Güncelleme Tarihi:
ABD'nin Massachusetts eyaletinin Boston şehrinde bulunan Brigham and Women Hastanesi, bu ayın sonlarına doğru çok ama çok önemi bir klinik denemeye ev sahipliği yapacak. Harvard Tıp Okulu'nda nöroloji profesörü olarak görev yapan Tanuja Chitnis'in liderliğinde gerçekleştirilecek deneme ile bir aşının Alzheimer'ın ilerleyişini durdurup durduramayacağı ilk kez insanlar üzerinde test edilecek.
Uzmanlara göre, Alzheimer'ın ortaya çıkış nedeni, beyinde uzun yıllar boyunca biriken zararlı amiloid beta proteinleri. Bu protein birikimleri yıllar içinde katılaşarak plaklara dönüşüyor. Bu plaklar da beynin normal fonksiyonuna zarar veriyor, hafıza kaybına ve kafa karışıklığına neden oluyor.
Denemeleri yapılacak olan ve burun spreyi formunda geliştirilen aşı, genze sıkılacak 'protollin' isimli bir ilaç yardımıyla amiloid beta birikimlerini plaklaşmadan beyinden temizlemeyi amaçlıyor.
SIRADAN BİR AŞI DEĞİL
Ancak bunun sıradan bir aşı olduğunu söylemek de mümkün değil. Son 1 yıldır gündemimizden düşmeyen Covid-19 aşılarının ya da her sene olduğumuz grip aşılarının aksine, Alzheimer aşısı, insanları enfeksiyondan korumuyor. Onun yerine beyinde bulunan ve mikroglia adı verilen bağışıklık hücrelerini harekete geçirerek amiloid oluşumlarına saldırmalarını sağlıyor. Böylece hastalığın daha ilk aşamalarındayken yani çok fazla hasar ortaya çıkmadan yavaşlatılması hatta durdurulması amaçlanıyor.
Chitnis, "Aşı geniş bir kavram, genel olarak bir hastalıkla savaşmak için bağışıklık sisteminden faydalanılması anlamına geliyor. Biz burada amiloid beta plaklarını temizlemek için bir grup bağışıklık hücresini harekete geçiriyoruz" diye konuşuyor.
Birkaç hafta içinde başlayacak olan deneme kapsamında yaşları 60 ile 85 arasında değişen 16 erken dönem Alzheimer hastasına iki doz aşı uygulanacak. Bu denemenin başarılı olması halinde hastalığın tedavisinde yepyeni bir çığır açılacak.
Erken safhalardaki Alzheimer'a karşı koruma amacıyla aşıların kullanılması fikri, son aylarda hız kazandı. Bunda araştırmalara yatırılan milyarlarca dolara karşın henüz etkili bir Alzheimer ilacı geliştirilememiş olmasının da payı büyük. Hatta bazı deneysel ilaçların ters etki yaparak biliş kaybını hızlandırdığı da bir gerçek. ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) Biogen firmasının geliştirdiği Alzheimer ilacı aducanumab'a Haziran ayında onay vermesi de tepkiyle karşılanmıştı. Uzmanlar klinik denemelerde aducanumab verilen hastaların kayda değer bir ilerleme göstermediğini ifade etmişti.
ZATÜRRE AŞISI OLAN YAŞLILARDA ALZHEIMER RİSKİ DÜŞÜK
Bu nedenle şimdi, Alzheimer'ı tedavi etmekten ziyade önleme noktası daha fazla öne çıkıyor. Başka hastalıklara karşı aşılanmış yaşlılarda Alzheimer'ın görülme oranının çok daha düşük olduğuna işaret eden veriler de uzmanları meraklandırıyor. Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırmada, Alzheimer'a zemin hazırlayan genetik faktörlere sahip olsalar bile, zatürreye karşı aşılanmış 65-75 yaş grubunda hastalığın görülme ihtimalinin yüzde 30 daha düşük olduğu görüldü. Bilim insanları bunu aşının istemeden de olsa mikrogliayı harekete geçirmesiyle ve amiloidin beyinden temizlenmesini sağlamasıyla açıklıyor.
FARKLI AŞI ÇALIŞMALARI DA YÜRÜTÜLÜYOR
Farklı Alzheimer aşısı metotlarına dair çalışmalar da farelerde oldukça umut verici sonuçlar getirdi. Bu ayın başlarında İngiltere ve Danimarka'dan uzmanların iş birliğinde yürütülen bir araştırma, Alzheimer hastalarının beyinlerinde bulunan özel bir tür amiloidi hedefleyen bir aşı denendi. Bu protein benzersiz şekli sayesinde kolayca tespit edilebiliyor zira sağlıklı insanlarda bulunan plaklara nazaran boyu çok daha kısa görünüyor.
