6284... Bu, bir yasanın; ‘Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’nın numarası. Peki kadınlar eylemlerde neden bu kanun numarasını pankart yapıp taşıyor? Bir yılda 417 kadının katledildiği Türkiye’de, bazı kesimlerce ‘aile birliğini bozduğu’ iddia edilip hedefe konulan bu kanun, kadınların ‘yaşayabilmesi’ için hayati önemde. Yasa, şiddete uğrayan için iki tedbir öngörüyor. Barınma, hukuki ve psikolojik destek gibi ‘koruyucu tedbirler’ ile saldırgan hakkında verilen evden uzaklaştırma, konuta, okula ve işyerine yaklaşmama gibi ‘önleyici’ tedbirler. Kanunda şöyle deniyor: “Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir.” Kadınlar, kadın cinayetlerinin önlenmesi, şiddetin önüne geçilmesi için bu yasanın eksiksiz uygulanmasını ve yürürlükte kalmasını istiyor. İşte bu yüzden kadınlar, 8 Mart’larda, 25 Kasım’larda “6284 kadının şifresidir” diye yürüyor. Yaşam şifresi.
ŞİDDET HEP VARDI
“İlk aşkımdı. 14 yaşımdan beri tanıyorum. 17 yaşındayken ailemle problemlerim vardı, onun da… Birbirimize tutunacak bir dal olmak için başladık. Ailelerimizin onayı olmadan evlendik. Güzel günlerimiz oldu ama şiddet hep vardı. Evlendikten birkaç ay sonra başladı şiddet. Zamanla artmaya başladı. Hamileyken bile çok dövüyordu. Yüzüm gözüm mosmor gezdiğimi biliyorum. Düzenli bir işi hiçbir zaman olmadı. Şiddet ikinci çocuğumuz olduktan sonra had safhaya çıktı. Bir cezası vardı. Daha önceki kız arkadaşına cinsel istismar davasıydı. 4-5 ay firar etti. Bu süreçte şiddete dayanamaz hale gelmeye başladım. Yemeğin tuzsuz olması batıyordu, çocuğun ağlaması batıyordu. Fazla paranoyaktı. Ona sürekli sanki ben başkasıyla konuşuyormuşum gibi geliyordu. Üç buçuk yıl telefon, internet kullanmadım, arkadaşlarım, ailemle bile görüşmedim. Kötü bir kavgamız üzerine de jandarmalara şikâyet ettim.
CEZAEVİNDEN FİRAR ETTİ
Bir hafta sonra görüşüne gittim. Ayrılacağımızı, onu benim şikâyet ettiğimi ve bu sürede benden uzaklaşmasını istedim. Barışmak istedi. Bunun olamayacağını söyledim. 6 ay sonra açık cezaevine geçti. 2 günde bir çocukları arıyordu. İzine çıktığında da geldi. O boşanmak istediğini söylüyordu. Bana saldırmasından bir buçuk ay önce, ikinci izninde yine görüştük, olmayacağını konuştuk. İzni bitti, cezaevine döndü. Daha sonra firar etti.
BIÇAĞI ÇİÇEKLİĞE SAKLAMIŞBeni aradı özel bir numaradan. Kızdım, bağırdım. Çocukları görmek istiyordu. Göremeyeceğini, onu ilk gördüğüm yerde de şikâyet edeceğimi söyledim. İki gün konuşmadık. Anneler Günü’nde mesaj attı, kutladı. Hediye alamadığı için özür diliyordu. Ertesi gün AVM’ye kız arkadaşımın yanına çalışmaya, yardım etmeye gittim. O da bana çocukları görmek istediğini, birkaç gün sonra cezaevine geri döneceğini, uzun süre çocukları göremeyeceğini anlatan mesajlar atmaya başladı. Gözümde bütün niyeti oydu. Ben çalışırken gelip çocukları görebileceğini ilettim. 22.00’de mesai bitti. Kapattık.
