sosyo ekonomik sisteme uygun işler yapacaksın. Bütün bu faktörleri bir araya getirmek kolay değil. Getiriyoruz, onu da engellemek için her şeyi yapıyorlar. Benim düşüncem, Türkiye'nin bu konuda re'sen tedbir uygulamasıdır.
"DEPREMLERDE 43 BİN 556 VATANDAŞIMIZ HAYATINI KAYBETTİ"
Kahramanmaraş merkezli depremlerde 43 bin 556 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu millet başka bir millettir, asaletli bir millettir. Hüznümüz var mı, var. İnsanlarımız kaybettik. Ama bu bizim umudumuzu ortadan kaldırmaz. Herkes burada. İşimizi bitirmeden burada gitmeyeceğiz. Diyeceğiz ki şehir sizindir şehir size emanet. Anne tarafından akrabalarımız var Kırıkhan'da. Zamanında buraya gelmiş anneannemin yakınlarında kayıplar var Kırıkhan'da. Buraya geldiğimizde tanıştığımız insanlarımız var. Yakınlarımız var. Kırıkhan'da var, kayıplarımız var. Ama öyle bir metanet var ki, annesini, babasını, kardeşini kaybetmiş ama umudu arıyor. Bu umudu ne olur söndürmesinler. Bu kötülüğü bu millete yapmasınlar. En azından hiç olmazsa belli bir dönem susmayı denesinler. Gerçekten gerçeklikle ilgisi olmayan şeylerle karşı karşıyayız.
OLASI İSTANBUL DEPREMİ
İstanbul'da her şey güçlendirilmeye çalışıldı. Şehrin aksı değiştirildi. Kuzey Marmara Otoyolu olmadan, havalimanı olmadan, İstanbul depremiyle karşılaştığımızı düşünsenize. Çoğu okul yenilendi. Okulların büyük bir bölümü barınacak bir alana döndü depremde. 700'ün üzerinde deprem tatbikatı yapıldı. Bu şehre ne yapılması lazım diye. Kentsel dönüşüm çalışması yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. İstanbul'da dönüşecek binalar var. Yapısal dönüşüme ihtiyaç var. Bunlar hiç dönüşmeden bu depremle karşı karşıya kalsak, 'İstanbul'da ne yapabiliriz depremde?' diye düşündük. Buna defalarca çalıştık. Biz bu depremle ilgili bir sürü toplantı yaptık. Bizahiti 20'nin üzerinde bu kadar işin içerisinde ben başkanlık yaptım. Her ilde valiler var. İstanbul'da valililer var. Avcılar'da, Beşiktaş'ta hangi valilerin olacağı belli. Burada en önemli iş bu dönüşümün sağlanmasıdır. Bu depremin üzerinden birçok kişi birçok şey söyleyecektir. Arama kurtarma ekiplerinin sayısını artırmak bizim amacımız ve artırıyoruz. Avrupa'nın kaç tane arama kurtarma ekibi var? Bu deprem değil, bunu deprem olarak tanımlamak, meseleyi tam olarak anlamdırmamak olur.
HATAY'IN DEMOGRAFİK YAPISI DEĞİŞECEK İDDİALARI
Suriyeli düşmanlığı hemen kabartılıyor. Geleceğe yönelik endişeler dile getiriliyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Türkiye hangi demografik yapıyla elindekini bırakacak. Türkiye ilgi alanlarını etki alanlarına dönüştüren bir ülke. Hiçbirimizin karşı karşıya kalmadığı bir deprem. Depremin ilk anından itibaren devlet tüm unsurlarıyla beraber burada. Devlet tüm kapasitesini buraya yığmış ve 17. günündeyiz. Köylerinden şehirlerine kadar yüzlerce farklı olayı yürüten bir yapı var. Bunlar planlanmamış olsaydı, bunların her biri birbirine girer ve kaos olurdu.
YIKILAN BİNALAR VE MÜTEAHHİTLERLE İLGİLİ SORUŞTURMALAR
İlk dakikadan itibaren devletin tüm birimleri bu konuda teyakkuza geçti. Bu şu demektir. Bildiğimiz duyduğumuz her kişiye yurt dışına çıkış yasağı koyduk. Ve bu işin sonuna kadar gidilecek. Bunun bedeli her neyse ödetilecektir. 564 şüpheli tespit edildi. 160'ı tutuklandı. 175'i adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, 18'i ise gözaltına alındı. Diğerlerini de arama çalışmaları devam ediyor. Deliller toplanıyor. Süreç şöyle işliyor. Aram kurtarma çalışması bittikten hemen sonra savcılık devreye giriyor ve oradan numune alıyor. Bu numuneler analiz ediliyor. Bütün delillere beraber ciddi bir çalışma ortaya koyuluyor. Milletimiz müsterih olsun. Birinin hakkını birine bırakırsak, bunu bize sorarlar. Bunun farkındayız.
"YAPILAN TÜM YARDIMLARI TETKİK EDECEĞİZ"
3 binin üzerinde dernek şu anda yardım ediyor. Bunların her biri kıymettardır. Bu istismar olabilir mi? Olabilir. Vatandaşımız şunu bilsin, yapılan tüm yardımları tetkik edeceğiz. Bağış ayrı yardım ayrı. Kampanyayla beraber yardım toplayanlara da şunu söylüyorum. AFAD var. Bize bu kadar malzeme gelmesine rağmen hiçbir malzeme dışarıya dökülmedi. Gönüllüler getirdi, bir kısmını dağıttılar ve alıcısını olmayanları bıraktılar ve öyle bir manzara oldu. Biz onları toparladık. Herkes ben de bir şey yapayım demekten ziyade AFAD'a yardım edildiğinde depremzedelere ulaştırılıyor. 3. ve 4. günün sonunda gelen tırlar en ücra noktalara kadar götürüldü. Mesele sadece açlık tokluk, sıcaklık soğukluk meselesi değildir. Gönüle dokunma meselesidir. O ürünlerin o insanlara ulaşması da bir rehabilitasyondur. Hala yardıma ihtiyaç var. Bir taraftan çadır üretimimiz ve sevkimiz devam ediyor, aynı zamanda yurt dışından gelenleri dağıtıyoruz. Çadırdan konteynıra, buradan da konuta geçilecek. Bu 3 periyottaki devamlılığı sağlamalıyız. Onun için bu yardımlar devam etmeli. Özellikle gıda ve hijyen yardımları devam etmeli.