Almanya'da bulunan Gottingen Üniversitesi Tıp Merkezi'nden moleküler psikiyatri profesörü Thomas Bayer, fareler aşılandıklarında, bu zehirli amiloid çeşidine karşı antikorlar geliştirdiklerini belirtiyor. Bu sonucun Alzheimer'a karşı hedefli çalışan bir aşı geliştirilebileceğine işaret ettiğini söyleyen Bayer, meslektaşlarının insanlarda yapılacak denemeler için yatırımcı aramaya çoktan başladığını da sözlerine ekliyor.
Bayer, "Amiloidin kesik türleri, terapi hedefi olmak için çok daha uygun" diyor ve ekliyor: "Bu durum modern Alzheimer araştırmalarının ilk zamanlarından beri biliniyor ancak birçok araştırmacı tarafından göz ardı ediliyordu."
BAŞARILI BİR AŞININ ÖNÜNDE BİRÇOK ENGEL VAR
Bununla birlikte başarılı bir Alzheimer aşısı programı geliştirmenin önünde çok sayıda engel bulunuyor. Brigham and Women Hastanesi'ndeki nörologlar için özellikle güvenlik verileri çok önemli. Aşılanan hastalarda yan etkilerin ortaya çıkıp çıkmaması kritik.
South Florida Üniversitesi'nden nöroloji uzmanı Chuanhai Cao, yaşlanmış bir bağışıklık sistemini harekete geçirmenin zor olduğunu hatırlatarak, aşılarda mikrogliayı hareketlendirmek için adjuvan adı verilen ek kimyasallara ihtiyaç olduğunu belirtti. Ancak adjuvanların kullanımı da beyindeki enflamasyonu artırma riski taşıyor. Cao, "Alzheimer hastalarında hem çevresel enflamasyon hem de beyin enflamasyonu görülüyor. Dolayısıyla aşı kaynaklı enflamasyondan kaçınılması gerekiyor" diyor.
Aşıların başarısı aynı zamanda hastaların yeterince erken seviyede teşhis edilmesine de bağlı. Özellikle henüz belirtileri göstermeye başlamamış hastalar tercih ediliyor. Suni olarak üretilmiş antikorları kullanarak beyinden amiloid temizlenmesini amaçlayan daha önceki denemelerde, hafıza kaybı başlangıcı sergileyen hastalarda sınırlı sonuçlar elde edilmişti. Ancak bu orta seviye Alzheimer hastalarında çok geç kalındığı anlamına geliyor.
Alzheimer'ın moleküler genetiği üzerine Harvard Üniversitesi'nde araştırmalar yapan Rudolph Tanzi, "Kalp hastalıklarında kolesterol neyse, Alzheimer'da da amiloid öyle görülmeli" yorumunu yapıyor. Yaşı ilerleyen bireylerde yükselen seviyelerin işaretlerinin erkenden görülebilmesi için düzenli kontrol programları uygulanması gerektiğini savunan Tanzi, amiloid artışlarına aktif müdahale edilmesi gerektiğini söylüyor.
Tanzi, "Kalp hastasıysanız eğer, daha faza tıkanmayı önlemek için kolesterol düşürücü ilaçlar alabilirsiniz ama bunun kalbinizi iyi etmesini bekleyemezsiniz. Aynı şekilde amiloidin çok geç temizlenmesi, beyni iyi etmek için yeterli olmaz. Ama bunu beyinde amiloid biriktiğini fark eder etmez yaparsanız, hastalığı daha ilerlemeden kontrol altına alabilirsiniz" ifadelerini kullanıyor.
Nörobilimciler, gelecekte uygulanacak izleme programlarında kullanılabilecek bir dizi kan testi geliştirildiğini ancak bu testlerin geniş kitlelerde denenmeden etkinliğinin anlaşılamayacağını da belirtiyor.
Cao, "Amiloid beta tespiti için geliştirilen çok sayıda ürün var. İdeal olan, herhangi bir hafıza sorunu gelişmeden önce, 60 yaşından itibaren kandaki ve beyindeki seviyelerin yıllık ölçümlenmesi ve Alzheimer'ın önlenmesi için harekete geçilmesi" diye konuşuyor.
