Mehmet Uçum'dan 10 yanıt

Güncelleme Tarihi:

Mehmet Uçumdan 10 yanıt
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2017 00:31

TBMM’de kabul edilen ve nisan ayında referanduma sunulması planlanan Anayasa değişikliğinin mimarlarından, Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Mehmet Uçum, Hürriyet’in geçen pazar ve pazartesi günleri yayımladığı Anayasa değişikliği dizisinde yer alan bazı tespit ve değerlendirmelere yanıt verdi.

Haberin Devamı

Öne çıkan sorular ve Uçum’un yanıtları şöyle:

1- KARARNAME YETKİSİ KANUN HÜKMÜNDE DEĞİL

Bakanlar Kurulu’nun Kanun Hükmünde Kararname yetkisi kaldırılıyor ve Cumhurbaşkanı’na kanun gücünde kararname çıkarma yetkisi mi getiriliyor?

Hayır. Cumhurbaşkanı’na verilen kararname yetkisi, kanun hükmünde değildir. Normlar hiyerarşisi açısından kanunun altındadır. Anayasa’da ‘kanunla düzenlenir’ denilen 82 konu var. Bu konularda Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Bütün bu düzenlemeleri Meclis yapacak. Meclis kanun çıkararak kararnameleri yürürlükten kaldırabilecek. Kararname ile kanun çakışırsa kanun geçerli olacak. Sadece OHAL döneminde çıkardığı kararname kanun gücündedir. Orada da bir Meclis üstünlüğü getirdik. OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri derhal Meclis’e sunulur, Meclis üç ay içinde bu kararnameyi görüşmezse bu kararname yürürlükten kalkar. Mevcut sistemde ise OHAL KHK’sı bir ay içinde TBMM’de görüşülmezse, bu durumun hukuki bir sonucu yoktur.

Haberin Devamı

Mehmet Uçumdan 10 yanıt

MEHMET UÇUM

YASAMA VE YARGI DENETİMİ GÜÇLENDİ

Yeni sistemde TBMM’nin denetim yetkisi azalıyor mu?

Bu, son derece yönlendirici bir yaklaşım. Başkanlık sistemlerinde, mesela ABD’de sadece Meclis araştırması vardır. Onun dışında genel görüşme ve yazılı soru gibi mekanizmalar yoktur. Biz denetimde yazılı soru ve genel görüşmeyi muhafaza ettik. Meclis soruşturması hem Cumhurbaşkanı, hem bakanlar açısından var. Yeni sistemde yasama denetimi var. Meclis eliyle yargı denetimi var. Cumhurbaşkanının kararnamelerini Meclis, Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacak. Diğer kararnamelerle ilgili idari yargı denetimi var. Diğer bir deyişle, hem yasama denetimi, hem yargı denetimi güçlendirilmiş durumda.

3- TEK KİŞİLİK HÜKÜMET GÜVENOYUNU HALKTAN ALIR

Bakanlar hakkında gensoru olmaması eleştiriliyor.

Bir tane başkanlık sistemi denen sistem gösterin ki orada gensoru olsun. Başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı seçildiğinde hükümet kurulmuş olur. Yani güvenoyunu halktan alır. Bu yüzden ‘millet hükümeti’ demeyi tercih ediyoruz. Tek kişilik hükümettir. Bu tek kişilik hükümetten yola çıkılarak tek adam rejimi tartışmaları başlatmak tam bir dezenformasyondur. ABD’deki hükümet de tek kişilik hükümettir. Cumhurbaşkanının yardımcıları ve bakanlar, esas itibariyle sekretarya görevi görürler. Dolayısıyla başkanlık hükümetlerinde bakanların profili son derece düşüktür. Teknokrat hizmeti esaslıdır. Seçim esaslı bakanlıklar yoktur. Dolayısıyla gensoru da yoktur. Gensoru sistem esaslı kaldırılıyor.

Haberin Devamı

4- VEKİLİN BİR YIL YÖNETMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL

“Cumhurbaşkanlığı koltuğu hemen boşalırsa vekil 5 yıl görev yapacak sonra seçilirse 10 yıl daha görev yapacak ve 15 yıl görevde kalacak” deniliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı’nın boşalması halinde yerine geçecek vekilin ülkeyi bir yıla kadar yönetebileceği de ileri sürülüyor.

