Son dakika: ‘Yenidoğan çetesi’ hakim karşısında... Bebek katilleri için ilk duruşma

Güncelleme Tarihi:

Son dakika: ‘Yenidoğan çetesi’ hakim karşısında... Bebek katilleri için ilk duruşma
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2024 09:33

İstanbul'da 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri öne sürülen 47 şüpheli bugün hakim karşısına çıkıyor. Duruşmalar beş gün sürecek.

Haberin Devamı

Türkiye’de infial yaratan “yenidoğan çetesi”ne ilişkin soruşturmayı tamamlayan Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan fezleke, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianameye dönüştürülmüştü. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 hastane ve sağlık şirketi malen sorumlu, 47 kişi de şüpheli olarak yer almıştı.

ÇETE MAĞDURU AİLE YAŞADIKLARI KÂBUSU ANLATTI

Yoğun bakımdaki ihmal sonrası çocukları Asilhan’ın serebral palsi hastası olduğunu belirten Orhan Dağlı yaşadıkları kâbus dolu süreci CNN TÜRK’te anlattı.


Baba Dağlı, ‘Ağlamayarak doğdu. Ondan sonra küvöze alındığı sırada beyin kanaması geçirdi, onların aktardığı bu. Eşime bebeğin gayet sağlıklı doğduğu ancak ciğerleri gelişmediği için orada tutulacağını 2 hafta sonra çıkacağını söylediler. Fırat Sarı ile sürekli iletişim halindeydik. Çocuğunuz iyi doğmadı, benden ne istiyorsunuz diye beni tersledi hemşire. 35 gün kaldık hastanede.


‘HEMŞİRELER DOKTORCULUK OYNAMIŞ’


Anne Sevil Dağlı hastanede hemşirelerin doktorculuk oynadığını belirtirken şöyle konuştu:


Çocuğumu yoğun bakımda beslememişler. Hemşirelerin rahatlığı, film sesleri, kahkaha sesleri… Çocuğunuz çok kötü yaşasa bile 6,7 ay dediler.





Hastaneye süt götürdüğümde hemşireler alıp tezgaha attı ve süt yığını vardı. Hemşireler hep birlikte doktorculuk oynamış. Çocuğumu almak istediğimde; ‘Çocuğunuzu aman almayın, kıpırdatırsanız ölür.’ dediler.


AİLESİ ASİLHAN BEBEĞİ BÖYLE KURTARMIŞ


Diğer hastaneye gittiğimde şu kadar gram aldılar dediler. Hemşirelere benim çocuğum yemiyor dediğimde olur mu biberonla besledik dediler. Ben çocuğumu farkında olmadan ölümden kurtardım. Çocuğumu almasam o gördüğünüz bebek ve ölüm ya da daha doğrusu öldürülme cinayet her neyse adı benim de oğlumun adı olacaktı.


Acaba metrobüste doldursam evladım engelli kalmaz mıydı benim.

Yenidoğan çetesi duruşmasında, salondaki oturma düzeni...

 

DURUŞMA TARTIŞMA İLE BAŞLADI

CNN TÜRK Muhabiri Ümit Uzun Yenidoğan çetesi davasından şu detayları aktardı:


Duruşma hareketli başladı, tansiyon yüksek. Büyük konferans salonunda yapılıyor. Zaman zaman gerilimler yükseliyor. Avukatların kimlik beyanları alındı. Mahkemede yer tartışması var. Kapıda bir yığılma var. Tutuksuz sanıklar mahkemede yerini aldı. İçeride bir tartışma da yaşanıyor. Salona dev ekran kuruldu.

Avukat Kadriye Güçlü Sakarya: Sanık avukatlarını tek tek içeri aldılar. Bütün sanık avukatlarının teker teker kimlik kontrollerinin yapıldığını görüyoruz. İçeriye henüz mağdur aileler alınmadı. Kapıdaki yığılmadan dolayı güvenlik kontrolü sağlamaya çalışıyor. Bu sebeple duruşma henüz başladı.

DURUŞMA 5 GÜN SÜRECEK

İddianame, yargılamayı yapacak olan Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti. İddianamenin kabul edilmesi ile haklarında dava açılmış olan çoğu sağlık çalışanı 47 sanık yarın, Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak.

5 gün sürecek duruşmada, iddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunması alınacak.Soruşturma kapsamında, çetenin anlaşmalı olduğu birçok hastanenin faaliyeti durdurulmuş ve tabelaları sökülmüştü.

KEREM, HAVVANUR, AYAZ, KAYA...

İDDİANAMEDE Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan müfettiş raporu da yer almıştı. Raporda bir bebeğin yeterli beslenmediği için öldüğü, kalbi duran bir bebek için ise hemşirenin telefonla arayıp çağırdığı doktorun, “Canlandırmaya gerek yok” dediği anlatılmıştı. Raporun genel kanaat kısmında ise, “Teorikte çocuk hekiminin, pratikte ise hemşirenin izlemine bırakılan yüzde 90 yenidoğan bebeğin hayat hakları ellerinden alınmıştır. Değişiklik yapılmadan bu olayların tekrar ve tekrar yaşanacağı kanaatindeyiz” denilmişti.


