İki sene önce ne yaşamıştık? Eyyam-ı bahur sıcakları geri döndü! Şimdi bizi neler bekliyor? 'Önemli olan orman yangınını söndürmek değil...'

Güncelleme Tarihi:

İki sene önce ne yaşamıştık Eyyam-ı bahur sıcakları geri döndü Şimdi bizi neler bekliyor Önemli olan orman yangınını söndürmek değil...
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2023 09:45

Kuru hava, sıcak, rüzgar... 2021 yazında yaşadığımız ve şiddetli orman yangınları ile ülkede cehennemi yaşatan eyyam-ı bahur sıcakları geri döndü! Eyyam-ı bahur sıcakları sadece orman yangınlarına sebep olmuyor aynı zamanda insan sağlığını tehdit ediyor ve hatta ölümlere neden oluyor. Uzmanlar özellikle bu sıcaklarda dışarı çıkılmamasının altını çiziyor. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, sıcak hava dalgalarının orman yangınlarına, insan sağlığına ve susuzluğa olan etkilerini anlatıyor...

Haberin Devamı

Balkanlardan gelen serin hava, yerini Basra sıcaklarına bıraktı. Yazın en sıcak günlerinin yaşanacağı eyyam-ı bahurun etkisi altına girdik. Her yıl temmuz sonu ağustos başı yaşanan eyyam-ı bahur sıcakları başta orman yangınları olmak üzere birçok tehlikeyi de beraberinde getiriyor.

Nitekim iki yıl önce, 2021 yazında tam da bu zamanlarda yaşanan eyyam-ı bahur sıcaklarında ülkenin dört bir yanında çok şiddetli orman yangınları meydana gelmiş, alevler kısa süre içinde yayılmış, yangınlar günlerce söndürülememiş, 15 gün içinde 132 bin hektar orman alanı yanmıştı.

O korkulan çöl sıcakları dönemine bir kez daha geldi çattı ve akıllarda yine o soru var: Orman yangını riski var mı?

SICAKLIK 43 DERECELERE KADAR ÇIKACAK

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Önümüzdeki bir hafta boyunca Afrika ve Orta Doğu üzerindeki sıcak hava kütlelerinin etkisi altında kalacağız. Eskilerin eyyam-ı bahur olarak adlandırdığı, çöl sıcaklıklarının ülkemizde hissedildiği bu sıcak hava dalgası temmuz ayı sonları ve ağustos ayı başlarında görülmektedir. İki yıl önceki orman yangınları esnasında da ülkemizde bu çöl sıcaklıkları hakimdi. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde maksimum sıcaklık rekorları kırılmıştı. Aşırı sıcaklıklara, kuzeydoğudan esen şiddetli kurutucu poyraz rüzgarları da eşlik edince 15 günde 132 bin hektar orman alanı yanmıştı” dedi.

Haberin Devamı

Şu günlerde 2021’deki kadar yüksek olmasa da Marmara, İç Anadolu, Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz Bölgelerinde 35-39 derece, Güneydoğu Anadolu ve Ege Bölgelerinde ise 36-43 dereceler görülebileceğini söyleyen Tolunay, “Ancak bu değerlerin gölgedeki sıcaklıklar olduğunu da belirtmek gerek. Güneş altında bu sıcaklıklar daha da yüksektir. Hava neminin de yüksek olması durumunda hissedilen sıcaklıklar da artmaktadır” ifadelerine yer verdi.

DOĞU KARADENİZ VE DOĞU ANADOLU HARİÇ RİSK YÜKSEK!

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, orman yangınları riskini şöyle detaylandırdı:

-- Sıcaklıkların 30 derecenin üzerine çıkmasıyla birlikte orman yangını tehlikesi de artmaya başlar. Sıcaklıkların 40 derecelere ulaşması ve beraberinde düşük hava nemi ve şiddetli rüzgarların olduğu durumlarda yangın tehlikesi en üst seviyeye ulaşır.

Haberin Devamı

-- Buna göre ülkemizde önümüzdeki günlerde Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri hariç orman yangını tehlikesi oldukça yüksek.

ORMAN YANGINI SICAKLIKLA DEĞİL İNSANLA BAŞLAR

-- Sıcaklıkların 40-45 derecelere çıkmasıyla yangınlar başlamaz. Hatta sıcaklıklar 100 dereceye ulaşsa da yangın çıkmaz. Yangınların yüzde 90’ını insanlar başlatır. Bazen ihmal ya da kazayla, bazen de kasıtlı olarak başlayan yangınlar aşırı sıcaklarda, hele bir de hava şiddetli rüzgârlıysa kısa sürede şiddetlenip geniş alanlara yayılır. Hatta yangınlar büyüdükten sonra rüzgarla birlikte taşınan korlar yeni yangınlar dahi başlatabilir.