Birincisinden başlayalım: Doğru değil, vekil ancak 45 gün görev yapabilir. Aday olup seçilirse, süreyi tamamlayana dek başkan olur. Tamamlama seçimleri 5 yıllık 2 dönem kuralının dışında kalıyor. Yani, daha sonra iki kez daha aday olabilir. Yani üç seçimi kazanırsa 15 yıl kalabilir. Ancak vekil olarak değil, seçilmiş başkan olarak yapar bunu. Son bir yıl içinde Cumhurbaşkanlığı boşalırsa, yine 45 gün içinde seçim yapılır. Ancak bu durumda bir yıl içinde hem Cumhurbaşkanlığı hem genel seçimler yapılmasın diye, genel seçimler de öne çekilir ve iki seçim birlikte yapılır.
İkinci soruya gelince, teklifin 10., Anayasa’nın 106. Maddesi’nde ‘Cumhurbaşkanlığı boşalırsa 45 gün içinde seçim yapılır’ hükmü var. Dolayısıyla vekil, en fazla 45 gün vekillik görevi yapar.

Haberin Devamı

5- FESİH DEĞİL BİRLİKTE SEÇİM YENİLEME

Başkan’ın TBMM’yi fesih yetkisi de eleştiriye yol açıyor…

Yok böyle bir şey. Bizim önerdiğimiz sistemde ne cumhurbaşkanının TBMM’yi fesih, ne TBMM’nin cumhurbaşkanını azletme yetkisi var. Sadece cumhurbaşkanı Yüce Divan’da yargılanırsa ve Cumhurbaşkanlığı ile bağdaşmayacak bir suçtan ceza alırsa Cumhurbaşkanlığı düşecek. Onun dışında cumhurbaşkanı ve Meclis’e verilen yetki, ‘seçimlerin birlikte yenilenmesi’ yetkisidir. Bu olağan değil, istisnai bir yetkidir. Peki cumhurbaşkanı bu yetkiyi ne zaman kullanabilir? Siyasi bir çekişme krize döndüğünde kullanabilir. Diyelim ki seçimleri yenileme yetkisini kullandı. Ne yapmış olacak?

Haberin Devamı

1) Siyasi bedel ödeyecek. İlk döneminin 2. yılında yaptığını varsayalım; 3 yılından feragat edecek. Bir kez daha aday olup kazansa bile toplamda 10 yıl değil, 7 yıl görev yapmış olacak. Diyelim ki 2. dönemde feshetti. Bir daha seçime giremeyecek. Siyasi hakkından feragat edecek.

2) Siyasi risk alacak. Çünkü seçime gittiğinde seçilemeyebilir. Hangi aklı başında cumhurbaşkanı bunu olağan bir yetki gibi kullanabilir. Bu yetki kriz halinde millete gitme yetkisidir. Milleti hakem kılmaktır. Halkın sorun çözme ve devletin işleyişindeki etkisini arttırmaktır. Bu teklifin temeli siyaset mühendisliği yapmak değil, sosyoloji ve siyasetin dinamiklerine alan açmasıdır.

Haberin Devamı

6- SEÇİMİ MECLİS YENİLERSE CUMHURBAŞKANI 3. KEZ ADAY OLABİLİR

Eğer seçimleri yenileme yetkisini Meclis kullanırsa cumhurbaşkanı o zaman ikinci döneminde olsa bile bir sonraki seçimde aday olma hakkına sahip olacak mı?

Bu, Meclis’in seçimlerden altı ay sonra seçimleri yenileme yetkisini iki kez arka arkaya kullanıp, cumhurbaşkanının 10 yıllık iki dönemini bir yıla indirmesi gibi durumlarda, cumhurbaşkanına son kez aday olma hakkı verilmesinden kaynaklanıyor. Peki cumhurbaşkanı Meclis’teki grubuna söyledi ve Meclis, ikinci dönemin son aylarında seçime götürme kararı aldı, 15 yıla uzatma stratejisi izledi. Mümkün mü? Olabilir. Cumhurbaşkanı bu yetkiyi toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değil, kişisel ihtiyaçları için kullanırsa seçmen de bu konuda gerekli yaptırımı uygulayacaktır.

7- SIKIYÖNETİMİ KÖKÜNDEN KALDIRDIK

Sıkıyönetim şartları OHAL’e mi taşınıyor?