ANTİ-ENFLAMATUAR İLAÇLARIN ETKİSİ
Diğer yandan Alzheimer'a dair araştırılan tek önleyici uygulama aşılar değil. Bazı bilim insanları viral enfeksiyonların, özellikle de herpes virüsleri kaynaklı enfeksiyonların, beyinde geniş çaplı enflamasyona yol açarak amiloid birikimine neden olabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla anti-enflamatuar ilaçlarla yapılacak bir erken tedavinin hastalığın ilerlemesine engel olabileceğine inanılıyor.
Alzheimer riski söz konusu olduğunda, genler ve yaşamsal faktörler oldukça önemli rol oynuyor. Dolayısıyla riski artıracak ya da azaltacak davranışlar konusunda farkındalığın artırılması da hayati önemde.
Araştırmalar uyku düzensizlikleriyle Alzheimer riski arasında güçlü bağlantılar kuruyor. Çünkü biz uyurken beynimizin atık temizleme sistemleri çalışıyor ve zararlı olabilecek proteinleri atıyoruz. Araştırmalar uykusuz geçen bir gecenin bile beyindeki amiloid seviyesinde artışa yol açabileceğini gösteriyor.
Tanzi orta yaş ve üzeri kişiler için beyni korumanın 6 maddelik formülünü de şöyle sıralıyor:
Diğer yandan uyku bozukluğu ile Alzheimer arasındaki bağlantı, bilim insanlarını insomniayı tedavi eden ilaçların, riskli bireylerde ya da hastalığın erken aşamalarında önleyici tedavi olarak kullanılması ihtimalini incelemeye yönlendirdi.
Özellikle hayvanlarda yapılan çalışmalarda 'oreksin antagonisti' olarak adlandırılan özel bir insomnia ilacının, beyindeki amiloid seviyelerini düşürebildiği ortaya çıktı. Washington Üniversitesi Tıp Okulu'ndan nöroloji uzmanı Erik Musiek, "Oreksin antagonistleri genelde iyi tolere edilen ve uykuyu artıran ilaçlar. Dolayısıyla insanlarda amiloid plağı oluşumlarını azaltıp azaltamayacaklarını incelemek heyecan verici" diyor.
Birçok uzman gibi Musiek de Alzheimer'la baş etmek için en iyi şansımızın erken izleme ve önleme olduğunu düşünüyor. Ancak semptomların ortaya çıkmasından önce hangi aşamada müdahale etmemiz gerektiğini anlamak için çalışmalara devam etmek şart.
Boston'daki gibi araştırmalar meyve verirse, bu müdahaleler arasına kola batacak ufak bir iğne de katılmış olacak.
'30 SENE ÖNCESİNE GÖRE VAKALAR KAT KAT ARTTI'
Dünyada tam anlamıyla tedavisi olmayan hastalıklardan biri olan Alzheimer için yapılan aşı çalışmaları hastalar için bir umut ışığı olacak gibi görünüyor. Dünyada çalışmalar hızla yürütülürken, bir yandan da Alzheimer ile mücadele eden hastalar gerçeği bulunuyor.
Nöropsikiyatri Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, Alzheimer hastalığına henüz tam olarak neyin sebep olduğunun bilinmediğini ancak bundan 30 sene öncesine göre Alzheimer’in kat ve kat şaşılacak düzeyde artış göstermesinin hastalığın değişen yaşam stilleri ile veya gelişen teknoloji ile alakalı olabileceğine dair yoğun kuşkular uyandırdığını söylüyor.
Yavuz, Alzheimer’ın sebepleri konusundaki kendi düşüncesini ise “Ben, Alzheimer hastalığının son yıllardaki anormal artışının arkasında; elektromanyetik kirlilik, plastik kaplar ve tarım ilaçları olabileceğini düşünüyorum. Ancak en önemli risk faktörü ‘yaş’ ve bunu da önlemenin yolu yok” sözleriyle anlatıyor.
'EN ÖNEMLİ BELİRTİ UNUTKANLIK ANCAK...'
“Tüm dünyada 50 milyona yakın Alzheimer hastası var ve bu rakam her geçen gün artıyor” diyen Mehmet Yavuz, ülkemizde de 400 binin üzerinde Alzheimer hastası olduğunun tahmin edildiğini söylüyor.
Alzheimer ve demansiyel sendromların en önemli belirtisinin unutkanlık olduğunu ancak bazen davranış bozuklukları ile de baş gösterebildiğini söyleyen Yavuz, şöyle devam ediyor:
“Kişi normalden farklı davranmaya başlıyor, hiç yapmadığı bir şeyi yapabiliyor, hiç tarzı olmayan bir şeyi söyleyebiliyor. Bunların yanı sıra psikiyatrik belirtiler de söz konusu. Bu belirtileri de agresiflik, öfke, anksiyete, kaygı ve cinsel davranış bozuklukları olarak sıralayabiliriz. Mesela 80 yaşında bir hasta beni evlendirin diye tutturabiliyor.”