-- 700 derecelere ulaşan alevlerden ısı transferiyle yangının önündeki kuru yapraklar ve ağaçlar da tutuşabilir. İşte bu nedenle aşırı sıcak günlerde başlayan yangınların söndürülmesi daha da güçleşmektedir.

Haberin Devamı

ÖNEMLİ OLAN YANGINI SÖNDÜRMEK DEĞİL ÇIKMASINA ENGEL OLMAK

Aşırı yüksek sıcaklıklarda kuru havanın ve rüzgârın da etkisiyle yangınlar çok kısa süre içinde geniş alanlara yayılıyor. Bu sebeple yangınlara müdahale etmek de oldukça zor hale geliyor. Kötü bir şekilde tecrübe ettiğimiz üzere alevler her yeri sarıyor, yerleşim yerlerine sıçrayabiliyor ve söndürülmesi günler, haftalar alabiliyor. Prof. Dr. Tolunay da bu konunun altını ısrarla çizdi.

“İklim değişikliğiyle sıcaklıklar arttığı için yeni normalimiz artık sıcak hava dalgalarının sıklaşması ve 30-35 derecenin üzerinde sıcaklığa sahip günlerin artması. Buna kuraklıklar da eklendiği zaman özellikle yaz ve sonbahar aylarında orman yangınlarıyla daha sık karşılaşıyoruz. Yeni normalde orman yangınları daha kısa sürede büyüdüğü için önleyici tedbirler alınması çok önemli. Çünkü uçak ve helikopterler yeni başlayan yangınların söndürülmesinde etkindirler. Yangınlar büyüdükçe hava araçlarının etkinlikleri azalır. Hatta yangınların tamamen söndürülmesi yer ekiplerince gerçekleştirilir” diyen Prof. Dr. Tolunay şunları da ekledi:

Haberin Devamı

“Diğer tüm afetlerde olduğu gibi orman yangınlarında da yangın çıkmasını önlemek temel yaklaşım olmalı. Bunun için de yangın çıkış nedenlerinin analiz edilerek bunlara müdahale edilmesi ilk adımdır. Örneğin yangınların bir kısmı anız yakma, mangal, izmarit gibi nedenlerle çıkmakta. Ülkemizde elektrik nakil hatları da önemli yangın nedenleri arasında. Enerji nakil hatlarının ormanlardan geçmesinin önlenmesi, mevcut hatların bakımlarının yapılması, altlarındaki kuru ot ve çalıların temizlenmesi, trafoların ormanlardan uzakta kurulması gibi önlemlerle yangınların önüne geçebilir. Maalesef çıkan yangınların yarısına yakının çıkış nedenini bilmiyoruz.”

Haberin Devamı

Ülkemizde uygulanmasa da yurt dışında sıkça uygulanan önemli bir çalışma var; denetimli yakma. Bu işlem yangın tehlikesinin yüksek olduğu yol ve yerleşim kenarlarındaki ormanlarda toprak üzerindeki kuru ot ve yaprakların kış aylarında yakılması şeklinde yapılmaktadır. Yurt dışı örneklerde yangınları önlemede etkili olduğu ortaya konmuştur. Özetle günümüzde helikopterler gelsin yangını söndürsün diye beklemek doğru değildir. Önleyici tedbirler çok daha ucuz ve efektiftir.

Prof. Dr. Doğanay Tolunay

EYYAM-I BAHUR’UN BİR ETKİSİ DE İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE

Sıcak hava dalgalarının diğer bir etkisinin de insan sağlığı üzerinde olduğundan bahseden Tolunay, geçtiğimiz yıl Avrupa’da 60 binden fazla insan sıcak hava dalgaları nedeniyle hayatını kaybettiğini hatırlattı.

Prof. Dr. Tolunay, “Özellikle çocuklar, yaşlılar, solunum ve kalp rahatsızlıkları olanlar, evlerini soğutma imkânı olmayanlar sıcak hava dalgalarından daha fazla etkilenmektedir. Hastaneler ve kreşler ile açık havada çalışan çiftçi, inşaat işçileri, kuryeler ve zabıtalar gibi insanlar da kırılgan olarak kabul edilmektedir. Sıcak havalardaki boğulmalar da aslında bu afetle ilgilidir. Çünkü sıcaklardan bunalan insanlar can güvenliğini düşünmeden gölet, kanal ya da akıntılı denizlerde serinlemeye çalışmaktadır” dedi.

