Güncelleme Tarihi:
Her sene kutlanan ve artık bir ritüel haline gelen Anneler Günü, 2018 yılında da popüler arama motoru Google'ın önem verdiği konu oldu. Anne şefkatini, kucaklayıcılığını ve merhametini ana sayfasına taşıdığı sulu boya görseliyle anlatan Google, Anneler Günü kutlamasını bu şekilde gerçekleştirdi. Anna Jarvis isimli bir kadının birtakım girişimleriyle ortaya çıkan Anneler Günü, 1914 yılında ABD'de senato onayı ile resmi olarak kabul edilmiştir. İşte, Anneler Günü tarihini ele alan kısa ve derleyici bazı bilgiler
TÜRKİYE'DE İLK YILIN ANNESİ NENE HATUN SEÇİLDİ
Türk Kadınlar Birliğinin girişimleri ile 5 Mayıs 1955 tarihinde mayıs ayının ikinci Pazar günü dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ‘’Anneler Günü’’ olarak kutlanması kararı verildi. O yıl yılın annesi olarak 93 harbinin meşhur kahramanlarından 98 yaşındaki Erzurumlu Nene Hatun seçildi.
NENE HATUN KİMDİR?
Nene Hatun, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır. Aziziye savunmasına 20 yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır. Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu. 1877 yılında 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı.
Tabyayı koruyan Türk askerlerini uykuda yakalayıp kılıçtan geçirdiler. Bu sırada arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulan bir er haberi Erzurumlulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra "Moskova askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi" şeklinde minârelerden Erzurum halkına haber verildi. Bu haberin olmayanlar ise balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya doğru koşmaya başladılar. Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan Nene Hatun da vardı. Ağabeyi Hasan bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti . Nene Hatun üç aylık bebeğini emzirdikten sonra, "Seni bana Allah verdi. Ben de Ona emânet ediyorum." diyerek vedâlaştıktan sonra birkaç saat önce ölen ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fırlamıştı. Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda öldüler. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapılar kırılıp içeri girildi.
Göğüs göğüse bir savaş başladı. Mükemmel silâhlarla donanmış Rus ordusu, baltalı-tırpanlı, taşlı-sopalı halk karşısında yarım saat tutunabildi. 2300'e yakın Rus askeri öldürülüp, Tabya geri alınmıştır. Osmanlı tarafı ise 1000 kadar şehit vermiştir. Nene Hatun o günleri özetle şöyle anlatmıştır: Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni öldüreceğim' diye and içtim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.
Başka bir hikâyesinde cepheye babası kardeşi ve kayınbiraderi gider. Onlar gittikten hemen sonra Türkleri kılıçtan geçirmişler haberini alır ve küçük oğlunu bırakarak evden cepheye doğru yol alır. Cephede ilk önce babasının sonra kayınbiraderinin ve kardeşinin cesedini gördükten sonra eve geri döner ve bıraktığı 3 aylık oğlunun karnının ermeni askerleri tarafından deşilmiş olduğunu görür. Eline bir keskin bir budama makası alıp evden dışarı çıkar ve 17 ermeni askerini öldürür. Tabya'nın geri alınmasının ardından, aralarında Nene Hâtun'un da bulunduğu yaralıların tedâvisine başlandı. Fakat bu sırada Nene Hâtun yaralı olmasına rağmen diğer yaralıların tedavisini yapmak için çalışmıştır. Nene Hâtun bu özverisiyle tanınıp, saygı ile sevilmiştir.Nene Hatun'un vatan için gece başlayan mücâdelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hâtun'un ve onun vatan aşkını paylaşan bütün insanların da payı vardı.
Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO'da görevli Amerikalı subayın bir sorusuna: "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" cevabını vermişti. 1955 yılında yılın annesi seçilmiştir. 98 sene yaşadığı Erzurum'da 22 Mayıs 1955'de zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etmiştir. Nene Hatun, kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası'na defnedilmiştir.
Türk Kadınlar Birliği tarafından ölümünden birkaç ay önce yılın annesi seçilmiştir.
GOOGLE YİNE UNUTMADI
Anneler günü bugün Google tarafından Doodle oldu. Bugün Google'a giren kullanıcılar anneler günü Doodle'ı ile karşılaştı. Peki en değerli varlığımız olan annelerimizin 'anneler günü' ilk olarak ne zaman kutlandı? Anneler günü kutlama geleneği nereden geliyor? İşte, Anneler Günü hakkında merak edilen detaylar...
ANNELER GÜNÜ'NÜ KUTLAYAN İLK KADIN; ANNA JARVİS
Anneler Günü hakkında ilk resmi kutlama adımı Amerika’da 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından barışa adanan bir gün olarak tasarlanarak Boston’da yürüyüşle kutlanmış olsa da bu kutlamalar yerel kutlamalar olmaktan öteye geçememiştir. Ancak bu özel günü ölümsüz kılan ve kimi ülkelerde tarihleri farklı olsa da Amerika’da ve daha sonra tüm dünyada Anneler Günü’nün kutlanmasını sağlayan kişi ise Anna Jarvis…
Asıl mesleği öğretmenlik olan 1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD'de, Philadelphia'da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905'de de annesini kaybetti. Sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen öldükten sonra "Ona hayatta iken gerekli ilgiyi gösteremediği"ne inanıyor ve bunun ezikliğini duyuyordu.
1905 yılında annesini kaybettikten sonra uzun bir süre hüzne boğulan Jarvis, 1907 yılının Mayıs ayının ikinci pazar günü olan annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırmış ve bu günün "Anneler Günü" olarak ülke çapında kutlanması fikrini ortaya atmıştır. Davetlilerin büyük beğenisini kazanan bu fikre, Amerika’nın önde gelen bir tekstilcisi de maddi destek sağlamıştır ve ilk Anneler Günü, Jarvis’in annesinin 20 yıl süresince haftalık dini dersler verdiği Grafton’daki bir kilisede, 10 Mayıs 1908’de kutlanmıştır.
Jarvis kilisedeki bu kutlamaya katılan her anne ve çocuğuna annesinin en çok sevdiği çiçek olan beyaz karanfillerden dağıtmış ve o günden sonra temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifadeeden beyaz karanfil Amerika’da anneler gününün sembolü olarak kabul edilmiştir.
Anneler Günü’nün milli bir gün olmasını isteyen Anna Jarvis, gazete patronlarından işadamlarına, devlet adamlarından din adamlarına kadar ulaşabildiği herkese bu fikrini iletmiştir. Böylece henüz senato onaylamadan birçok eyalet ve şehirde anneler günü kutlamaları gayri resmi olarak başlamıştır. Anna Jarvis’in çabaları boşa gitmemiş ve sonunda 8 Mayıs 1914’te Senato’nun onayı ve Başkan Wilson’ın da imzasıyla Mayıs’ın ikinci pazarı “Anneler Günü” olarak resmen ilan edilmiştir ve çok kısa sürede başka ülkelere de yayılmıştır.
Önce Amerika Birleşik Devletleri’nde ardından da tüm dünyada kutlanmaya başlayan “Anneler Günü”nün ülkemizde kutlanmasıyla ilgili ilk girişim 1955 yılında Türk Kadınlar Birliği’nden gelmiştir. Bu girişimlerin sonucunda 5 Mayıs 1955 tarihinde Mayıs ayının ikinci Pazar gününün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Anneler Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Ülkemizde ise Türk Kadınlar Birliği'nin girişimi ve önerisi üzerine 1955 yılından beri Mayıs ayının ikinci Pazar günü 'Anneler Günü' olarak kutlanmaktadır.