‘YAKIN GEÇMİŞ SİLİNİYOR, UZAK GEÇMİŞ NETLEŞİYOR’
“Alzheimer’da unutkanlık ise yakın geçmişi unutmak ile başlıyor. Yakın geçmiş hasta tarafından unutulurken uzak geçmiş ise daha net hatırlanmaya başlanıyor. Mesela hafıza son 20 yılı siliyor, kişi geçmişte yaşamaya başlıyor. Yaşadığı evi tanımıyor, geçmişte yaşadığı yere gitmek istiyor. En dramatik yaşananlardan biri de kişinin çocuklarını tanımayacak noktaya gelmesi oluyor. Bu da aslında uzak hafızanın netleşmesi, yakın geçmişin silinmesi nedeniyle oluyor” diyen Dr. Yavuz, yaşananları şu şekilde anlatıyor:
- Hastanın çocukları büyümüş, evlenmiş oluyor ancak kişi çocuklarının küçük yaşlarını hatırlıyor. O hallerini hatırladığı için de yanındaki büyümüş olan çocuğunu tanıyamıyor. Çocuklar “annem/babam beni tanımadı” diye çok üzülüyor.
- Mesela kişi 50 yıllık hayat arkadaşını unutuyor. Hatta özellikle kadın hastalar eşini unuttuğunda, evde gördüğü kişiyi yabancı sanıyor ve aynı evde durmak istemiyor. Eşin yaşadığı travmayı düşünebiliyor musunuz? Annesi Alzheimer olduğu ve eşini unuttuğu için babasına ayrı ev tutmak zorunda kalanlar dahi tanıyorum.
- Hijyenle ilgili durumlar da hem hasta hem de aile için çok zorlayıcı olabiliyor. Özellikle hastalığın ileriki dönemlerinde tuvalet ihtiyacının giderilmesi konusunda hasta deyim yerindeyse bir bebek gibi oluyor. Bu gibi durumlarda hastanın bezlenmesi dahi gerekebiliyor.
- Bu hastalıkta en büyük sorunlardan biri de hastaların tek başlarına evden çıkmaları ve kaybolmaları oluyor. Evde yalnız kaldığında doğalgazı açık bırakma riski yaşanıyor, ev kazası yaşama durumu olabiliyor. Bu sebeple Alzheimer hastalarının 7/24 gözlem altında olması gerekiyor.
‘AİLE YAKINLARINI PSİKOLOJİK YARDIMA YÖNLENDİRİYORUZ’
Yukarıda sıraladığımız tüm sebeplere bakarsak, Alzheimer’ın sadece yaşayan için değil, hastanın ailesi için de çok zor bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Mehmet Yavuz da bunu doğruluyor, “Tüm bu yaşananlar aileleri çaresiz duruma düşürüyor. Çocukları, torunları aile büyüğünün gittikçe hafızasını kaybettiğine, çocuklaşmaya ve hatta bebekleşmeye başladığına şahit oluyor. Tüm bunlar gerçekten çok acı verici oluyor” diyor ve ekliyor:
“Biz Alzheimer hastalarını tedavi ederken aile yakınlarını da gözlemliyoruz. Aileleri psikolojik yardım almaya yönlendiriyoruz. Hatta bazıları bu zorluklarla mücadele ederken doktorunun uygun görmesi halinde antidepresan kullanmaya başlıyor.”
‘MADDİ YÜKÜ DE OLDUKÇA AĞIR’
Alzheimer hastalarının yaşadığı zorluklardan ailelerinin de çok etkilendiğinin altını özenle çizen Mehmet Yavuz, bu etkilerin sadece psikolojik değil, maddi anlamda da olduğundan bahsediyor.
“Bizim ülkemizde geleneksel bir aile yapısı hakim. Bu sebepten ötürü de aileler, Alzheimer olan kişiyi bakım evine götürme fikrini genelde ‘ayıp’ olarak kabul ediyor. Bu fikri mantıklı bulanlar ise akrabalar ne der düşüncesi ile adım atamıyor. Aslında bakım evleri, Alzheimer hastalarının profesyonel şekilde bakılabileceği alanlardır” diyen Yavuz, böyle durumlarda ise maddi gücü yeterli olan ailelere bakıcı tutmalarını tavsiye ettiklerini söylüyor.
