Güncelleme Tarihi:
Atalay, “ Velev ki değişti, yayın çizgisinin değiştiği iddia edilse bile bu konuda okurların ilgi alanındaki bir konu olup ne bir soruşturmanın ne de savcılığın ilgi ve yetki alanına girmez. Yargı organları aracılığı ile de Cumhuriyet gazetesine yayın çizgisi dayatılamaz” dedi. Kendisine yöneltilen soruların 4 grupta toplandığını belirten Akın Atalay ifadesinde özetle şunları söyledi:
EDİTORYAL BAĞIMSIZLIK
“Yayın yoluyla işlenen bütün suçlar da ceza sorumluluğunun kimlere ait olduğu açık ve net olarak bellidir. Anayasa ve TCK’da ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi vardır. Cumhuriyet gazetesi bu ülkede yayınlanmakta olan en eski ve köklü gazetedir. Cumhuriyet gazetesinde editoryal bağımsızlık denilen bir ilke uygulanmaktadır. Bu ilkenin anlamı gazetenin sahiplerinin, patronajının, idari yöneticilerinin, yayın işlerine kesinkes karışmalarını engellemektir.
‘Yayın politikasını değiştirme suçu’ bilebildiğim kadarıyla ne TCK’da ne de ceza hükmü içeren özel kanunlara böyle bir suç tipi bulunmamaktadır. ‘Cumhuriyet, yalnızca Cumhuriyeti, daha yaygın olarak kullanılan ifadesiyle demokrasinin savunucusudur. Demokrasinin fikir esaslarını yıkmaya yönelecek her kuvvete karşı mücadele edecektir. Laikliğin toplumca benimsenmesi, bilimin dinden, aklın bağnazlıktan bağımsızlaşması için çaba gösterecektir...’ şeklindeki politikası, kurucusu tarafından 7 Mayıs 1924’teki ilk nüshasında baş yazı olarak yayınlanmıştır. Bu yayın çizgisi ve politikası değişmemiştir, değiştirilmemiştir. Velev ki değişti, yayın çizgisinin değiştiği iddia edilse bile bu konuda okurların ilgi alanındaki bir konu olup ne bir soruşturmanın ne de savcılığın ilgi ve yetki alanına girmez. Yargı organları aracılığı ile de Cumhuriyet gazetesine yayın çizgisi dayatılamaz.
Cumhuriyet Vakfı Genel Kurulu’nun ‘usulsüz seçim yapılması suretiyle ele geçirilmesi’ gibi bir suçlamayı hayretle karşılıyorum. Cumhuriyet Vakfı’nın kendi tüzükleri gereği yaptıkları toplantılarda usulsüzlük ya da kanuna aykırılık olduğu iddiasında olan ilgili kişiler varsa bu iddiasını sulh hukuk mahkemesi önüne ya da asliye hukuk mahkemesi önüne getirir. İlgili hukuk mahkemesi iddiayı sabit görürse genel kurulu iptal eder. Bütün yaptırım bundan ibarettir.”
BARO BİLDİRİSİ
TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen ‘KHK’lar Türkiye’sinde savunma hakkı’ panelinin sonuç bildirgesinde, savunma hakkının sınırlanması eleştirildi. Bildirgede, “Savunma hakkı kısıtlanarak, suçlu suçsuzdan, haklı haksızdan ayırt edilemez” uyarısı yapıldı. Bildirgede özetle şöyle denildi:
“Avukatın şüpheli ile görüşmesi zorlaştırılarak, sınırlandırılarak, denetlenerek, görüşmeleri kayda alınıp, tuttuğu notlara dahi el koyularak; avukat müvekkil görüşmesinin gizliği ve meslek sırrı ihlal edilerek, silahların eşitliği ilkesi yok sayılarak, çelişme yöntemi yerine dosya üzerinden tutukluluk incelemesi getirilerek, uzun süreli kısıtlama kararlarıyla müdafiiden soruşturma dosyası saklanarak, suçlu suçsuzdan, haklı haksızdan ayırt edilemez. Avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık mesleğini icra edilemez hale getiren; savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını, silahların eşitliği ilkesini, masumiyet karinesini, avukatın sır saklama yükümlülüğünü ağır bir biçimde ihlal eden bu düzenlemeler bir hukuk devletinde asla kabul edilemez. Fiilen yapılamaz hale getirilen avukatlık, dolayısıyla savunma hakkı üzerindeki baskıların ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olarak KHK’larla getirilen tüm sınırlamaların derhal kaldırılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz. Olağanüstü dönemlerde KHK’larla bazı haklar geçici olarak sınırlandırılabilir. Ancak bu sınırlandırmaların geçici olduğu unutulmamalı ve hakkın özüne dokunulmamalıdır.” (ANKARA)