TEHDİT ETMEYE BAŞLADIDışarıda beklediğini söyledi. Kızımı kucağına aldı, yukarı çıktı. Peşinden gittim. Önce benimle muhatap olmadı. Çocuklarla ilgilendi. Sonra benle konuşmaya başladı. Tartışma çıktı. Bana ‘Hayatında başkası var’ demeye başladı. Böyle bir şey olmadığını ama düzelecek bir ilişkimiz de olmadığını söyledim. Etmediği hakaret kalmadı. Tehdit etmeye başladı. Oğlum kucağımdaydı. Kalktım, tam polisi arayacaktım... Ben ayağa kalkınca o da kalktı. Çiçekliklerin içine sakladığı 1 metrelik döner bıçağını çıkardı. Kızım az ileride oynuyordu, oğlum kucağımdaydı. Birkaç gündür bunu planlıyormuş. Bana bu sonradan söylendi. Herkese bunun sinyalini vermiş.
SADECE SERTAP MÜDAHALE ETTİ
Bıçağı görünce ‘Yardım edin’ diye bağırmaya başladım. Elimi uzattım, ‘Çocuk var kucağımda’ dedim. O da ‘Bırak o zaman çocuğu’ dedi. Sonra Sertap müdahale etti. Orada başkaları da vardı. 3 - 4 merdiven üst ve altta birileri vardı. Sanırım güvenlik de oradaydı ama Sertap dışında kimse müdahale etmedi. Belimden aşağıya sürekli bacağıma vurdu bıçakla. Sertap’la boğuşmaya başlıyorlar. Sonra kaçıyor. Merdivenlerden ‘Benim adım Oğulcan Akbaş’ diye bağırarak indiğini biliyorum. O gittikten sonra Sertap kucağımdaki oğlumu aldı. İnsanlar geldi, bacağımı sardı, başım dönüyor gözlerim kararıyordu. Kızım her şeyi gördüğü için ağlıyordu. Oğlumun ayakkabılarında bile kan vardı. Ambulans geldi şansıma çok yakındaymış. Biraz daha geç kalırlarsa ölebileceğimi söylemişler kan kaybından. Ertesi gün teslim olmuş. O zamandan beri cezaevinde. Zaten hükümlü olduğu bir cezası vardı benim olayımdan da tutuklu olarak devam ediyor.”
DÖNER BIÇAĞIYLA ÖLDÜRMEYE ÇALIŞTIBu hayatta beni sevdiğine inandığım, güvenebileceğim tek insandı. İki çocuğumun babası. Yeri geldi aç kaldık, yeri geldi sokakta bile yattık. Sizi sevdiğinize inandığınız tek insan, sizi öldürmeye kalkıyor. 2 saat önce aynı sofrada
yemek yediğim arkadaşlarımdan korktuğumu günlerce uyuyamadığımı biliyorum. 10 ay geçti, onun tutuklu olduğunu biliyorum ama yine de her an nereden çıkacak diye korkuyorum, bununla dolaşıyorum. Ömrüm boyunca kalacak bende. İnsanlara olan güvensizliğim de kalacak. Yaralar geçiyor ama acı insanın içinde her zaman kalıyor. Sevginin karşılığı bu değil. Çok şiddet gördüm, ezildim, duymadığım hakaret kalmadı. Ama onu hiçbir zaman öldürmeyi düşünmedim. Sadece ayrılmak istedim. Birbirimize daha fazla zarar vermemek için, çocuklarımızı etkilememek için. Sevgi bu değil. Seven insan zarar veremez. Ben öldüğümde mutlu olacaksa o sevgi değildir. O gün bana her vuruşunda gözlerindeki zevk pırıltısını gördüm. O çok acı verici bir şey. İnsan sevdiğinin tırnağına diken batsa ona üzülür. O beni öldürmeye çalıştı ve bundan hiç üzüntü duymadı.
TENDON NAKLİ GEREKİYOR AMA... DURUMUM YOK TEDAVİ YARIM KALDI Fethiye’de uzak mahallelerden biri... Bir apartmanın en üst ara katına çıkıp zili çalıyorum. Gencecik bir anne açıyor kapıyı. Salonda bir kilim; üzerinde minder yanında minicik bir çekyat. Bütün eşya bu. Melek Rabia’yla yaşadıklarını konuşuyoruz. Bacağındaki yaraları gösterirken, şunları söylüyor: “Sinirlerimde kesik var, yan bağlarım kopuk. Kısmen his var, aksamam var. Kemiği dahi kesmiş. 2 kırık ve vidalar var. Tendon nakli olması gerekiyor. Durumum olmadığı için olamıyorum. Ortopedik cihaz kullanıp yürüyebiliyorum. 75 zımba dikiş var. Küçük yaralarla yaklaşık 20 darbe aldım. Psikolojik destek görmem gerektiğini biliyorum. Çünkü hâlâ etkilerini çok fazla yaşıyorum. Sigortam yok. Muayene 30 TL. Onu verecek param yok. Benden çok çocuklarımın da görmesini istiyorum. Sosyal hizmetler de belli bir yardımda bulunuyor ama bu evin zorunlu giderlerine bile yetmiyor. Çocuklarım çok küçük onları bir yere bırakıp gidemiyorum, çalışamıyorum.”