Doğru değil. Sıkıyönetimi kökten ortadan kaldırdık. Sıkıyönetim savaş ya da savaş gerektiren hallerde ilan ediliyordu. Savaş gibi durumlarda yapılması gerekenleri sıkıyönetim kalktığı için OHAL’e taşıdık. OHAL olsa bile sivil iradeye ve demokratik denetime dayalı bir OHAL olmalıdır. Asker sıkıyönetimde ülkeyi yönetiyor. OHAL’de siyasetin emri altında gereğini yapacaktır.

8- DDK, BTK’NIN YETKİLERİNİ DEVRALIYOR

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK), sendikaları, odaları, baroları STK’ları mı denetleyecek bir idari savcılığa mı dönüştürülüyor?

Hayır. Burada yapılan değişiklik, DDK’yı, Başbakanlık Teftiş Kurulu’na (BTK) benzer bir hale getirmektir. BTK bunlara sahip, özel kuruluşları da mali açıdan denetliyor. Anayasa 108. Madde’de bunların tamamı var. DDK’ya ‘idari başsavcı’ etiketi yapıştırarak yargı yetkisi verildiği izlenimi yaratılması da etik değil. İdari soruşturma yargısal soruşturma değil. Rapor çıkar, savcılıklar soruşturmaya dayanak yapabilirler.

9- GENEL BAŞKANLIK ZORUNLU DEĞİL

Cumhurbaşkanı referandumdan sonra genel başkan olacak mı?

Bu değişiklik cumhurbaşkanının partili olma yasağını kaldırıyor. Sanki bu değişiklik cumhurbaşkanına genel başkanlık zorunluluğu getiriyor izlenimi yaratmak da hatalı. Bunu siyasi dinamikler belirleyecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan güçlü bir lider, kendi partisiyle ilişkide genel başkanlığı da tercih edebilir. Ancak bir başka partide, mesela CHP’de partinin dinamikleri farklı bir tablo ortaya çıkarır. Parti başkanı olmayabilir. Geçmişte baktığımızda Atatürk ve İnönü, Cumhurbaşkanlığı ile parti başkanlığını birlikte yürütmüştür ama Celal Bayar bu hakkı kullanmamıştır. Siyaset yapma özgürlüğü, hakkı, siyasetin ve siyasetin dayandığı sosyolojinin dinamikleriyle belirlenir. Başkanlık sistemlerinde başkanın ikili fonksiyonu olacaktır. Biri hükümet, biri devlet olmaktır. Cumhurbaşkanının başarılı olması da bu iki fonksiyonu dengeli bir şekilde yerine getirmesine bağlıdır.

10- DOĞRUDAN MEŞRUİYET HSYK’DA MEŞRUİYET TARTIŞMASINI KALDIRACAK

HSYK ve yüksek yargıda iktidar ağırlığı olacağı eleştirilerini nasıl karşılıyorsunuz?

Kürsü seçimlerinin kaldırılması son derece önemlidir. Bunu isteyen hâkim ve savcıların kendileridir. Çünkü her seçim demokratik değildir. Hâkim ve savcılar kamplaşmıştır. Görevlerini yapamamışlardır. Seçim propagandalarına eğilmişlerdir. Bir anlamda politik görüşlerini deşifre ederek mahkemelere gelenler bakımından güven problemi yaratmıştır. Bu seçimlerin kaldırılması bağımsız ve tarafsız bir yargı faaliyeti için zorunlu hale gelmiştir. Bir sistemin demokratik ilkesi meşruiyettir. Bunun taban ilkesi de halkın seçimidir. Yeni sistemde çifte doğrudan meşruiyet vardır. Kurduğumuz sistem yargıdaki meşruiyet tartışmasını ortadan kaldırıyor. 4 üye doğrudan, 7 üye dolaylı meşruiyet alanından geliyor. Her ikisi aynı mecradan gelen Meclis ile cumhurbaşkanı benzer anlayışta insanları seçebilir mi? Buna karşı da önlem var. Meclis’te üçte iki, beşte üç gibi uzlaşmaya zorlayan sayı şartı vardır. Ayrıca bir cumhurbaşkanının seçtiği HSYK bir sonraki cumhurbaşkanı ile devam edeceğinden zaman yönetimiyle ilgili tedbirler vardır. Demokratik meşruiyete inanıyorsanız, halk yasama ve yürütmeyi aynı siyasi mecrada oluşturursa bunun meşruiyetini tartışabilir misiniz? Oluşturursa oluşturur. Seçilenlerin bunu kötüye kullanması, her zaman olur. Halkın iradesini ne kadar güçlendirirseniz kötüye kullanıma karşı önlemi de o kadar güçlü alırsınız.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!