Yavuz, “Hastanın bakımını tek kişi yüklenmemeli, bu fiziksel ve psikolojik olarak çok yıpratıcı oluyor. Ancak maddi durumu yeterli olmayan aileler ne bakım evi ne de bakıcı yardımının yanından dahi geçemiyor.
Öte yandan özellikle sosyal güvencesi olmayan insanlar için ilaçlar, tedavi masrafları maddi anlamda aileleri zorluyor. Hastanın bakım masrafları da işin içine eklendiği zaman Alzheimer’ın ailelere olan maddi yükünün de en az psikolojik yükü kadar ağır olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuşuyor.
ÇOCUKLUĞUNDA ÖĞRENDİĞİ DİLİ KONUŞMAYA BAŞLADI
Çok sayıda Alzheimer hastasının tedavisi ile ilgilenen Mehmet Yavuz, şahit olduğu ve unutamadığı bazı hastalarından hikayeleri de bizlerle paylaşıyor:
“Çok küçük yaşlarda Makedonya’dan Türkiye’ye gelen biri, burada büyüyor, aile kuruyor. Ana dili Türkçe oluyor, Makedonya’da yaşadığı dönemde öğrendiği dili de unutuyor. Bu adam bir sabah uyanıyor ve bambaşka bir dilde konuşmaya başlıyor. Çocukları şoke oluyor çünkü babaları yabancı bir dilde kendini ifade etmeye çalışıyor. Baba çocuklarının Türkçe söylediklerini yarım yamalak anlıyor ama başka bir dil ile cevap veriyor.
Adamın konuştuğu dili bilen komşuları Makedonca olduğunu söyleyince aile bir şok daha yaşıyor. Çünkü bu zamana babalarını hiç Makedonca konuşurken görmüyor, hatta Makedonca bildiğini bile bilmiyorlar.
Hasta kontrol için bana getirildiğinde ne olduğunu hemen anladım. Hafızada neredeyse son 70 yıl silindiği için kişi çocukluğunda konuştuğu dili her şeyden çok daha net hatırlamaya başlıyor.
Aile de hastalığı hiç fark edemiyor. Hastada unutkanlıklar olsa da bunu yaşlılığın getirdiği bir sonuç olarak görüyorlar. Zaten bu hastalıkta en büyük sorun da belirtilerin yaşlılık ile karıştırılması, bu sebeple çok geç fark edilmesi oluyor.”
KENDİNİ MİLYARDER SANAN HASTA BANKADAN 1 MİLYON İSTEDİ
“Hastalar bazen yaşanmamış şeyleri gerçek gibi kabul edip, kendi hayallerine inanabiliyor. Bunun örneğini bir hastamda gördüm.
Hasta, evden çıkıyor bankaya gidiyor. 'Ben bor madenleri sahibiyim' diyor ve hesabından 1 milyon dolar çekmek istiyor.
Banka memuru şaşırıyor, hastanın hesabını kontrol ediyor ve “Efendim, en son emekli maaşınız yatmış hesabınıza. 1 milyon dolar yok” diyor. Parayı isteyen hasta da “Hanımefendi bana zorluk çıkarmayın. Biliyorum bu büyük bir para. Bankanız bir anda bu parayı toparlayamaz. Ben kenarda bekliyorum, siz parayı toparlayın alayım” diye bir de inatlaşıyor.
Tabii ki olay büyüyor, bizim amca sinirleniyor, “Parayı nasıl vermezsiniz, hesabımda milyarlar var benim. Ben sadece 1 milyon dolarını istiyorum, hepsini istemiyorum” diye söyleniyor. Olay dallanıp budaklanınca banka müdürü devreye giriyor ama nafile, amca asla ikna olmuyor. En sonunda çocuklarını arıyorlar, yaşananlarını anlatıyorlar. Çocuklar geliyor, amcayı zorla eve götürüyorlar.
Bu kişi kendisini bor madenlerinin sahibi sanıyordu. Durum bir süre sonra öyle enteresan bir duruma geliyor ki, amca yolda gördüğü insanlara “Ben milyonerim, sana araba alacağım, sana ev alacağım” diye sözler vermeye başlıyor.
Hastanın çocukları, babanın söylemlerinden ötürü insanların onları çok zengin sandığını, bu yüzden evlerine üç kere hırsız girdiğini anlatmıştı.
Bu hastada Alzheimer işte bu şekilde davranış bozukluğu ile ortaya çıktı. Ailesinin de anlayıp, bir uzmana getirmesi ise bir hayli zaman aldı.”