Geçen yıl mayıs ayında yaşanan saldırı sırasında Melek Rabia’ya yardım eden tek kişi Sertap Naktan’dı. Naktan, olaydan sonra Melek Rabia’yı hastanede ziyaret etmişti. Anadolu Ajansı da o anlamlı ziyaretten bu fotoğrafı servis etmişti
TEK İSTEĞİM BENİ KORUYUNKENDİ evimde cezaevinde yaşıyorum. Kapım sürekli kilitli. Kızımın en ufak bir tıkırtıyla kapıya korkarak baktığını ve bağırdığını biliyorum. Yatacak çıkacak. Çıktığında da ilk işi bizi bulmak olacak. Tek istediğim şey tedbir. Benim koruma tedbirimi gerektiği gibi alsınlar. Tedbir kararım 6 aylıktı, bitti. Mahkeme görülmediği için şu an yeni bir tedbir kararım yok.
İKİNCİSİNDE ÖLDÜRÜREvet ölmedim. Ama bu öldürülmeyeceğim anlamına gelmiyor. İlkinde yaralayan ikincisinde öldürür diye bir şey var. Ne kadar susarsan o kadar geri planda kalıyorsun. İnsanın korkularının üzerine gitmesi de gerekiyor. Ölmemek için hayatta kalmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim ama tedbir de alınmasını istiyorum. Ayrılmaya çalışmasaydım, belki çocuklarım da ilerleyen zamanlarda şiddet görecekti.
Bu olaylara ‘Dur’ denilmesi gerekiyor ama kesin çaresini ben bile bilemiyorum caydırıcı bir cezası bile yok. Savcı, ‘silahla kasten öldürmeye teşebbüs ve silahla kasten yaralama, hakaret’ten dava açmış. Henüz daha boşanmadım bile. O gelemediği için kaldı. Adam beni öldürmeye çalışmış, canıma kastetmiş,
boşanamıyorum bile.
SESSSİZ KALMA, ARA, YARDIM İSTETÜRKİYE’de 2007 yılından beri ‘
Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’ var. Hürriyet’in 2007 yılında kurduğu, 2015 yılında Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na (TKDF)devrettiği ve desteklemeyi sürdürdüğü ‘Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’ numaraları arandığında uzmanlar hemen devreye giriyor. Hattın işleyişi çok hızlı. Gelen her çağrı, federasyonun Türkiye çapındaki şubelerinde gönüllü olarak çalışan avukat ve psikologlara yönlendiriliyor. Mağdurlara hukuki destek veriliyor, gerektiğinde mağdur sığınmaevine yönlendiriliyor.
51 BİN 16 ÇAĞRI GELDİ15 Ekim 2007 - 1 Mart 2018 tarihleri arasında ‘Acil Yardım Hattı’na gelen çağrı sayısı 51 bin 16. Bunlardan 27 bin 561’i aile içi şiddetle ilgili. 11 yıllık süreci içinde hattı arayan saldırgan sayısı 546, acil vaka sayısı 2 bin 446.
Mağdurların yüzde 55’i avukatla görüşme yaptı, yüzde 25’i hukuki destek almak üzere baroya ya da karakollara yönlendirildi.
Yüzde 20’si için ise karakollardan ekip gönderildi, mağdurlar sığınmaevine yönlendirildi ya da koruma talebi için hukuki süreç başlatıldı.
Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na Türkiye’nin tüm illerinin yanı sıra, yurtdışından da Almanya, Fransa, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Hollanda, Avustralya, Amerika, Suriye, İsviçre, İran, Tunus, İngiltere, İsveç, Romanla, Libya, Japonya, Ukrayna ve Kıbrıs’tan çağrı geldi.