Devlet hastanesinde doğan Ayaz K. isimli bebeğin, kalp yetmezliği nedeniyle özel hastaneye sevk edildiği ancak yoğun bakımın yetersiz olması nedeniyle burada hayatını kaybettiği belirtilmişti. Hasta yönetimini doktor yerine hemşireye bıraktığı ve solunum cihazını temin etmediği için özel hastanenin yöneticilerinin de bebeğin ölümünden sorumlu olduklarını öne sürülmüştü.Yine erken doğan Kaya bebeğin ise öldüğü gece hastanede yeni doğan hemşiresi bile olmadığı, sadece bir hemşire yardımcısının olduğuna dikkat çekilmişti.

Doğduktan 4 gün sonra hayatını kaybeden Havvanur bebeğin ölüm raporunun bilerek yanlış yazıldığı, aslında yetersiz beslenme nedeniyle öldüğü kayıtlara geçmişti.


Rapora göre Kerem bebeğin ise yoğun bakımda kalbi durdu. Uygun şekil ve sürede canlandırma yapılmadı. Hemşirenin telefonda konuştuğu doktor İlker (Hastane dışında) hastaya canlandırma uygulamasına gerek olmadığını, dosyada 20 dakika canlandırma uygulanmış gibi gösterilmesinin yeterli olacağını ifade etti. Sahte dosya düzenlenmesini istedi. Hastaya pasif ötanazi uygulanmış oldu.

ZALİM ÇARK BÖYLE İŞLEDİ

İDDİANAMEDE sanıkların daha fazla para kazanmak üzerine kurdukları ve bebeklerin ölümüyle sonuçlanan sistem şöyle anlatılmıştı:


“Dr. Fırat Sarı, anlaşmalı olduğu hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitesinin işletmesini alarak, buralara devlet hastaneleri ve özel hastanelerden bebek hastaların sevklerini yapıp, sürekli dolu olmalarını sağladı. Bu şekilde SGK’dan yüksek miktarda ödemeler alınarak, hastanelerin gelirini artırmaya yönelik çalışmalar yaptı. Bunun karşılığında da ‘hak ediş’ adı altında ödemeler aldı.


Örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, İstanbul içerisinde 112 acil hastane sevk işlemlerini yapan örgüt üyesi Renas Kılıç ve Fehmi Alperen, il dışında hastane sevk işlemelerini yapan örgüt üyesi Serdar Yüksel, devlet ya da özel hastanelere sevk olması gereken bebek hastaları öğrenerek, örgüt lideri Dr. Fırat Sarı ve örgüt yöneticisi Dr. İlker Gönen’e haber verdiler. Anlaşmalı oldukları hastanelere sevk etmek istedikleri yönünde talimat aldılar. O hastaneye gerekli sevki yapabilmek için kurallara aykırı olacak şekilde hareket ederek, bebek hastanın ailesini ikna ettikten sonra bebek hasta için tedavi ret denilen işlemi yaptılar.

Daha sonra örgüt yöneticisi Gıyasettin Mert Özdemir, 112 Acil Çağrı Merkezi’nden provizyon numarası almadan sanki hasta hiç başka hastaneye gitmemiş gibi göstererek, örgütün anlaşmalı olduğu hastanelerin birine acilden giriş yapılmasını sağlayıp maddi menfaat temin ettiler.”

Çete, olayı soruşturan savcıyı da tehdit ederken bebek ölümlerine ilişkin vicdansız telefon konuşmaları da iddianameye girdi.

BEBEKLERİN HAYATI PAHASINA ANLAŞMA

İddianamede, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi sahibi, örgüt lideri Dr. Fırat Sarı ile örgüt yöneticisi Dr. İlker Gönen’in birlikte hareket ederek, hastanelerin uygun koşullarda tedavi verebilecek durumda olup olmadığına bakmaksızın, bebek hastaların hayatı pahasına, anlaşmalı olduğu hastanelere usulsüz yöntemlerle sevk ettirdikleri öne sürülmüştü.


Çetenin bebek hastaların uzun süreli yatış işlemlerinin yapılmasını sağlayarak SGK’dan yüksek miktarda gelir elde ettikleri iddia edilmişti. Yabancı uyruklu bebek hasta yakınlarının mağduriyetinden ve düşkünlüğünden faydalanıp, örgüt üyesi hemşireler aracılığı ile hasta yakınlarından piyasa fiyatının üstünde tedavi masrafları alıp, kamu kurumunu aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık yaptıkları ileri sürülmüştü.

Solunum tedavisinde kullanılan ilaçları bebek hastalar üzerinden kullanılmış gösterip, ilaçların üçüncü kişilere satılmasını sağladıkları belirtilmişti.

YÜZLERCE YIL HAPİS

İddianamede, Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez uygulanmak üzere “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilmişti.


Gıyasettin Mert Özdemir’in ise “ihmali davranışla kasten öldürme”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapsi istenmişti. Diğer sanıklar hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları talep edilmişti.


İddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine ‘dolandırıcılık’ suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp, mal varlıklarına el konulması talep edilmişti.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!