Fransa’da 2003 yılında sıcak hava dalgalarından binlerce insan hayatını kaybedince kısa, orta ve uzun vadeli önlemler içeren bir eylem planı hazırlandı. 2022 yılından sonra da bu plan revize edildi. Bu planda öncelikle sıcak hava dalgalarında vatandaşların uyarılması ve bilinçlendirilmesi üzerinde durulmuştu. Sınav saatlerinin değiştirilmesi, kreş ve hastanelerdeki personelin eğitilmesi, belediyeler tarafından evlerini klima vb. cihazlarla soğutma imkânı olmayan vatandaşların belirlenmesi ve gerekiyorsa bunların spor salonları soğutulmuş alanlara nakledilmesi, canlı hayvan taşımacılığına sınırlama getirilmesi kısa vadeli eylemlere örnek olarak gösterilebilir. Orta ve uzun vadede ise kent içindeki ağaçlı parkların arttırılması ve yol kenarlarının ağaçlandırılması çalışmalarına, rüzgâr koridorları oluşturulmasına ağırlık verildi. Parklarda topraklar betonlaştırılmadı. Çünkü topraklar suyu depolar ve depolanan bu buharlaşırken havayı serinletir. Böylece hem ağaçlar hem de toprak yüzeylerle kentsel ısı adası etkisi azaltılmış olur.

KLASİK AMA ETKİLİ: 11-16 ARASI EVDEN ÇIKMAYIN

“Fransa’da alınan önlemler maalesef ülkemizde henüz gündemde değil. Yine de vatandaşlarımızın sıcak hava dalgalarında alabilecekleri önlemlere değinmek yararlı olacaktır” diyen Tolunay şu bilgileri verdi:

-- Öncelikle sıcak hava dalgalarında saat 11 ile 16 arasında mümkünse sokağa çıkılmamalıdır. Yaşlılar, çocuklar ve sağlık sorunu olanlar ise mutlaka evlerinde kalmalıdır.

-- Evde kalınacaksa evlerin soğutulması gerekir. Bu soğutma klimalarla olabileceği gibi, kliması olmayan evlerde pencerelerin açılarak hava akımının sağlanması, perdelerin kapatılması şeklinde de olabilir. Bunları yapamayanların belediyeleri arayarak yardım istemeleri önerilir.

-- Sokağa çıkılacaksa da mutlaka şapka, güneş gözlüğü takılmalı, açık renkte ve bol elbiseler giyilmeli, bol su tüketilmelidir. Ayrıca sokak hayvanları da unutulmamalıdır.

SICAK HAVA DALGALARI SUSUZLUĞU KÖRÜKLÜYOR

Geçtiğimiz günlerde Büyükçekmece Gölü’nde su seviyesinin yüzde 18,02 seviyesine kadar düşmesi herkesi endişelendirmişti. İstanbul’da barajlardaki doluluk oranının ise yüzde 37'ye gerilediği biliniyor. Sıcak hava dalgaları, karşı karşıya olduğumuz susuzluk riskini daha da artırıyor. Bunun sebebi ise buharlaşma.

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Sıcak hava dalgalarının diğer bir etkisi de su yüzeylerinden oluşan buharlaşmayı artırmasıdır. Özellikle büyük kentlerimizde artan nüfusun da etkisiyle su sorunu bulunmaktadır. Su kıtlığı ile kuraklıklar ülkemizde maalesef birbiriyle karıştırılıyor. Çok yağış alsanız da suyu hoyratça kullanırsanız suyunuz yetmez. Kuraklıklar bu su sorununu derinleştirmektedir” diye konuştu.

İSTANBUL’DA GÜNDE 250 İLA 350 BİN METREKÜP SU BUHARLAŞIYOR

“Ülkemizde son üç yıl oldukça kurak geçtiği için başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerimizdeki barajlardaki su seviyeleri oldukça düşük. İstanbul’da ortalama baraj doluluk oranı yüzde 37 kadar. Sonbahar yağışlarının mevsim normallerinin altında kalması durumunda İstanbullular zor günler yaşayabilir. Normal şartlarda İstanbul’da temmuz ve ağustos aylarında bir metrekare su yüzeyinden günde 5-7 litre kadar su buharlaşmaktadır. Bu da İstanbul’daki en büyük iki su havzası olan Ömerli ve Durusu Göllerinden günde 250 bin ile 350 bin metreküp suyun buharlaştığı anlamına gelmektedir” diyen Tolunay şu bilgileri de verdi:

Sıcak hava dalgalarında fazladan 1 litre daha suyun buharlaşması, bu iki su havzasından günlük fazladan 50 bin metreküp su kaybı olacağı anlamına gelir. Bu değer de yaklaşık 250 bin kişinin bir günlük su tüketimi kadardır. Oldukça yüksek gibi algılanan bu değerler karşısında akla hemen buharlaşmayı önlemek için neler yapılabileceği gelmektedir. Ancak buharlaşma su döngüsünün bir parçasıdır ve yağışları etkiler. Bunun yerine özellikle büyük kentlerde artan nüfus yoğunluğunu azaltacak önlemlere odaklanmak sadece su sorunu açısından değil, deprem ve diğer afetler açısından da öncelikli olmalıdır.”

BAKMADAN GEÇME!